Bir varmış, keşke olmasaymış. Koskoca meranın birinde kuzu postuna bürünmüş Kurt tüm koyunları kandırmış. Kendisinin de kuzu olduğunu kabul ettirmiş. Bizim saf koyunlar da bu nereden geldi diye araştırmamışlar, soruşturmadan olduğu gibi kabullenmişler. Zaten bizim koyunlar dayatmalara alışkın ya.

Koyunların içinden bazıları çıkıp da, bunun kuzuya benzer yeri var mı? Diye sorsa da, ne çare dinleyen olmamış.

Kurt bir Merotel’in Recep/siyon/ unda görev almaya kadar yükselmiş. Siyon kardeşleri bunu bağırlarına basmışlar ya gerisi kolay. Basamakları çifter çifter atlayarak yükselmiş. Burada gelen evrak giden evrak, gelir gider, geçer gider işin raconunu öğrenmiş.

Kurt un gözü yükseklerde, bunun için her şeyi yapabilir. Eke olmak istiyormuş.

Bu meraya dost iki mera daha varmış. Bu üç mera beraber oldukları sürece Başkurt bunları yiyemiyormuş. Aralarını bozmak için aralarına kurtçuklar atıp meraları içten fethetmeye çalışıyormuş.

Bu işler olur biterken diğer meralarda Başkurt tüm gücüyle sinsice çalışıyormuş. Küçük ve ortancaya, ‘büyük mera sizi gözden çıkardı, az kaldı sizi yiyeceğim’ diyormuş.

Kuzu postuna bürünmüş kurt ve Başkurt büyük meranın aklına girmek için ‘Ey büyük mera sen en yücesin gelecekte büyük kuraklıklar var küresel ısınma filan işte, küçük meranın koyunları sizin yiyeceklerinize ortak oluyor. Yarının kıtlık günlerini üçünüz birlikte atlatamazsınız. Göz yum da küçük meranın koyunlarını yiyelim.’ Diyormuş. Büyük merada yükselen kuzu postuna bürünmüş kurt kurtçuklarla işbirliği yapıyor. Kardeşi kardeşe vurduruyormuş.

Büyük mera Başkurt un sözlerine hep, ret cevabı veriyormuş. Ama bir taraftan kuzu postuna bürünmüş kurt bir taraftan kardeşlerin arasına sızan kurtçuklar, büyük merayı hasta etmişler. Başkurt ee diyormuş ‘ben sizi bu güne kadar besleyip korudum sizi çamurdan çıkarttım bana hizmet edeceksiniz.’

Büyük mera sonunda göz yummuş. Kurttan dönme köpekler de Başkurt un söylemleriyle çelişmemeye çalışıyorlarmış…