Anamdan İnciler/yanlış Uçağa Ağlamak
"Ben, şimdi yanlış bir uçağa mı ağladım?" demez mi anam.
"Yazar olmak kolaydır; tek yapman gereken daktilonun başına oturup kanamak." – Ernest Hemingway (kurgusal)"
"Yazar olmak kolaydır; tek yapman gereken daktilonun başına oturup kanamak." – Ernest Hemingway (kurgusal)"
"Ben, şimdi yanlış bir uçağa mı ağladım?" demez mi anam.
İkamet ettiğim ilde/Malatya'da meczup bir vatandaşaemniyet müdürlüğü tarafından garip bir ehliyet hikayesi. Sözkonusu hikaye 2007 gazetelere manşetlik haber oldu...
Bu teşkilatta yer almak için yanar döner bir insan olmanız şart. Yağcılık, sahtekarlık vasıfları şansınızı yükseltir. Ayrıca sesinizin gür olması, kuvvetli alkış yeteneği ve slogan atmanız şart. İyi bir insan olmanızın, dürüst olmanızın hiçbir önemi yok. Aksine kapı dışarı edilirsiniz.
“Anam anam” dedi. “Tüm çocuklarım benim için nasıl birse, bezler de benim için aynıdır… Sınıflandırma yapamam!”
\- Oğlu, şu birbirini ısırır gibi dua edenlerden biri dediler ama, hangisi acaba?
“Bunlar da sizin.” dedi, elindeki yollukları salona bırakırken.
“Ana”, dedim. “başka satıcı ne zaman geldi de biz duymadık?”
Güldü, sinsice.
“Oğul”, dedi. “Ben öyle demesem, satıcı yolluk fiyatını düşürmezdi.
"Zeki Müren Dişi" bardaklar. Bu on bir çay bardağı, annemin en değerli eşyalarındandı.
Şoförün arka sırsaında, cam kenarında oturan yaşlı bir yolcu şoförün isyan dolu cümlelerinden az da olsa korkuya kapıldı..Gözlüğü, takma dişleri titremişti.."Ah be evladım biraz sakin olsana gençlik işte sabırsızlar, hey gidi gençlik hey"
Kani efe muhtarlığını tam güvence altına aldıktan sonra, konukevinin kapısını açtı. Ancak, içindekilere kahveden eve evden kehveye gidecek kadar serbestlik tanıdı.
Onlarca yolcu arasında, sonunda yine güç bela tutunacak bir yer buldu...Yolcular her durakta balık istifi gibi birbiri üzerine yığılıyordu.Eski bir model olan belediye otobüsünün sarsıntısı ara sıra da insanları sağa sola fırlatıyordu...Trafik de sürekli dur kalk yapan otobüs, yolcularını perişan ederken, özellikle bu ihtiyar adamı daha da bitirmişti.Adam
-“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!
Üç kadın toplanmışlar havadan sudan konuşmuyorlardı tabi. Onlar için hava gibi, su gibi gerekli olan, vazgeçemedikleri dedikodularını yapıyorlardı.
\- Ya duydunuz mu Ayşe’nin kocası Yeşimle aldatıyormuş,
\- Yok canım yapmaz Ahmet öyle bir şey, bir birlerini çok sever onlar. Ne zorluklarla evlendiler.
Mizah ustası Aziz Nesin' in "FİL HAMDİ" isimli öyküsünün İtalya' da aldığı ALTIN PALMİYE ödülünde, bu öyküyü henüz öğrenci iken büyük bestekâr Cinuçen Tanrıkorur' un yaptığına dair bir anekdot üzerine yazılan deneme...
-Sinan; yakın arkadaşımdı, uzun boylu biri. Sayısal bölüm seçecekti. Aynı sınıfta olmayı hayal ediyorduk. O bana, ben ona kopya verme niyetindeydik. Ama henüz onun bana kopya verdiği bir ders olmamıştı. Pardon müzik dersinde kopya veriyordu, ama yakalanmıştım. Onu ele vermemiştim, ama…--
Bir tesadüf değildi aslında onunla tanışmak. İnternette dolaşırken bir sitede yazdıklarını okurken keşfetmiştim onu. Yazdıkları karma karışık, okuyanın zihninde bir sürü soru işareti bırakan, her ne kadar anlamlı olsada sanki yazının içinde şifrelenmiş bir şeyler var gibiydi. Yazdığı diğer yazılarıda inceledikçe farkına vardım ki bu bir dünyalı olamazdı
-Aslında ben de, gözlerinin altında kibritmi var senin?
-Elveda Hulusi.
-Ya neydi o kar tatilleri ilkokulda, özledim ya. Ve Salih ekledi,
\-
-Baksana Ayşe daha Ahmet ilkokuldan çıkamamış, kar tatili istiyor