Ezilmişlik mi Evlilik mi?
Evet hanımlar, kendi gücünüzün farkına varın, düşüncenin gücüne inanın.
Düşündükçe varsınız ancak…
O zaman gerçek ve özgür olursunuz inanın…
"“Yazarlar kahve içer, kahve ise yazarları bekler; böylece dünya, ertelemeyle dönmeye devam eder.” – Mark Twain"
"“Yazarlar kahve içer, kahve ise yazarları bekler; böylece dünya, ertelemeyle dönmeye devam eder.” – Mark Twain"
Evet hanımlar, kendi gücünüzün farkına varın, düşüncenin gücüne inanın.
Düşündükçe varsınız ancak…
O zaman gerçek ve özgür olursunuz inanın…
Henüz küçük bir kızken,
Yani ayaklarım sandalyeden sarkar ve yere basamazken
Elimde acemice tuttuğum kaşıkla,
Tabağıma düşünceli düşünceli bakardım…
Kendimize olan güvensizliğimizi fark ettirmemek ve kendimizle olan yüzleşmemizi geciktirmek için mi?
Ruhum soyulmadan soyundum ruhumdan. Korkmadım çırılçıplak kalmaktan, yanmaktan korkmadım. Yanarken tutuşturdum inceden. Evimin kapıları kapanıp da giderken, her gidene beni bıraktım, yüklerin en ağırından.
Biri yüreğinizi ve ruhunuzu okumuştur da; size okuduklarını anlatıyor gibi hissedersiniz.
Araya başkaları girdi, roller değişti. Başkalarına “sevgili” dedik, “el ele” gezmeler oldu caddelerin kaldırımlarında, kaçamak ve sahte bir öpücük oldu yaşama sığdırdığımız mülteci hayatımız. Hepsi aşk suretiydi. Aşk yalnız “ikimiz” deydi!
Var olmak nedir? yada yokluğun tarifi nedir? İnsan bu dünya da varlığının bilincinde yokluğun içinde olduğunu bilerek mi yaşaması gerekir? Bizler hiç yok muyuz?
Onca güzellikten sonra ben yavru martılar kadar kafa tutabilecek miyim bu yaşam şartlarına?.Sıcacık ve değerlerini kaybetmemiş insanlar arasından, robotlaşmış ve değerlerini yitirmiş insanların çoğunlukta olduğu bu soğuk İstanbul''a.Bu günkü yolculuk sırasındaki dev dalgalar kadar büyük bu fark ürkütüyor beni.
Günün başlangıcı iyi ki doğmuşum diye başlarken, nereden geldi aklıma bilmem tüm bu düşüncelerle haşır neşir olduktan sonra gayri ihtiyari tereddütleniverdi.
“İyi ki doğdum mu acaba?”
Yürümektense, yatıyorum kumsalı ikiye bölen suyun zehir tuzunda..Güneş hiç böylesine yakmamıştı tenimi.. Bu ıslaklık alışkanlık sancısı../
Benim gibi küçük bir kasabada mı yaşıyorsunuz? Zaman zaman çevrenizden sıkılıyor musunuz? Kasabanızın olanaksızlıklarından yakınıyor musunuz? Veya ne bileyim daha büyük
Yaşam döngüleri yaşatıyordu bize, o oyuncuyken, ben seyirciydim, şimdiyse ben oyuncuydum, o seyirci...
Yılların ardından, aynı sahnede sahnelenen tek kişilik oyunu ben oynuyordum şimdi. Fakat alışık olmadığım
sahne ışıkları gözümü alıyor, alkışlar içim
Kendimi geceye vurduğum bir zamandı... Yürek sızlatan yağmurlar yağıyordu gözlerimde... Ben ne zaman senden gitsem, sen usulca yanıma sokulup hatırlatıyordun kendini... Kim kopardı bizi bizden diye soruyorduk şiirlerde.... Yanıtını bulamıyorduk...
Uzak diyarların yakın bulduğu peri kızı; sırça sarayında yaşamaktan sıkıldıysan, ben seni karşılamak heveslisiyim. “Körpe yüreğine nazar değmesin” diye çıkmıyorsan dışarı, kem gözler bile sana bir şey yapamaz, sen kendine aynada bakmamışsın hiç.
ne sevebilir ne kaçabilir olduk..
her şey korkudan
her şey kimsesiz olmaktan ötürü...
Belki sevgiye dayanıyor herşey. Belki sen , kırgınlıkların , hayal kırıklıkların, üzüntü ve tasalarınla boğdun sevgiyi. Belki yer bırakmadın nefes almasına, yaşamasına.
Aşk dediğin bir hastalıktır derdik ara ara. şimdi gerçek oldu. En tehlikeli bağımlılık insana duyulan sanırım....