Egolarınızın Renkleri
Element misniz? İki bacaklı bir hastalık mı? Nesiniz be çıkın gidin gezegeninize. Defolun.
Element misniz? İki bacaklı bir hastalık mı? Nesiniz be çıkın gidin gezegeninize. Defolun.
Bir Şarkı çalıyordu...O an durup kaldı orda iki tırnak arasında sığdırabildi ancak...Yaşamı aslında o şarkıda gizliydi,şimdi o şarkıyla başlayan ama iyleşmeyen yaraların şerefine vurmak için hayatın dibine oda kelimelere can verdi işte şimdi bu yazıda atan kalp ...
En derin izleri bırakır sevgili, yüreğinize, giderken.
Bir gözleri kalır hatırda,
“Aşk”tan yoksun “Nefret”le bakan,
Bir de dudakları,
“Seviyorum” derken “Elveda” diyen
Kadın okuyucularım lütfen kızmasın bu yazıma...Ama bu bir gerçek!..Zor beğeniyoruz, değil mi?
Sana yazmak en güzeliydi. Sen güzelliştiriken içimdeki dünyayı, Bir yarım Elma düştü payıma..
Diğer yarısı sen olan...
Bugün yıldönümü bana verdiğin son hediyenin. Merak etme, hiç unutmadım, derin derin kazıdım içime. Ne zaman gitmeye kalksam hayattan, en önce onu koydum valizime, sonra seni, sonrasındaysa taşıyamadım ikinizi. Ağırdınız benim için...
Anlamsız hayatım anlamlaşmaya başlıyor yataktan çıkınca. Bugün bırakıyorum seni sevmeyi ve bugün bırakıyorum bu asitli içeceği. Dönmeyeceğim biliyorum..
İkimizde görmezlikten gelmeye çalışsak da sevgili farklı yolun yolcularıydık ve biletlerimiz çoktan kesilmişti...
Belki sevgiye dayanıyor herşey. Belki sen , kırgınlıkların , hayal kırıklıkların, üzüntü ve tasalarınla boğdun sevgiyi. Belki yer bırakmadın nefes almasına, yaşamasına.
Akli dengesini yitirmiş kahve fincanlarına zaman sıkışır,
kahve fincanı zaman küpü olur...
Hatice yıkar, birikmiş zamanın akar gider.....
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.
Tanıştığın “sonluğun” kendisiyle, göze göze gelmenin farkındalığıyla sev beni...
Ne Leyla gibi, ne de Şirin gibi...
Durdukça büyüyor gözleri cam kenarında yağmur camları ıslatırken. Büyüyor da yakıyor ruhunun ışıksız kalan ücralarını acı ile. Yokluğun acısı, varlığın olmamışlığı... Şimdi aklın dimağından geçenler gözlerde yol buluyor kendine. Gözler ıssız, gözler donuk. Soluksuz kalmak gibi suyun altında. Bir an suyun üstüne çıkıp nefes almak sonra dalmak tekrar
Sustu.
Sanki bütün bunları yapan o değilmiş gibi arsız sessizliklere terk etti beni. Zaman da bir o kadar arsız olmuştu o an. Akla zarar sorulara karşı siper ettim sonra zihnimi. Kocaman bir soru işaretinin altında ezilen yüreğimi, az hasarla çıkarmaya çalıştım var gücümle. Ama başardım. Arta
Gecenin içinde, gözlerimde yangınlar, dört duvara sığmayan umutlar yüreğimde patlayacaklar. Karabasanlar üzerime geldikçe çoğalırım binlerce.
Adına bekaret hapı denilen ama bu hapı kullanacak bir kadın için utançtan başka bir tanımlaması olmayan safsatayı okuyup okuyup inanamadım!
Olurda fikir değiştirip düzene geçmek istersen , haberin gelsin ,acım için bana 3 gün ver
Mutlular...İçlerindekini bir kabızmışçasına içlerinde tutuyorlar.Çıkarmak isteseler bile çıkaramıyorlar...
Kadıköy Vapurunu bekliyorum Beşiktaş' ta. Adım farkıyla kaçırmışım ve yüzüme kapanmış kapı hoş açıldığını görmedimki. Kalkmasına 25 dakika var diyip hemen yandaki Üsküdar' a giden gürültücü deniz motorlarına yönelen aceleci insanlardan farklı ( Kim bilir