..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dilerim, tüm yaþamýnýz boyunca yaþarsýnýz. -Swift
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak Mollamehmetoðlu




28 Mart 2005
Andýk  
Burak Mollamehmetoðlu
Kocakarý masallarý arasýnda geçirdiðim son gece bu.


:ADCH:
Kocakarý masallarý arasýnda geçirdiðim son gece bu. Sabýrsýzlýk içinde otobüs bekliyorum... Nelere gülüp geçtiðimize dikkat etmeliyiz. Gerçeklerle, kocakarýlarýn anlattýklarý arasýnda ince bir çizgi var. Ya kulaðýnýzý týkayýp, herkesin deli saçmasý dediði þeyleri hurafe sayýn, ya da korkularýnýzý birazcýk aklýnýzda tartýn. Aslýnda neyden korkuyorsunuz? Ýnanmadýklarýnýzdan mý, inanmayý pas geçmiþ atalarýnýzýn size unutturduklarýndan mý? Gerçek, bizim duyularýmýzla ya da deneylerimizin kibirli sonuçlarýyla mý sýnýrlý sizce?
O mart gecesi, otobüsten ite kaka ve saygýsýzca atýldýðým için kýzgýndým. Size, yanýmda ve çevremde oturan yolculuk sakinleriyle yaþadýðým tatsýzlýðý anlatarak, konudan sapmak istemiyorum. Þu an içimde beni týrnaklayan ürperti, o zifiri gecenin düzlüklerinde hissettiðim kýzgýnlýktan daha baskýn. Fakat otobüsten yaka paça, þehirlerarasý bir yolun en müphem kýsmýnda çýkarýlmamý hesaba katarsanýz, son derece aksi ve dik kafalý olduðumu sanýrým sizde gözünüzde canlandýrabilirsiniz.
Öfkenin sýcaklýðý ile, gözden kaybolan otobüsün ardýndan sayýsýz küfür savurduktan sonra sustum: gecenin þaibeye düþürdüðü bir yerdeydim. Yýldýzlarýn, hesaba katýlmasý ancak ümitsiz bir çýrpýnmanýn vesilesi olduðu ýþýklarý altýnda dikiliyordum. Etrafýmda hiçbir ses yoktu ve bu ancak ne gibi seslerin beni tedirgin edebileceðini aklýma getiriyordu.
Yapýlacak bir þey yoktu; en azýndan yürürsem soðuða karþý bir avantajým olacaðýný düþünerek, otobüsün gözden kaybolduðu tarafýn tersine doðru yöneldim. Ana merhametiyle yollarý sarartan sokak lambalarýný otobüsten gördüðümü hatýrlýyordum ve bana yakýn tek yerleþim orasýydý; yani burasý.
Arasýra geçip giden araçlarýn farlarý çevremi aydýnlattýkça, kah yolun ne tarafa kývrýldýðýný gördüm, kah bölgenin ne kadar düzlük ve yalýn olduðunu. Ayaðýmýn altýndan sekip duran ya da birbirine sürtünen mýcýrlarýn sesi, birden bire duyma ihtimalim olduðunu düþündüðüm akla zarar uðultularýn ya da ulumalarýn, hep bir adým önündeydi sanki.
Hayal meyal, kasabanýn kara siluetini ve soðuk ýþýklarýný görüþümü hatýrlýyorum. Ýçimde oluþan sýcak akýmlarýn önüne geçememiþtim; orada insanlar vardý ve insanlarýn olduðu yerde, bu bilinmezlikten daha güvenli olacaðýmý düþünüyordum.
Ve ilk kez, þehirlerarasý yolun kasabanýn dýþ sokaklarýyla birleþtiði noktaya ayak bastýðýmda, ruhumun sinmesine neden olan dehþetli ulumayý duydum. Öylesine þiddetli ve görkemliydi ki, bin kurdun arkamdan bana yaklaþýrken vahþice haykýrdýklarýný sandým.
Bilincime akýl danýþmadan, þehirlerarasý yola saplanan dar sokaklardan birine daldým; en koyu görünen gölgeden medet umdum. Ve bekledim.
Sanki o kudretli gürültü, kasabayý bir uçtan bir uca dolaþtý. Azalýp kuvvetlendiðini duyabiliyordum. Belki de rüzgardýr diye düþünüp mantýðýmla bir oldum. Yine de hiçbir rüzgarýn, açlýk içindeki bir canavar misali kývranýp hiddetlendiðine þahit olmamýþtým.
Çevreme göz atacak kadar cesaretimi topladýðýmda, alelade bir sokaðýn, geceye bürünmüþ evlerini ve camlarýndaki tek tük ýþýklarý seyrettim. Pencere berisindeki ýþýklar benim aksime rahat rahat yayýlýyorlardý geceye. Onlar buranýn yerlisiydiler, bu yüzden benim yabancýlýðým ve metruk ulumalara karþý gösterdiðim ürperti bir kat daha canýmý mengenede sýkýþtýrdý. Kalabalýklar içinde yalnýzdým sanki...
Rüzgarý hala tüm gücüyle duyabiliyorken, sokaðýn diðer tarafýnda ortaya çýkan karanlýk bir þekil gördüm. Gecenin sarkýk aydýnlýðýna uymayan koyuluðu ile bekleyen þekil için çok çeþitli tanýmlamalarda bulunmaya baþladým; uzakta ince ve eðri büðrü bir çizgiye benziyordu.
Soðuk havayla ciðerlerimi daðlýyordum. Bir gözüm yoldan geçecek herhangi bir araçtaydý, diðeri ise öbür uçta uðursuz varlýðýyla ruhumda onulmaz bir sýkýntý yaratan ince ve kara yarýktaydý. Sanki hangisi daha çabuk bana yaklaþýrsa kendimi ona býrakacaktým, aralarýnda düzenledikleri bu lanetli oyunda ödül bendim ve sanki ikisinden biri için kayýrma yapmam söz konusu deðildi. Tek bir talebim vardý: þu rüzgarýn can yakan sesini kulaklarýmdan alýn!
Güçlü bir motorun sesini rüzgarýn ulumasýyla yarýþýrken duydum o an. Daha benim tünediðim gölgelerin sokaðý civarýna ulaþmadýðý belliydi ve her saniye biraz daha ana yolda yaklaþýyordu. Farlarýnýn yola yayýlmýþ aydýnlýðýna baktým. Aydýnlýk giderek büyüyor ve yolun etrafýnda ýþýklar tünelini canlandýrýyordu.
“Koþ!” diye haykýrdý mantýðým büzüldüðü delikten kafasýný çýkartýp. Henüz dýþ sokaklarýna ancak ayak bastýðým, gece vakti beni son derece terbiyesizce karþýlayan kasabanýn kalbinden pompalanan gerilim yüzünden þaþkýndým. Ürpertinin kaynaðý belirsizdi, maskeli suratýyla rüzgarýn sýrtýna binmiþ, kasabanýn dýþ sokaklarýnda endiþeyle gölgelere sýðýnmýþ yabancýya- bana- uðulduyordu.
Kimse istenmediði yerde duramaz. Varýþýmla gidiþim bir olacak olsa da, ve benliðimde kocaman bir boþluk misali anlamsýzlýk çamuruna batacak bu ulumanýn bazý geceler rüyalarýma uðrayacaðýna eminsem de, tüm kiþilik onarýcý dirayetimi havaya saldým ve nefeslerimi iki kat zorlayarak ana yola doðru koþtum.
Motor sesi güçlenerek gürlemeye devam etti; farlarý yolun üzerini gün gibi aydýnlattý. Bir otobüs homurtusuydu duyduðum, sabahlara dek þehir þehir dolaþan araçlardan biriydi. Yetiþebilirsem eðer, durmamasý için hiçbir sebep yoktu.
Baþladýðý gibi bitecek tedirginliðim için çok da üzülmüyordum. Ben buraya düþmeden evvel nasýl deviniyorsa ve kemiriyorsa kuyruðunu durmadan, devam etmesini diliyordum. Kýsa korku tiyatrosu oyunu için, ruhum pek çok ürpertiyle ödeme yapmýþtý. Eðer yol üstünde kayýp gidecek bir dört teker bulursam, unutulur giderdi mutlaka hem kasaba, hem de hayýrsýz misafirperverliðiyle o mahþeri uluma.
Ne kadar yavaþ koþtuðumu fark ettiðimde, otobüsün saða sola salýnan kütlesi yolun üzerinde týslayarak ilerledi ve ben ancak sokaðýn baþýna ulaþabildiðimde otobüs karanlýðýn içine sokulmaya baþlamýþtý bile. Arkasýnda alev alev yanan kýrmýzý ýþýklarý kaybolana deðin seyrettim.
Bir an tedirginliðimden sýyrýldým ve beni unutan otobüsün ardýndan hayal kýrýklýðý içinde bakakaldým; yol üzerinde gidiþini canlandýrdým kafamda, bir koltuðun üstünde, rüyalar içinde düþmüþ baþým sarsýlan otobüsle beraber uyanýp uyurken sabahý beklediðimi hayal ettim.
Ve yine kendimle kaldým...
Bir türlü yorulmayan ulumanýn karnýma sapladýðý aðrýlarý çekme uðraþýsýna devam ettim, ama artýk o kadar somut gelmiyordu kulaðýma. Cýlýz ve sadist fýsýltýlar düzeyine geriliyordu git gide. Ýlk rahat nefesimi çekingen bir beklentiyle içime kabul ettim. Damarlarýmda dikenli temiz havanýn varlýðý yayýlýrken, gergin bakýþlarla ana yolun aþaðýya doðru indiði tarafý gözlemledim; Kasabanýn merkezine varýyordu. Bir daireyi çevrelemiþ az katlý binalarýn çevrelediði meydana ulaþýyor ve yuvarlak meydanýn tam ortasýnda azametle yükselen direðe saplanýyordu. Direðin tepesinde, kuvvetli yarým düzine kadar lamba vardý, meydanýn dört bir yanýný iyice aydýnlatýyorlardý. Sarýdan nefret ettiren ýþýklarý, sanki uyku ilacý misali binalarýn ve meydanýn üzerine örtülmüþtü.
Uzakta gördüðüm ýþýk, karanlýk duvarlarýn içinden beni kurtaracak olan umudu sundu. Aralýksýz ve usanmadan o kasaba aydýnlýðýna bakýyordum. Iþýða bakýp, sýrtýmý karanlýða çevirmek bir seçenekti; mantýklý bir seçenek. Bunu bir kitaptan hatýrladým. Sabahý burada, bu cansýz taþlýkta deðil, orada beklemeliydim. Beklentiler ve sonuçlar canlýsý olan insanoðluydum ben, neye inanýrsam o olurdu.
Rüzgarýn vahþi sesine böyle yaklaþtýðým zaman hoþuma bile gitti diyebilirim. Hayal gücünü besleyen doyumsuz olasýlýklar sunuyordu beynime, bir hikayenin içinden fýrlayan sonsuz sayýda ifrit canlandýrýyordum kafamýn içinde; öykü satýrlarý arasýndan asla ete kemiðe bürünemeyen onca yaratýðý beynimin duvarlarý içinde çiziyorken, ilk defa gecenin mutlaklýðýný unuttum.
Hatta daha da ileri gittim ve kendimi bir hikayenin satýrlarýnda canlandýrdým. Talihsiz kurban rolünü üstüme aldým, esintinin diþ gýcýrdatmasýndan ürken ve ölesiye korkarak kaçan kadersiz adam vazifesini aklýmda tarttým.
Belli belirsiz güldüðümü hatýrlýyorum, þimdi bu kadar çok eðlendiðimi fark etmiyordum. Sanki günlerdir ivedi bir þamatanýn içindeydim, ve kasabanýn merkezine doðru inen yolun üzerinde ilk adýmým atarken de hep bu eðlenti kafama doluyordu.
Korkuyu unutmuþtum; ama o beni unutmadý. Attýðým ilk adýmýn akabinde bir el omzumu sýktý. Arkamdan yaklaþýp beni sarsmýþtý ve inlerken arkama dönüp bakamamam, sýkýca beni kavramasýndandý. Bir hýþýrtý duydum, bir naylon torba hýþýrtýsý...
Gayri ihtiyari elimi omzumdaki ele uzattým ve dengesizce benden uzaklaþtýrdým.
Sýcaklýðýn buza dönüþmesi çok kýsa sürmüþtü. Sabaha kadar solmayacaklarýný düþündüðüm ve kendi emeklerimle yarattýðým içsel umutlarým kýrýlmaya baþlamýþtý. Artýk yalnýzca ýþýða ulaþmak istiyordum, aç bir cani misali hýrlayarak ýþýða yönelmeyi arzuluyordum. Çýlgýnca tepinen kalbime uyarak, plansýz bir koþuya baþlamýþtým. Ama bu çok uzun sürmedi, saklandýðým sokaðýn baþýndan –þimdi benim arkamda kalmýþtý- bana seslenen birini duydum:
“ Dur delikanlý dur! Amma korktun yahu...”
Bekler buldum kendimi. Koþmuyordum artýk kasabaya doðru. Bu yerin her þeyinden þiddetle korkacaðýmý düþünürken, sýrtým kasabanýn yerlisi birine dönük bekliyordum. Ya artýk karanlýðýn ýstýrap düþkünü ulumalarý, geriye kalan tüm unsurlarý önemsiz kýlýyordu, ya da hiçliðin ortasýnda bir insan nefesinin faniliðini seçebildiðim için kaygan bir huzur üstünde debeleniyordum. ‘insan insana muhtaçtýr...’ diye bir laf hatýrladým o an, o an için uygun mu bilemeden. Döndüm ve adamla yüzleþtim.
Ben biraz koþturmuþ olduðumdan, gölgelerinden medet umduðum sokaðýn daha altýnda bir yerlerdeydim. Baþýmý kaldýrmýþ, o sokaðýn baþýnda duran, hafif kambur adamýn titreyen figürüne bakýyordum. Sokak lambasýnýn biraz ötesinde dikiliyordu, ve gri paltosunun ýþýða tutulmuþ tarafý pürüzsüz ve parlak hatlarla belirmiþti. Yýllarýn elinden çýkan çizgilerle aþaðýya akan bir ifadeye bürünmüþ yaþlý ve uzun suratý, lambanýn belirsizce aydýnlattýðý meraklý gözlerin tahtý misali dirayetliydi.
Kambur adam aðýr aksak yürüyerek yanýma kadar geldi. Kafasýný kaldýrýp bana baktý. Çukurlarýna çekilmiþ kapkara gözlerinde yýllanmýþ olgunluk ifadesi dolanýyordu. Herkese yakýn olmaya yatkýn biriydi sanki. Belki de o yüzden, sesinde ilk duyduðum o sempatik týný yüzünden durup onu beklemiþtim... Ahmaklýðýma doymayayým!
“Hayýrdýr gecenin bu vakti delikanlý?” Elinde tuttuðu büyük, siyah çöp torbasýný fark ettim. Ýçindeki aðýrlýktan dolayý, ihtiyarýn elinde deforme olmuþ, altýndan yýrtýldý yýrtýlacak gibi duruyordu.
“ Bizim keratalar için...” dedi ihtiyar, torbaya baktýðýmý anlayýnca, “Kasabýn artýklarý. Eh, dört koca kangal kolay beslenmiyor.” Dikkatimi torbadan almak için diðer elini kasabaya doðru salladý,
“ Aþaðýya mý iniyorsun?”
Duymuyor muydu acaba? Yoksa alýþkýn mýydý kulaklarý bu iç deþici ulumaya? Boþ boþ ihtiyarýn gözlerine bakarken, sanki rahatsýzlýðýmý anlamýþ gibi etrafa göz gezdirdi:
“ Yamandýr buranýn rüzgarý. Hele bir de gece olunca, iyice azar namussuz.” Paltosunun iki tarafýný birbirini içine kollarýyla sýkýþtýrdý. Yüzündeki teskin eden ifadeyle bana bakýyordu.
“ Ulumaya benziyor” dedim. Ýhtiyarýn laflarýyla sakinleþebilmiþtim. O an gerçekten de ulumaya benzediðine inanýyordum; bir uluma olduðuna dair düþüncem yok olmuþtu.
“ Yaa...” dedi uzatarak, “ ama rüzgardan kasabada korunamazsýn, çünkü en çok orada güçlenir.” Birden koluma girdi ve sokaklarýn arkasýný iþaret etti, “ ben þurada oturuyorum. Sabaha kadar dinmez bu meret bilirim.”
“ Sað olun. Bir otobüs gelene kadar beklerim ben burada.”
Þiddetle kolumdan çekiþtirdi, bir yandan da diðer elindeki aðýr poþet inatla hýþýrdýyordu. Uluyan rüzgar o an için sanki etrafýmýzda dönüyor, ne konuþtuðumuzu merak ediyor ve bize yakýn durarak anlamaya çalýþýyordu.
“Olur mu oðlum...” dedi ihtiyar söylediðim laf saçmaymýþ gibi, “... sabaha kadar donarsýn soðuktan burada, maazallah!”
Rüzgar da onu haklý çýkarmaya çalýþýrcasýna sýrtýma vurup duruyordu. Hevesle suratýma baktý, vereceðim cevaba göre hayatý deðiþecekti sanki, ve o kadar emindi ki evet diyeceðime, yargýsý, ebleh bir sýrýtýþla sarkýk yüzüne yansýmýþtý.
Belli belirsiz kafamý salladým. Ýhtimaller içinde en iyisi, bu ihtiyarýn evinde sabahlamak ve gündüz gözüyle yolda otobüs beklemekti. Üstelik lanet olasýca ulumanýn ne yapacaðý belli olmazdý.
Omzuma tatmin olarak vurdu ve boþ eliyle koluma girip beni yönlendirdi.
Þehirle ilk tanýþtýðým sokaðýn bir altýndaki sokaktan girip, ana yola dik bir vaziyette ilerledik. Baþý ve sonundaki iki lambayla idare eden sokaðýn aydýnlýðý, pek rahatlatýcý deðildi. Etrafýmda ýþýðýn düþürdüðü gölgelerden çok, gecenin dirilttiði kara boþluklar hakimdi; içine çekmeye çalýþan bir halleri vardý.
Rüzgar ise olanca vahþetiyle sokakta dayanýlmasý zor bir vakum etkisi yaratýyordu. Bizi doðrudan sokaðýn öteki ucuna itiyor ve diken diken tenime batýyordu.
Yaþlý adamýn anlattýklarý ise tamamen ayrý bir vakaydý. Donmuþ ve ürkmüþ bir halde yarým yamalak onu dinlerken, bir yerli olarak hem soðuða, hem de gecenin müphem sýrlarýna alýþýk olduðunu gösteriyordu.
Bana ecdadýndan ve bu pespaye kasabadaki konumlarýndan bahsediyordu. Ara sýra gülümsüyor ve böbürleniyordu... bir keresinde söyledikleri ister istemez beni dürtükledi:
“... Tabi büyük büyük babam köyü kurtardýðýnda, ona acayip hürmet göstermiþler. El üstünde tutmuþlar. Ama artýk...”
“Neyden kurtarmýþ?”
ihtiyar sözü kesildiði için þaþaladý, anlatacaðý þeyden uzaklaþýp, cevaplamasý gerekene varmasý vakit alýyordu. Bir iki saniye geveledi ve beni sokaðýn kuytusuna çekti, rüzgar fýsýltýsýný kat kat sinir bozucu kýlýyordu:
“ ... Artýk bu hikayeye kimse inanmýyor. Ailemden geriye bir tek ben kaldým ve herkes bana deli demekte bir sakýnca görmüyor. Bir zamanlar onlarý vahþetten kurtardýðýmýzda, neredeyse ayaklarýmýzý öpeceklerdi; þimdiyse...” gözlerimin içine baka baka yere tükürdü; iðrenerek, “ unutulup giden þeyleri anýmsamakta tembellik ediyorlar. Bir gün her þeyi býrakacaðým ve o zaman senin gibi korka korka geberecekler!” son sözleriyle beraber yan gözle bana bakarak tepkimin ne olacaðýný seyretti. Ardýndan hýrýltýlý bir kahkaha kopararak sýrtýma vurdu ve yeniden yola çýktýk.
Sokaktan çýktýðýmýzda, kasabanýn tamamýyla dýþýnda kalan bir araziye doðru inmeye koyulduk. Yerleþim, arkamýzda dümdüz bir duvar oluþturan evlerle sýnýrlanmýþtý. Arazinin öbür tarafýnda, alçak bir ses olarak duyulan yankýlar oluþuyordu; köpek havlamalarý...
“ Oðlanlar benim geliþimi bilirler” dedi yaþlý adam. Gerçekten de saldýrgan deðildi sesleri, sabýrsýzdýlar ve sahiplerini ya da torbasýndakileri özlemiþlerdi.
Kafamýn içinde hala adamýn arýzalý sözleri hakimdi. Kasaba halkýna hak veriyordum yavaþ yavaþ. ‘sanýrým bir delinin yanýnda, bir delinin evine gidiyorum’ diye düþündüm. Biraz daha emin olmak için, bu sefer dolaylý yoldan, anlayabildiklerim doðrultusunda sordum:
“ Ne iþ yapýyorsun amca?”
ihtiyar deli hala havlamalarýn duyulduðu tarafa bakýyordu:
“ Mezarcýyým.”
“ Mezarcý?”
“ Mezarcý ya. Mezarlýkta nöbet tutarým, mezar açarým, mezar kaparým...”
Devam etmesi gerekiyordu. Bunu hissediyordum:
“ Büyük büyük deden Kasabayý ölülerden mi kurtarmýþ?”
itiraf etmem gerekir ki, çok saçma ve sempati yaratmaya çalýþan abuk bir soruydu. Herife ne kadar, yargýsýz bir deli yaftasý yapýþtýrsam da, sesindeki sýcak titreþimler fazlaca gerçek þeylere iþaretti. Bu yüzden diyalog meraklýsý olmayan ben, manasýz sorumu sormuþ oldum.
Yine de yaþlý adamýn gölgeli yüzündeki ifade bozulmadý; soðuktan kýzarmýþ burnunu çekti ve gülümsemesini daha da yaydý:
“ Büyük büyük babam...” diye düzeltti beni, “... biz ölülere karþý korumuyoruz, ölüleri koruyoruz.”
Bazý kelimelerin üzerine basa basa konuþuyordu. Ve hayatýnda hiç bu kadar meraklý olmamýþ ben, aptalca sorular soruyordum:
“ Mezar hýrsýzlarý mý?”
Bir iki adým daha yürüdük ve adam aniden durdu. Derin bir nefes alarak bana baktý. Adeta söyleyeceði sýrrýný hak edip etmediðimi anlamaya çalýþýyordu. Kafasýný salladý ve ‘bekle’ dedi.
Paltosunun iç cebine elini daldýrdý ve oraya nasýl sýðdýðýný anlayamadýðým bir el feneri çýkardý. Düðmesini ittirirken bana kafasýyla karþý tarafý iþaret etti ve ‘ bak!’ dedi.
Fenerden bir karýþ geniþliðinde bir aydýnlýk tüpü çakýp karþý tarafa kadar uzandý; gecenin içinde bembeyaz yatay bir kolon gibi görünüyordu ve doðruca kasabanýn üstüne kurulduðu tepenin karþýsýndaki yayvan yükseltide bir noktayý aydýnlatýyordu. Çevresini de görünür kýlýnca, oranýn alçak duvarlarla çevrilmiþ bir mezarlýk olduðunu gördüm. Bir kasabadan ne çok mezar çýkmýþtý öyle. Kat kat yükselen mezarlýkta, yan yana sýkýþmýþ irili ufaklý sayýsýz mezar taþýný ayýrt ettim.
Ýhtiyar yavaþça feneri mezarlýðýn saðýna doðru kaydýrdý ve kýzarmýþ burnuyla iþaret etti; tek katlý eski bir ahþap baraka...
‘ iþte ben orada oturuyorum.’
Barakanýn önünde beþ tane azman köpek, zincirlerini zorlayarak ileri atýlýp, var güçleriyle havlýyorlardý.
Feneri bana uzatýp, elime tutuþturdu ve yere eðildi. Elleriyle topraðý yoklarken paçamý çekiþtirerek,
“ Iþýðý þuraya tutacaksýn delikanlý” dedi. Hemen feneri çevirdim ve bembeyaz ýþýk yaþlý adamýn mavi damarlý ve gergin derili ellerini buldu. Ýhtiyar bir yandan konuþuyor, bir yandan da yerde bir þeyler arýyordu:
“ Aslýnda birilerinin, söylediklerime inanmasýný istiyorum. Kasabadan hiç kimse beni kaile almýyor. Eh, yavaþ yavaþ unuttular tabi. Sonra da deli ailesi olduk anlayacaðýn.
“Bu yüzden sana göstereceðim ki, unutma! Her þeye koca karý masalý deyip geçme. Anladýn mý?”
Ürpertimin sebebi rüzgar mýydý, yoksa deli bunaðýn sýrrýný paylaþacaðýmý bilmek mi emin deðilim. Buraya beni kader mi getirdi? Bunlara þahit olmam için evrenin tüm güçleri bir mi oldu? Eðer özgür iradem olsaydý, hiç benliðimi bu denli çökertmeye yaklaþýr mýydým? Emin deðilim... Ama mezarlýk sahibinin, elleriyle kazdýðý yerin yanýna oturup, bana da aynýný yapmamý iþaret etmesiyle, uðursuz bir þeylere yaklaþtýðýmý hissederek üþüyordum.
Iþýðý kazdýðý yere tuttum; iki ayaklýk bir alaný yaklaþýk bir karýþ kadar kazmýþtý. Ýçinden, beyaz ýþýðý yansýtan mat bir taþ yüzey çýkmýþtý. Daha yakýndan bakýnca, üzerine kazýlmýþ bazý figürler gördüm.
“ Bunu her akþam kazýp sonra da kapatýrým” dedi umursamadan.
“ bu ne?” diye sordum. Altý üstü bir taþtý o an.
“ Bu, ölüleri korur” koluyla karþýdaki tepeye ulaþan mesafeleri aþarak mezarlýðý iþaret etti. Öyle derin solumuþtu ki, efsaneler çaðýna deðin dalýp gittiðini sandým. Elimdeki feneri yeniden, ýþýðýyla karanlýðýn içinde hortlattýðý mezarlýða çevirdim:
“ Kimden?” diye sordum. Artýk söyleyecekse söylemesini bekliyordum. Ürpertinin sýkýntýya dönüþmesi en çekilmez farklýlaþmaydý benim için. Fakat bu sefer hiç çevirmeden, pat diye söyleyiverdi; kendimi boþluða düþmüþ, baðýrsaklarýmdan çekilirken hayal ettim:
“ Andýk’ý duydun mu hiç?”
Mezar açýcý... ölü yiyici...
Anneannemin uyku öncesi söylencelerinden silik bir hayal kahramaný canlanmýþtý. Benim yýllardýr gülüp geçtiðim canavarý, bu adam büyük bir ciddiyetle soruyordu bana, dalgaya alýp eðlenmek için fazlaca yaþlýydý; ama saçma sapan bir þeyi gerçek gibi paylaþamayacak oranda da deliydi... Andýk; duydum tabi, ondan korkarak uyurdum.
“ Anneannem anlatýrdý amca” yüzüme, engel koyamadýðým bir tebessüm oturdu ve eminim Yaþlý bunak bunu gördü. Zira bir süre suratýma baktýktan sonra gözlerini yuvarladý ve kafasýný mezarlýða doðru salladý:
“ Peki Anneannenin anlattýðý buna mý benziyordu delikanlý?”
Ýlk birkaç dakika nefes almakta ciddi sorunlar yaþadým ve kulaklarýmda azgýn bir baský hissettim. Yüzüme kan fýrlamýþtý sanki, derim alev alev yanýyordu. Asla alýþýk olmadýðým, hayal gücümün cýlýzlýðý için hayret ettiðim vahþi bir görüntüydü.
Nefes alýrken, inlememek mümkün deðildi. Aðlýyordum ve aðladýkça daha çok aðlamak için bünyemi sýkýyordum. Vücudum sarsýlýrken, oturduðum yerde yana devrildim, ama gözlerimi mezarlýða çevirdiðim fenerin ýþýðýnda apaçýk görünen devasa yaratýktan alamadým. Kocamandý ve aç bir rüzgar misali uluyordu.
Eðer gözlerim dehþete düþmüþ olduðum için yanlýþ görmediyse, yanýndaki barakayý minicik býrakan korkunç bir endama sahipti. Köpekler ona yýrtýnarak havlasalar da, hep kuyruklarýný bacaklarýna sýkýþtýrmýþ, geri geri giderek çýðýrýyorlardý. Ulumasý kanýmý donduruyordu; fenerin ýþýðý altýnda parlayan kuzguni tüyleri diken dikendi. Akýl almaz þekilde vahþi bir kurdu andýrýyordu.
Bir zýplayýþta mezarlýðýn diðer tarafýna vardý ve mezar taþlarý arasýna kafasýný daldýrýp, topraðý didiklemeye koyuldu. Ara sýra kafasýný göðe doðru kaldýrýp uluyor, devasa pençeleriyle topraðý eþeliyor, sonrasýnda yeniden kafasýný kazdýðý yere gömüp, bizim kulaðýmýza kadar ulaþan bunaltýcý homurtular çýkartýyordu.
Bu þekilde, bu canice ve küfür dolu eylemini mezarlýðýn her yerinde sürdürdü. Kafasýný her kaldýrýþýnda, isyan ettiði büsbütün belli olan genizden çýkan ulumasýyla, ruhumda tehdit yaratan dehþetlere sebep oluyordu. Köpekler hala havlýyorlardý, ama o köpeklere aldýrmayacak kadar kötü ve kancýldý.
Yaþlý adam tüm bu olanlar karþýsýnda sadece eðlendiði belirtmek ister gibi gülümsedi:
“ Son günlerde hiç taze ceset yok! Zavallý; Kimse ölmedi bu sýralar.”
Zavallý... O Allah’ýn belasý ucubeye zavallý demiþti. Aklým almamýþtý. Çýlgýn bir öfkeyle, artýk kendimi daha fazla tutamadan haykýrdým:
“ Zavallý mý? Manyak mýsýn sen be adam? Ne zavallýsý? O þey mezarlarý açýyor!”
umursamadan elimdeki fenerin titreyen ýþýðýnda uluyup, bir o yana bir bu yana seðirten yaratýða baktý:
“ Ýnsanlar yapmýyor mu sanki? O en azýndan beslenmek için yapýyor!”
O bunak oðlu bunaða iðrenerek baktýðýmý çok iyi hatýrlýyorum. Ve nedense o an, rüzgarda hýþýrdayan kara çöp torbasýný hatýrladým. Bir tahminde bulunmak üzereydim, þaþkýn ve afallamýþ bir tahmin:
“ onlar...” dedim torbayý kast ederek, “... onlar bunun için deðil mi?” Andýk ulumaya devam ediyordu. Ýhtiyar sevgiyle karþý tepeye, cehennemin azgýn yaratýðýna bakýyordu.
“ Bunlar ona yeter mi sanýyorsun?” eliyle torbaya vurdu, “bunlar gerçekten köpekler için. Ama köpekler...”
Midem bulanmaya baþlamýþtý. Sapkýn bir herifin çarpýk anlayýþ ve sevgi anlatýsý kafamda canlandýkça kendimden geçecek gibi oldum. Uyuþmaya baþlayan elimden fener düþtü, ve karþý taraf karanlýða battý. Ayný anda ihtiyar adamýn ürperten çýðlýðýný duydum:
“ Hayýr! Feneri o tarafa tut, o tarafa!”
Aniden feneri alýp, yeniden mezarlýða tuttu ve Andýk’ý mezarlýk içinde göremeyince kendinden geçti ve bana beklemediðim bir yumruk salladý. Aðzýmda kanýn sýcak kývamýný hissettim ve hayret ederek yere doðru meylettiðimi anladým. Kuvvetli bir bunaktý.
Baygýnlýkla farkýndalýk arasýnda oyuncak olmuþken, yeri döven acýmasýz bacaklarýn koþuþunu hissettim. Neredeyse yatýp kaldýðým yerde sarsýlýyordum bu yüzden. Saðlam ve büyük ciðerlerin soluyuþunu duyuyordum, nefretle veriyorlardý nefesi.
Yeri sarsan titreþimler giderek yaklaþýyordu. Ölesiye korkan tarafým ayýktý, ama baygýn tarafýmýn halsizliði yüzünden korkum belirsiz bir hal alýyordu.
Sarsýntýlar güçlendi... güçlendi.
Fakat ihtiyarýn sesi tüm rüzgarýn ve itiraz eden korkunç ulumanýn üstüne çýktý ve heybetli kalýnlýðýyla gecenin tüm maviliðini ve sessizliðini kendi iradesi altýna aldý.
Ulumayla, ihtiyarýn sesinin karmaþýk kavgasýný dinlerken, bilincime daha fazla söz geçiremedim ve geceden karanlýk bir aleme daldým.
Son hatýrladýklarým belki kusurlu bir rüyadýr-ya da karabasan-. Lakin Andýk’ýn acý çekerek ve sarmallar çizerek yok olduðunu belleðime kazýyan bir taraf var. Ayrýca Mezarlýk sahibinin, kazdýðý açýklýðý yeniden kapadýðýný ve yanýma gelip topraða düþmüþ saçlarýmý belli belirsiz sildiðini de mi ben yarattým. Peki o ihtiyarýn bana söylediði þu sözleri, ben kafamdan mý uydurdum?
“ Ben deli olarak kalmaya devam edeceðim delikanlý. Sende düþ gördüðünü sanýp duracaksýn; sonra unutulur gider zaten.
“ yalnýz iyi bil ki, gerçek asla sana öðretildiði gibi deðil. Senin atalarýna her þey gösterildi. Ama siz vicdaný ve mutlaðý yanlýþ anladýnýz. Çoðu þeyi kendi doðasý gereði kabul ederken, doðasý algýnýza uymayanlarý reddettiniz...
“ Rüya dediniz onlara, hurafe. Kocakarý masalý oldular zamanla. Ve sizin bu tutumunuz yüzünden öyle olmaya devam edecekler.
“ Biz onlarý korumaya devam edeceðiz. Biz onlarý ‘sizden’ korumaya devam edeceðiz.
“ Ve lütfen benim kim olduðumu sorma. Yoksa rüya içinde rüyaya dalarsýn...”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.