Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Gözlerimin siyah olmadığını daha yeni gördüm. Yakından çekilmiş bir fotoğrafımdan ilk kez fark ettim kara gözlü olmadığımı.. Yazık doğrusu… Oysa ne kadar da inanmıştım/inandırılmıştım. Söylenen sözlerin hep doğru olduğuna ve kara gözlü olduğuma nasıl da kanmıştım/kanmışım… Aşk olsun, küstüm işte… En çok da anneme küstüm… Çünkü annem, beni ne zaman sevse; “Çavreşe mı/karagözlüm!..” derdi bana. Başta annem olmak üzere, bana “Kara gözlüm” diyen herkese küstüm… Diyeceksiniz ki, “kafaya taktığın şeye bak! Ne fark eder gözlerinin kara olması, yeşil olması mavi, sarı veya elâ olması…” Hiç de öyle değil.… Size göre fark etmeyebilir. Hem beni yaralayan şey göz rengi değil; ben, benden olmayan bir vasıfla tanımlandığım için kızıyorum. Yani kara gözlü olmadığım halde, beni neden hep “kara gözlüm” diye çağırdılar ki?.. Gururlu bir maşuku zıvanadan çıkartan tek şey aşığı tarafından gözlerinin renginin bilinmemesi ve unutulmasıdır, biliyor musunuz? Sevdiğiniz kişinin sizi ne kadar sevdiğini test etmek istiyorsanız, soracağınız ilk soru; ‘gözlerim ne renk?’ sorusu olmuş olsun. Düşünmeden gözlerinizin rengini söyleyebiliyorsa seviliyorsunuz demektir. Aslında “sevgi” dedikleri o kalıcı ve temiz duygular efsanelerde kaldı. Nitekim ben, yaşlıların dizi dibinde efsaneler dinleyerek büyüdüm. Anlatılmakla sonu gelmeyen -anlatıcının, yaşayamadığını veya yaşamak isteyip de yaşayamadığını, anlattığı masalların satır aralarına sıkıştırarak- bize anlattığı o masallardaki efsanevi sevgiler ne kadar da saf, doğal ve kalıcıydı… Sonra “Tahir ile Zühre”, “Ferhat ile Şirin”, “Leyla ile Mecnun”, “Kerem ile Aslı” gibi kitaplar… “Klasik aşk kitapları” dedikleri bu kitaplarda da riya yoktu. Sevgi aşka dönüşmemiş, aşk kirlenmemişti okuduğum klasik aşk kitaplarında… Herkes yaşayarak tanışırken sevgiyle, ben sevgiyi neden kitaplarda okuyarak öğrenmeye çalışmıştım ki... Aslında ben, hayatı da bir kitap gibi algıladım yaşarken. Anlaşılan o ki; ben yaşamamışım ve yalnız kitaplardan okumuşum hayatı… Yazık doğrusu… Yıllardır, kara gözlü olduğuma inandırılmama yazık. Şimdi de kalkıp, “hakikaten gözlerinin rengi nedir?” diye soracaklar bana. Söylemem. Söylersem namerdim.. Düne kadar beni, benim olmayan bir renge inandıranlara inanırsam namerdim. Gözlerimin rengini söylersem namerdim… ŞEVKET BAŞIBÜYÜK
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |