Buluş (Ma) - 2
Çıkarıp attık şaşkınlığımızı üzerimizden.Nasıl da sürpriz olmaktan çıktık birden!Sanki birbirimizi olduğumuz yerlere zaten biz bırakmışız da,bir gün gelip bulacağımızdan eminmişiz gibi..
"Mürekkep akarsa, cüzdan da akar. Yazarların evrenselliği budur." - Oscar Wilde (kurgusal)"
"Mürekkep akarsa, cüzdan da akar. Yazarların evrenselliği budur." - Oscar Wilde (kurgusal)"
Çıkarıp attık şaşkınlığımızı üzerimizden.Nasıl da sürpriz olmaktan çıktık birden!Sanki birbirimizi olduğumuz yerlere zaten biz bırakmışız da,bir gün gelip bulacağımızdan eminmişiz gibi..
Mevlana Celaleddin Rumî Hazretleri sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde de tanınan ve sevilen bir mutasavvıftır. O, bundan 800 sene evvel dünyamıza bir ışık niyetine doğmuştur. Onun sekiz yüzüncü doğum yıldönümünü kutluyoruz bu yıl… Bunun içindir ki UNESCO adlı dünya kültür kuruluşu bu seneyi “Mevlana Yılı” olarak ilan etti.
Masal bitti. Kral terketti rüya ülkesini. Masumiyeti, şehveti, aşkı, nefreti koydu heybesine hazinelerinin eşliğinde. Bilinmezlik bilmecesinin içinde saklı, aslında atılacağını hep bildiğimiz o son adımı attı ilk adıma inat. Bulutsuz yağmurlara, çiçeksiz
Umutsuz bir bekleyişti benim ki.Umut hep vardı aslında ama gün geçtikçe mutsuzluk kök saldı...
Seni seviyorumda çok gizli zarfını yakalamakmış seni sevmek.
“ Farklı açılardan aynı şeye bakmanın diğer adıymış ZAMAN”
Olgular ve kavramlar netleşmiyor bu karanlıkta, kimi zaman yalancı bir dost yüzüyle bakıyorum aydınlığıma karanlık odalardan, ben gecelerime kurban ediliyorum celladım ZAMAN
Zaman kendini kovaladı. Mevsimler geldi çattı. İklimlerin dengesi bozuldu. Yazları bile üşür oldum. Hoş, gidişinden sonra hep üşüdümya.
Kadın o kadar naif (kırılgan, kolay incinen…) ki; güzel koku ve Arapçası 'salat' olup, çoğulu 'salavat' anlamına gelen “namaz” mefhumu arasında zikredilmiş…
-Bütün yazdıklarımın ne kadarına alınırsın, nasıl yorumlarsın bilemem. Ama mektubumun kendini imha edebilmek gibi bir yeteneği yok. Yine de sen bilirsin…-
“Özlediğim...! ” diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini. Duyar da belki yüzünü sana çevirir diye. Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip usanmadan seslenirsin. “Özlediğim...!”
Şimdi durup yüreğime sorduğumda tüm bunları bilseydin yinede atarmıydın o son adımı diye bırakın cevabı sesimin yankısını bile duyamamaktayım; ama adını aşk koydum bu oyunun bir sonraki adımın bana nelere malolacağını peşin bir hükümmüş gibi çakıp alnıma, aldanıyorum birkez daha bu masala...
Seni beklerken nice deli nehirler doğurdum ben...Sensiz nice sabahları katlettim ben...Sen sandığım yıllar devrildi üzerime...Yanıldım...Kanatıldım....Seni beklerken....Nice kelimeleri susturdum ben...Büyüdüm seni beklerken...Irmaklardan süzdüm geçmisimi...Sonra vurdum alnımdan tüm sözcüklerimi....Uykusuzluğumu uyandırdım kaç kez.. Kaç kez sen sandım “mimsiz karanlığı...Senin gülüşlerin diye kaç kez karların üzerine serdim ateşimi..Üşüdüm...Üşüdüm...Kaç kez sorgulandım Filistin sorgularında...
Gözleri parkın girişinde, düşünceleri çıkmaz sokaklarda dolaşırken, serseri kurşun gibiydi yolunu bulamayan.
Hani deniz gözlündüm senin? Hırçın dalgalar dövüyor kıyılarımı...Gittin gideli durulmadı bu sular...Buz tutmuş minik bir göl serinliği süzülüyor dudaklarıma. Hani kıyamazdın bana? Oltanın ucuna takılmış bir balık misali sallanıyorum sensizliğin boşluğunda