Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Üstümde bir ağırlık hissettim, sanki üstümde birşeyler, ya da biri dolaşıyordu. Aniden korkuyla uyandım ve tuhaf tuhaf çevreme bakındım. Üstümde dolaşanın, bana sarılmış, uyuyan, sarışın genç bir kadın olduğunu hayretle gördüm. Korkudan ağzımı açamadım. Bu genç kadın kimdi, üstümde ne arıyordu, nereden ve nasıl gelmişti? Biraz daha seyrettim üstümdeki kadını. Aman Allahım, muhteşem bir popo duruyordu karşımda! Bu kadın çırılçıplak yatıyordu üstümde. Bağırmak istedim, korkumdan bağıramadım. Ben neredeydim? Dur, dedim içimden, sakin ol. Çevreme bakındım. Bodrum'daki kaldığım otelin odasıydı. İyi de bu sarışın kadın nasıl gelmişti buraya? Aman Allahım, ölmüş olmasın! İşte şimdi ödüm koptu. Bu kadın odama nasıl girmişti, ya ölüyse? Eyvah, bunu kim öldürüp buraya getirmişti? Yoksa ben mi? Ne münasebet, ben bu kadını hayatımda görmedim... Kadın hala üstümdeydi, korkumdan altında kıpırdayamadım, öyle bakındım birkaç saniye, bu süre çok uzun gibi geldi bana. Sağ elimi kadının altından kurtardım. Teninde elimi gezdirdim, vücudu sıcaktı, benim dokunmamla kadının üstümde yer değiştirmesi bir oldu. Çok şükür yaşıyordu, ölmemişti, peki kimdi bu kadın ve nasıl gelmişti? O da elini tekrar göğsüme attı, sol bacağını da karnıma. Şimdi çıplak poposunu görüyordum yattığım yerden. Doğrusu muhteşemdi. Olabildiği kadar sessizce yataktan çıktım. Doğru banyoya girdim. Önce traş oldum, ardından dişlerimi fıçaladım. Duşun altına girdim, bir ılık, bir soğuk, tekrar ılık tazyikli suyla vücuduma masaj yaptım. Kendime gelmiştim. Anlaşılan dün gece çok içmişim. Hiçbir şey anımsamıyordum. Duştan çıktım. Yatağa, kadına baktım uzunca. Bu defa kadın yüzüstü yatıyordu, nefis bir vücudu vardı, çok güzel bir kadın olduğu muhakkaktı, ancak kimdi ve buraya nasıl gelmişti veya gelmiştik? Mini barı açtım, içinden gofret türü bir çikolata ile küçük bir kutu süt çıkardım. Kadını seyrederken ayaküstü kahvaltımı yaptım. Hepsi bu kadardı. Öğle yemeğine kadar artık birşey yiyemezdim. Kadın hala uyuyordu. Saate baktım, sabahın altısıydı, tabi uyuyacaktı, bu saatte ben neden uyandım ki? Odam teras katındaydı, terasa çıktım, üstümde sadece şortum vardı. Terastaki masaya oturdum. Denizin iyot kokusunu uzun uzun içime çektim. Karşı kıyılara baktım. Bodrum'un ışıkları henüz sönmemişti. Rengarenkti her yer, ışıl ışıl; burası Bodrum'du ve gece yeni bitmişti burada. Denizi seyrederken Bodrum'daki sahte aşkları, yapmacık gülümsemeleriyle sahte mutluluk maskesi takınmış ünlüleri düşündüm. Herşey yüzeyseldi burada, herşey para demekti, oteller, restoranlar, diskolar, barlar, deniz, plaj, kumsal, her şey paraydı burada. Para küçüktanrılarıydı bu küçük aşk kadınlarının. Sanki ben mi çok iyiydim, kimbilir bunu nerede bulmuş ve nasıl gelmiştik buraya? Sahi ya, bu kadın neden çıplaktı, benim yatağımda ne işi vardı? Aman, ne işi varsa vardı, sanki o erkek, ben kadınmışım da beni o şey etmişti, tövbe tövbe... Daldım gittim bir süre. Doğrusu işim gereği çok kadınla karşılaşıyordum. Onlar da rüya gibi bir tatil geçirmeye, eğlenmeye ve yaşadıkları yerde yapamadıklarını; bu kimsenin onları tanımadığı yerlerde yapmaya geliyorlardı. Buralarda yakalanmak, görülmek, dışlanmak, toplumun ayıplaması yoktu, kimse kimseyi tanımıyordu, ihtimal bir daha karşılaşmaları da söz konusu değildi. Buralarda her şey eğlenmek üzerine kurulmuştu, hayatlarını yaşamaya gelmişlerdi, sanki önce hiç yaşamamış gibi...Susuzluklarını gidermeye, açlıklarını doyurmaya ve alkol denizinin derinliklerinde geçmiştekileri unutmaya, bunaltıcı olaylardan kurtulmaya, onları unutmaya gelmişlerdi. Burası bir yeryüzü cennetiydi, başka bir yaşam mı? Sadece şu an önemliydi. Arkamdan bir çift kol sarıldı bana, irkildim; ödüm koptu. Dönüp baktım, yatağımdaki kadın; tatlı tatlı gülümsüyordu. Saçlarının ıslaklığından duştan yeni çıktığını anladım.Hafif bir makyaj yapmış ve yarıbeline kadar açık, sağ bacağını da kalçasına kadar gösteren, incecik mini elbisesini giymişti. "Günaydın!" dedi. "Günaydın..." dedim. Geçip karşıma oturdu, kahvaltı istedi. Oda servisini aradım, ona bir kahvaltı, bana da bir portakal suyu söyledim. Uzun uzun kadını süzdüm. Sarışın, yeşil gözlü, çok güzel bir kadındı. Az sonra oda servisi geldi. Kadın, garsonun bıraktığı kahvaltı tepsisini önüne çekti. O da benim gibi, çok az birşeyler yedi, sonra tepsiyi bıraktı. Hareketlerinden zarif biri olduğu belliydi, hiç değilse bu iyi bir durumdu. Seninle dün gece ne yaptık, nerede karşlaştık, demeyi çok istememe karşın ayıp olmasın diye sustum. Biraz sonra kadın konuşmaya başladı: "Dün gece neler olduğunu bilmek ister misin?" "Evet!"dedim. "Lütfen, mümkünse...Ne olduysa bilmek isterim." "Dün seninle barda karşılaştık, başka bir bardan benim bulunduğum bara gelmiştin. Barmenin karşısına oturdun ve bir şişe viski söyledin. Ayakta duracak halin yoktu. Seni korunmaya muhtaç biri olarak gördüm, içimdeki seni koruma güdüsüne engel olamadım. Çok hoş biriydin. Kibardın. Sende anlayamadığım bir başkalık vardı, öteki hödüklere benzemiyordun. Hemen yanına oturdum ve viskiyi aldığım gibi seni masaya oturttum. Bana, " Sen mi geldin Deniz!" dedin, gece boyunca hep bana yeşil gözlerimin güzelliğini anlattın ve sarışın saçlarımı gecelerine perde edeceğini söyleyip durdun. Bunları aslında bana söylemediğini anlamıştım, çünkü ben içki içmem ve sarhoş değildim; ama dedim ya içimden seni korumak ve kollamak geçti, bir annenin çocuğunu kolladığı gibi...Başına bir iş gelmesini önlemek istedim. Örneğin bu sarhoş halinle soyulmak gibi, arabanla bir kaza yaparak başına bir iş gelmesi gibi...Doğrusunu istersen adımı bile bilmiyorsun. Seni zar zor kaldırdım ve bardan çıkardım. Arabanı hatırlayıp bulana kadar senden çok çektim. Arabanı çok uzak bir yere bırakmıştın. Seni sürükleyerek götürdüm. Anahtarını bulman da epeyi bir zaman aldı. Arabanı ben kullandım. Uzun süre bir Bodrum turu yaptık ve biraz ayılır gibi oldun. Böylece kaldığın otelin adını hatırladın ve bana söyledin. Vakit geceyarısını çok geçmişti. Seni odana çıkardım. Tam ben gitmek üzereyken, "Deniz beni bırakma!" dedin. Seni bırakamazdım ve burada sabahladık." "Peki, gece aramızda birşey geçti mi?" Kadın kalktı ve, "İzninle benim gitmem gerek. Geceye gelince..." Yeşil gözlerini gözlerime dikti : "Doğrusu harika bir gece geçirdim, çok teşekkür ederim. Eğer istersen ben o barda her gece sahne alıyorum, gelirsen beklerim, misafirim olursun..." Bana gelince, barın adını, kadının adını bile bilmiyordum ve ayıp olmasın diye sormadım. Şoka girmiş gibi öylece kalakaldım... ERDEN ERKİN... BİR BODRUM GECESİ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ERDEN ERKİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |