Uçak O
Karakterler tamamen gerçek hayatın ürünüdür. Olaylar tamamen hayal gücünüzün kurgusudur.
Sen iki adım önden yürürken fay hattımdan geçiyor, artçı sarsıntılar başlatıyordun kalbimde.
Uzunca baktım yüzüne ve dedim ki, eskilerden kalma bir söz vardır;Bir kahvenin kırk yıl hatırı olur. Kırk yıl hatırım olur musun?
Pişmansın, beni kabullenemeyişin başka bir izahı yok. Seviyordum, yaptığım en iyi şeyde buydu sanırım. Oysa sen sevilmekten dahi korup, sana karşı beslediğim duyguları piç gibi ortada bırakıp ilk fırsatta kaçmayı yeğledin
Öyle çok sevdim ki seni,
Öyle çok anlatamam o 1 yılın anlamını, 1000 yıl geçse unutamam
aradığım bir ışıktı sıvasta işıl işıl yanan
kutup yıldızından daha fazla parlayan
Gökte kayan bir yıldız ve başıma düşen bir elma.. hangi masalda yaşıyordum acaba?
‘Toparlan..gidiyoruz..’ ‘Nereye..böyle aniden..’..’Boşver..şimdi soruların zamanı değil Pi../Hemen hazırlan gidiyoruz..’..’Ben nereye olduğunu söylemezsen asla şurdan şuraya adım atmam..’../’Ne demek b
“Bir hikâye yazıyordum. kahramanı sendin bu hikâyenin.
Zamanı üç boyutuyla kuşatıyordu güzelliğin. Ben çaresiz kalemim kaditti. Oysa sen, alabildiğine albenili,
alabildiğine kayıtsızdın...”
bu yazdığımşiirde ruhumla aklımla ruhumu birleştirerek oluşturduğum bir şiirdir
Geminin hareketinden hemen sonra, martıların geri döndüklerini görür Bi../İki kız çocuğunun geminin bulundukları alandaki saç zemini üzerinde zıpladıklarına şahit olur../Bir yandan annelerinin ‘Bu tarafa gelin’ diyerek seslenişini, ve babaları
Güzeldin,
Önce bu yanın çekmişti beni kendine, büyülü bir yanı vardı gözlerinin, bakmaktan alıkoyamazdım kendimi. Bilmezdin sana olan zaafımı hayran hayran bakardım sana sen dostça sanırdın.
Saatlerce bıkmadan anlatır doğru dürüst hiçbir kelimeni dinley
Zarif ve yumuşak parmaklarıyla kristal, ince kadehe uzandı. Sandalyesinde daha rahat oturup bacak bacak üstüne attı. Beyaz, sıfır kollu, yakası işlemeli bir gömlek ve bordo, diz üstü bir etek giymişti. Parmak uçlarıyla gerdanlığıyla oynuyor ve giden balıkçı gemisinin etrafına üşüşen martıları izliyordu.
Kar yağar da küçük torun durur muydu? Elini yüzünü bile doğru dürüst yıkamadan, elinde bir ekmek somunu, tiril tiril giysilerle dışarı çıkmaya hazırlanıyordu. Annesinin sevimli öfkesiyle üzerine kalın bir kazak giydi. Daha iyi kaysın diye lastik ayakkabılarını ayaklarına geçirdi. Beline kadar yağan kara aldırmadan bata çıka, konak bahçesinin
Yoksun.
Sayamadığım kadar uzun zamandır yoksun yanımda. Sayamadığım kadar uzun zaman da yanımdaydın oysa. İki farklı meçhul zamanın arasında gidip gelmelerdeyim.