(Gar)dolap
Kadın da biliyordu adının (gar)dolap değil de gardrob olduğunu ama her yolculuktan önce oraya başvurup eşyalarını toplayarak ilk mecazi otobüse burada atladığı için ona bu adı takmıştı.
Kadın da biliyordu adının (gar)dolap değil de gardrob olduğunu ama her yolculuktan önce oraya başvurup eşyalarını toplayarak ilk mecazi otobüse burada atladığı için ona bu adı takmıştı.
hayat mı güçlü aşk mı? juliet' in ölmediğini varsayarak hikaye ye kaldığı yerden devam ediyorum...
Sinan köyde yaşayan yağız bir delikanlıdır . Daha hayat denilen denizin kıyılarında dolaşmakta hayat denizinin içine bir kez olsun girmemiştir. Hayata atılım yapmıştır. Annesi onun iyi bir eğitim almasından yanadır. Ama o köyde ava merakı olduğundan okuldan kaçmaları okul eğitiminden uzaklaşmasına neden olmuştur. Arkadaşlarıyla dolaşır onlarla sigara içer,
Onu ilk kez arkadaşının nişan töreninde görmüştü. Oldukça güzel bir kızdı. Yeşil gözleri, olabildiğince düzgün vücudu ve bembeyaz teniyle onu, onca kız arasında fark etmemek olası mıydı
...Bir anda odaya görevli doktor ve hemşireler doluştu. Bazısı Hülya'nın başucunda duran monitöre
göz atıyor, bazısı tansiyonunu ölçüyor, bazısı muayene ediyordu. Her şey yolunda gözüküyordu.
Solunum, nabız, tansiyon, kalp ritmi hepsi
Bir günde zamanında eve gidebilsem harika olurdu. Şehrin koşuşturması ,kovuşturması , gazı , feryatları , el kaldıran preslenmiş yüzler adeta kulaklarımda çınlıyor . Suphi Erek lisesinin yolu da tozdan geçilmezdi vakti zamanında. Saçlarımızı beyaza boyamışçasına okula nasıl geldiğimi öyle iyi hatırlıyorum ki .Usumdan yiten geceler ve bütün çaresizlikler
Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz... Bunu da lisede yazmıştım.
Önce ayaklarını sürükledi adam, bedenini taşıdığından haberi yok gibiydi. Hem orada olmayı hem de uzağa çok uzağa gidebilmeyi diliyordu en derinden, kendi bile farkında değildi. Küçük yürekli kadın anladı yoksunluğunu, yoksunluğundan doğan hoyratlığını adamın. Bu kadar çıplak bakan bir çift göz görmeyeli ne kadar olmuştu. Ne olmuştu da
Bir bakışmaydı, anlamlandırmak çok güç, belki sitemli, belki suçlu, belki korkulu, belki kızgın, belki alaycı, belki sorgulayıcı belki belki tam bir belkiler silsilesi, bir bakışa bir sevdayı mahkum etmek kadar anlamlı bir o kadar da anlamsızdır üç harfli beş noktalı.
kafası o kadar karışıktı ki.. yarın sabah işe o kafayla gitti..hep düşündü; yalnızlığı ve çevrenin bu duruma bakışını..herkesin bir eşi vardı o da bunu hep yaşamak istiyordu ama istediği farklıydı..sonunda kendini bu evlilik oyununda bulmuştu. Bir kız ç
Senin de benim gibi pencere kenarına oturup mehtabı seyrettiğin oldu mu?Hiç düşündün mü seni ölesiye sevenin varlığını?
Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım Anlamı:
"Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım." diyerek
İçki almak ister misiniz? Şermin Ahmet'in gözlerinin içine dikti gözlerini
...
...
Trenin hareket etmekte olduğunu işte o zaman gördü adam. Nasıl da duymamıştı lokomotifin havayı yırtan düdük sesini!
“Bu trenin bir dönüşü olmalı, mutlak olmalı!” diye haykırdı. Artık koşuyordu da.
“Nerede? Ne zaman?”
Eşinin konuşmalarını artık duymaz olmuştu,kafasında okadar sorular birikmiştiki yaşamını alt üst edecek bu sözler onun sağlıklı çözümler üreteceğini engelliyordu.
Odanın duvarlarına baktı bir kaç düğün fotografları vardı,onlara baktı uzun uzun anılarını canlandırdı ve düğün gününü kafasında canlandırdı.
♥ÖNEMLİ ♥
Bir serinin son yazısıdır bu.
Eğer ilk defa okuyorsanız lütfen öncelikle serinin diğer yazılarıyla başlayın okumaya
14 Şubat Öyküsü - 1 için [lütfen buraya tıklayın](http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=3450)
14 Şubat Öyküsü -2 için [lütfen buraya tıklayın](http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=3451)
Biliyor musun, sesin çok güzel kokuyor” dedi, bir gün. Kalakaldım. Aptallaştım. İki üç kez, içimden yineledim, dediklerini. Yine de anlamsız bir boşluğu delemedi söz.