Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Evet, hava durumu deyince aklıma gelen tek isim Bünyamin Sürmeli! Gerçi herkes tanıyor ama, hani şu CNN TURK’ün sempatik Meteoroloji Müdürü. Tarih 2001 başları. Yoğun bir tempoda kış operasyonlarından birinde Anadolu yollarına düşüyorum gene. Gözüm her müsait olduğum anda CNN TURK ekranlarında. İsabetli tahminleriyle uzun zamandır dikkatimi çeken Bünyamin Sürmeli’yi dinlemeden evden adım atmıyorum. Biz rehberler için hava durumunu bilmek, hele hele uzun Anadolu turlarında çok ama çok önemlidir. Bünyamin Sürmeli her dakika tüm yetkilileri ve halkı uyarıyor, büyük bir kar geliyor tüm Türkiye’ye diye. Özellikle Ege’de yıllardır olmadığı kadar yoğun bir kar bekleniyor. Perşembe günü gelecek diyor. Neredeyse bir hafta boyunca uyarıyor. Zaten hava Aralık’ta kendini gösterdi. Haklı çıkabilir Bünyamin Sürmeli... Düşünüyorum. Ege’de on bir senede bir büyük bir kar yapar. 1990’ı hele hiç unutamam. Selçuk’tayım. Kar birden bastırdı, günlerce kalkmadı. Fotoğraf makinesini kapan oraya buraya koşturdu. Efes, Meryem Ana ve Selçuk kasabasının karlar altında fotoğrafları çekildi. Çocuklar gibi şendik ama bir yandan da günlerce donduk. İnsanlar dev elektrik faturaları ödediler. Selçuk halkı pek böyle havalara alışık olmadığından ve evlerin pek çoğunda da o dönemde kalorifer bile bulunmadığından (gerek olmadığı için) elektrikli kaloriferler yüzünden hayatlarının şokunu yaşayanlar oldu. Korktum. Bünyamin Sürmeli haklıysa turda sorunlar çıkabilirdi. Sevindim. Zorlu havaları, özellikle kara kışı çok severim. Bir hesap yaptım, kar yağacak dendiği gün Selçuk’tan Denizli’ye doğru gidecektim. Kaderin garip cilvesi mi desem, gene kar ve ben gene Selçuk’tayım. Çarşamba günü kar serpiştirmeye başladı. Gece yağmadı. Perşembe sabahı hızla ve gittikçe yoğunlaşarak yağmaya başladı. Daha Selçuk’tan çıkalı on dakika geçmeden haber geldi ki, yerler kar tutmuş bile. O gün yaşadıklarımı yazsam başlı başına uzun bir yazı olur. Karacasu’da neredeyse diz boyu kar, Afrodisias’a ulaşmak mümkün değil, yoldaki köprü üzerinde otobüs kaymış, ağaçlar karları taşıyamaz vaziyette. Anayol henüz sorunsuz, Denizli girişinde saatlerce bekletiliyoruz, şehirde kırk santim kar olduğundan bahsediliyor ve tüm bunlar birkaç saatte oluyor. Pamukkale’ye gitmek istiyoruz, polis izin vermiyor. Yol kapalı. Gece Denizli’de zor şartlar altında konaklıyoruz. Ertesi sabah Pamukkale yolu hâlâ kapalı. Tavas üzerinden Antalya’ya dönmem gerekiyor. Tavas’ta öğreniyoruz ki, iki hafta önce karlar altında gördüğüm Salda Gölü yolu kapalı, öbür yoldan gitmemiz gerek. Neyse, Korkuteli’ni bile zincirle geçip gecenin bir vakti Antalya’ya varıyoruz. Antalya iyi. Ertesi gün Istanbul’a uçuyorum, şehir hiç görmediğim bir vaziyette: Durum felâket! Zorla eve varıyor ve günlerce çıkamıyorum. Artık benim için önce Bünyamin Sürmeli’yi seyredip dinlemek sonra evden çıkmak şart oluyor ve tam bir sene sonra Bünyamin Sürmeli ile tanışıyorum. Ne yazık ki, kardeşimin çok yakın bir dostu olması nedeniyle yeğenim Caner’in cenazesinde. O andan sonra o benim için artık çok yakın bir dost. Gittikçe dozu artan telefonlarla televizyona falan gerek kalmadan hava durumunu öğreniyorum. Aslında çoğu zaman da utanıyorum hava durumunu sorarken. Ama o şikayetçi değil, hatta bana ‘ayaklı meteoroloji istasyonum’ diyor ve ben Anadolu yollarındayken yaptığı tahminleri kontrol de etmiş oluyor ve biliyorum ki, için için mutlu da oluyor, çünkü hep ‘haklı’. - Bünyamin önümüzdeki hafta hava nasıl? Batı Anadolu, yani İzmir, Ayvalık, Çanakkale falan... - Hava yağışlı olacak ama Çanakkale’de dikkatli olun fırtına var. Feribotlar çalışmayabilir. (O hafta yağmur hiç dinmiyor, Çanakkale’de feribotlar çalışmıyor, Bursa üzerinden Istanbul’a gidiyoruz.) - Hani yağmur yağacaktı Bünyamin? Bak bütün rehber arkadaşlar isyanda. Bana “hani yağmur, Bünyamin yağacak demişti, hani nerede?” diyorlar... - Neredesin sen? (Sesi biraz şaşkın mı, kırgın mı, kızgın mı çıkıyor anlayamıyorum) - Akhisar’da... - Hmmm, pekalâ. Kafanı bir zahmet yukarı kaldırıp bir bak, ne görüyorsun? - Güneş va,r bir de çok garip, hayatımda hiç görmediğim tarzda mini mini bulutlar. Hani böyle sanki yolunmuş gibi, saydam gibi, ne bileyim... - Tamam, işte o bulutlar Balkanlardan gelen yağmurlu havanın püskürttüğü bulutlar (buna benzer bir şey dedi, meteoroloji terminolojim bence eksik, belki bir iki sözcüğü yanlış aktarmış olabilirim burada.) - Yani? - Yani ben sana yağmur için saat vermemiştim, çünkü sormadın, ama bu akşam Pamukkale’de otelden burnunuzu dışarı çıkartamayacaksınız... (çat!) (O akşam Pamukkale’de şakır şakır yağmur yağıyor. Hakikaten de burnumuzu çıkartamıyoruz dışarı.) - Nükhet, neredesin sen? - Pamukkale’deyim. - Yarın nereye gidiyorsun? - Tavas üzeri Antalya’ya... - Aman dikkat edin yerler yarın cam gibi buz... (Ertesi gün bu uyarı için tüm kaptanlar teşekkür ediyor.) Yukarıdaki diyaloglar karşılıklı yaptığımız onlarca telefon konuşmasından sadece minicik alıntılar. Ben Bünyamin’e hava tahminleri konusunda ne kadar haklı olduğunu kocakarı tahminlerimle anlatmaya çalışıyorum. “A, evet, baksana ay çok parlak” ya da “Bu sene bence de çok büyük bir karakış olmayacak Istanbul’da çünkü canım çorba çekmiyor. Bu benim vücudumun meteoroloji istasyonu” gibi abuk sabuk şeyler. Aslında onu tüm stresi içinde güldürmeye çalışıyorum. Başarılı da oluyorum. Bu yazıyı yazmaya bu son zamanlarda yapılan “Hava Durumu tahminleri ne kadar doğru?” gibi tartışmalar sonrasında karar verdim ve özellikle de 27 Kasım 2004 tarihli Hürriyet gazetesinde Yalçın Bayer’in “Hava tahminleri bizde abartılı mı?” başlıklı yazısından sonra. Mutlaka okuyun. Buyurun, size kolaylık da yaratayım: www.hurriyetim.com.tr/yazarlar/yazar/0,,authorid~42@sid~9@nvid~502254,00.asp Bünyamin o kendine has efendiliği, kibarlığı ve zarif tavrıyla çok güzel açıklık getirmiş olaya. Bir de şöyle demiş: “İzleyiciler hangi kanalı güvenilir buluyorsa onu izlemeli; her kanalda bir şey duyuyorsa kendi kafasını karıştırır...” Sadece bu lafına bir cevap vermek istiyorum izninizle: “Bünyamin, biliyorsun ben CNN TURK’e küstüm, o sebeple kusura bakma ama Hava Durumu’nu öğrenmek için seni aramaya ve seni güldürmeye devam edeceğim!” Bildiğin yolda devam et sevgili arkadaşım. İşini en güzel şekilde yaptığını ve çok da başarılı olduğunu sen de biliyorsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nükhet Everi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |