Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Zeytinli Çay’ý boyu doða yürüyüþüm, Akçay’da kurulan semt pazarýna varýnca nihayet bulmuþtu. Bayram öncesi alýþ-veriþ etmek isteyen kalabalýðýn içine karýþtýðýmda, gözlerim hemen Türkmen Köylülerini aradý. Öyle ya, taze sebze ve meyveler, onlarýn sergilerinde bulmak mümkündü. Mevsimin ve doðanýn bize sunduðu yöremizin bitki dokularýný, Türkmenlerin sergilerinde izlemek, müzede gezinmek gibi bir þeydi. Doðanýn yeþilliklerini, zeytin ve zeytinyaðlarýný, onlardan satýn almayý seviyordum. Þanslýydým. Türkiye’de böylesi bir güzelliðe günümüzde tesadüf etmek, artýk mazide kaldý. Ýngiliz Kraliyet ailesinin Kaz Daðlarýndan beslendiklerini düþününce üþüdüm. Binlerce km ve deniz aþýrý uzaklýktaki bir ülkenin aristokrat ailesi, ülkemin bir köþesinde, bizim topraklarýmýzý ekiyor/ektiriyorlarmýþ. Prens ve ailesi ülkemin topraðýndan her türlü nebatat ve meyve baþta olmak üzere, domates, biber, vb organik ürünlerle yaþam kalitelerini arttýrýp, saðlýklý yaþam sürdürmekteler. Alýþveriþimi tamamladýðýmda, ensemde bir güven kýracak soluk hissettim: “Alýyorsunuz ama ya gerçek deðilse. Pamuk yaðý karýþtýrýyorlarmýþ…” Sesin geldiði yöne baþýmý çevirdim, bir kadýndý. “Pamuk yaðý mý, o da ne?” Orta yaþlý kadýn buruk bir tebessüm ederek konuþmasýna sürdürmekteydi: “Artýk her þey sahte, hiçbir þey gerçek deðil. Eðer organik almak isterseniz Migrosta yeni organik stant açmýþlar. Tabi o da gerçekse…” Pazardan kuþkularý yüreðimin heybesine yükleyip, markete doðru yöneldim. Marketten balýk almaktý amacým. Balýk tezgahýnýn üzerindeki, her nevi deniz ürünlerini gözden geçirip, seçeneklerimi düþünürken, iri çipuralara takýlýnca gözlerim, doðrusu iþtahýmý kabarmýþtý. Satýcýya gayri temkinli sordum: “Deniz mi Havuz mu?” Satýcýya gülümsemiþtim bu soruyu sorarken, iletiþimde, beden dilimizi saðlýklý kullandýðýmýz zaman avantajlý olma þansýný elde ediyoruz. Bu olumlu etkiye dönüþüyor. Genç bir çocuk olan satýþ görevlisi; “Aslýna bakarsanýz her ikisi de ayný, havuz bunlar. Siz bakmayýn, diðer balýk satanlarýn sözlerine de. Deniz deðil hiç biri. “ O anda kulaklarýmý ve gönlümü yeni þaþkýnlýklara kapamýþtým. Zira 2 kg iri Çipuralar ayýklanýrken, onlarýn son halleri düþtü gözlerimin perdesine. Kýzarmýþ balýklarýn iþtahýmý kabartan, lezzetli kokularýný hayal etmeye baþlamýþtým. Yüzümdeki tebessüm iþe yaramýþtý. Satýcý, ayýkladýðý balýklarý elime tutuþtururken yavaþça eðilip, fýsýldadý: “Balýklarý ýzgaraya döþemeden önce karabiber ve zeytinyaðýna bulayýn, lokantalarda sizin deniz, diye yedikleriniz, ayný öyle piþiriyorlar. Çok lezzetli oluyor. Afiyet olsun…” Satýcýya teþekkür edip, ayrýldýðýmda yüzüm yeni bir bilgiyi öðrenmenin tesiriyle ýþýdý. Evimin mutfaðýnda almýþ olduðum balýklarý yýkarken, düþünmeden de yapamadým. Ve sordum kendime: “Gerçek olan ne?” “Biz mi?” “Yoksa bizler de mi sahteyiz?” Neden üzüntüleri kolay, mutluluklarý zor barýndýrýrýz içimizde? — Güzel ve yazýmýn temasýna uygun bir hikaye aktarmak istiyorum. Belki de yüzümüzde o gülüþler bir güneþ gibi belirir… “…Bir zamanlar kötü geçen bir hasattan þikayet eden bir çiftçi vardý: “Tanrý hava durumunu kontrol etmeme izin verse her þey daha iyi olurdu.” Diye söylendi. Ve Tanrý o gün onu duydu. Tanrý ona dedi ki: “Bir yýl boyunca havanýn kontrolünü sana býrakacaðým. Ne istersen hemen yerine gelecek. Zavallý adam çok mutlu oldu ve hemen dedi ki “þimdi güneþ istiyorum” ve güneþ çýktý. Sonra dedi ki “þimdi yaðmur yaðsýn” ve yaðdý. Bir sene boyunca önce güneþ açtý ve sonra yaðmur yaðdý. Mahsul hiç bu kadar bol, hiç bu kadar yemyeþil olmamýþtý. Sýra hasata geldi. Çiftçi buðdayý biçmeye koyuldu ama yüreðine indi. Baþaklarýn içi bomboþtu. Tanrý sordu: “Nasýl mahsulün ?” Adam þikayet etti: “Kötü efendim, çok kötü”. “Peki, sen havayý kontrol etmedin mi? Ýstediðin her þey olmadý mý ?” “Evet! Ben de iþte bundan dolayý þaþkýna döndüm. Ýstediðim güneþi ve yaðmuru elde ettim ama hiç mahsul yok.” “Peki, hiç rüzgar, fýrtýna, kar ve buz istemedin mi? Çiftçi üzüntüyle: “Hayýr, istemedim!” Tanrý gülümsedi: “Ýstemeliydin. Çünkü bunlar havayý temizleyip kökleri güçlü hale getiriyor. Mahsulün de içi doluyor. Hep iyi havayla olur mu hiç? Elinde bu yüzden mahsul yok…” *** Yaþamýmýzda öyle deðil midir ki? Bizler acý/ tatlý her ne varsa, bazý duygularýmýzý uçlarda yaþamaktayýz kimi zaman… Dozunda ve tüketmeden yaþamak en doðal olaný… Güneþ nasýl ki gölgeleri kovalýyorsa, mutlu ve yüzünden hiç neþe eksik olmayan insanlar da elemleri, tasalarý, endiþeleri ve karamsarlýklarý her ortamda silip süpürürler. Hatta sanki bir güneþ olurlar bulunduklarý yere huzur ýþýklarý saçarlar. Ardýndan, iyimserlikleriyle neþe salýnýr etrafa… Son zamanlarda bu tür kiþilere tesadüf edemiyoruz. Etmediðimiz gibi, karamsar, gamlý, kederli yüz ifadeleriyle dertlerini koyu bir gölge gibi örtüyorlar üzerimize. Gülüþler, mutluluklar ve huzur uzaklaþýyor bir bir. Ardýndan, sorunlarýyla birlikte mutsuzluklar salýnýr etrafa… Yüzümüze tatlý bir huzurla yayýlan parlaklýk, çekicilik veren o tatlý gülüþlerimiz, aslýnda içimizden dýþarý doðru fýþkýran billur bir sudan baþka bir þey deðildir. Çünkü mutluluk ve onu besleyen sevgi sýcak bir yüreðin yansýmasýndan baþka nedir ki? Ýçimizdeki bu var olan en temel gýdalarýmýz, ruhumuzda doðar, oradan da yüzümüze yansýr. Ardýndan mutluluklar salýnýr bir güneþ gibi etrafa… Oysa ne hoþ olurdu; tüm insanlarýmýzýn en zengin hazinesi olan neþeli bir ruha sahip olmasý! Bu paha biçilmez hazinemizi biz nasýl ve ne zaman yitirdik? Bunu hiç düþündük mü? Ve þimdilerde ben; ne zaman bir kalabalýða veya bir ortama girsem, hep özlediðim o yüzleri arýyorum. Hani, içinde riya olmayan, Yalansýz ve doðal olan, Yüzlerimizi aydýnlatacak olan, o organik gülüþleri arýyor gözlerim… Mona Lisa gülücüklerini deðil… Kalýn saðlýklý ve organik gülüþlerimizle… Emine PÝÞÝREN/Akçay 09.12.2010 Not: Türkiye Ýstatistik Kurumu (TÜÝK), 2009 Yaþam Memnuniyeti Araþtýrmasý kapsamýnda halkýn ”mutluluk” düzeyini de deðerlendirdi. 2009 Ekim ayýnda 7 bin 546 kiþiyle yüz yüze görüþülerek gerçekleþtirilen araþtýrmada, mutluluk, ”acý, keder, ýzdýrabýn yokluðu, bunlarýn yerine sevinç neþe ve tatmin duygularýnýn varlýðýyla karakterize edilen durum, hayattan genel olarak memnun olma hali” tanýmýyla ele alýndý. Araþtýrma verilerinden yapýlan derlemeye göre ülkedeki bireylerin yüzde 31,1′ü orta düzeyde mutlu, yüzde 46,6′sý mutlu, yüzde 7,7′si de çok mutlu. Araþtýrmanýn bu yýlki sonuçlarýna göre, Erkeklerin yüzde 13,7′si mutsuz, yüzde 3,4′ü çok mutsuz; kadýnlarýn da yüzde 9,5′i mutsuz, yüzde 2,8′i çok mutsuz hissettiðini belirtti.(Alýntý Kaynaðý: 06.08.2010 tarihli-http://kitapdergi.cumhuriyet.com.tr/?hn=128652-
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |