Nasıl Eylemci Oldum
Halayın biteceği yok. Aklıma başka çözüm yolu da gelmiyor. Artık çalışma saati içinde sigortaya ulaşamam. Müşteri ağır para cezalarını yedikten sonra olacakları düşünmek bile istemiyorum.
"Bir yazarın cenneti, ölüp de arkasında bıraktığı okunmamış kitaplardır." — Terry Pratchett (Kurgusal)"
"Bir yazarın cenneti, ölüp de arkasında bıraktığı okunmamış kitaplardır." — Terry Pratchett (Kurgusal)"
Halayın biteceği yok. Aklıma başka çözüm yolu da gelmiyor. Artık çalışma saati içinde sigortaya ulaşamam. Müşteri ağır para cezalarını yedikten sonra olacakları düşünmek bile istemiyorum.
Bizim gibi çilekeşler içinde öykü şiir falan yazsalar olmaz mı. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor, kimi kendi hayatını yazıyor, kimi de babasının, dedesinin hayatını yazıyor. Toplumda bizim gibi ezilen insanların hayatını kim yazacak? Bu kadar dışlanmak mı olur. Ayıp vallahi ayıp...
Sinsice gülerek ”Nasılmış? Ne demişler damat efendi,” Dinsizin hakkından imansız gelirmiş.”
Yakışıyor mu sana ? Bir de okumuş adam olacaksın. Sen böyle yaparsan okumamışlar neler yapmaz !
Anam;
"Size kim dedi ki gelsin yanımda kalsın’’ diye itiraz etti, biraz da kızarak. "Gelsin saçımı boyasın benim"
Bir gün içime bir korku düştü. Bu adam bir gün ayaklarını da yıkamaya kalkar mı, yoktan bir kavga çıkarıp, elini ayağını tekme tokat üstümde siler mi? Siler.
Sustu. Birden gömleğinin kolunu sıyırarak:
"Onun bileğine taktığım bilezik, şimdi benim koluma takılı
olacaktı."
Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?"
"Lan oğlum Kemal, köyde de sürün vardı düdük çalıyordun,Bak İstanbula geldin hala aynı düdüğü çalıyorsun. Bir taraf koyun, bir taraf insan. Farkeden ne ki?" dedim. Sonra bir güldüm, bir güldüm sormayın. Ertesi gün daha kuvvetle vazifeye sarıldım. Ve Allahın izniyle bugünlere kadar gelebildim. Ama vallahi çok zor günlerde
İkamet ettiğim ilde/Malatya'da meczup bir vatandaşaemniyet müdürlüğü tarafından garip bir ehliyet hikayesi. Sözkonusu hikaye 2007 gazetelere manşetlik haber oldu...
Bu teşkilatta yer almak için yanar döner bir insan olmanız şart. Yağcılık, sahtekarlık vasıfları şansınızı yükseltir. Ayrıca sesinizin gür olması, kuvvetli alkış yeteneği ve slogan atmanız şart. İyi bir insan olmanızın, dürüst olmanızın hiçbir önemi yok. Aksine kapı dışarı edilirsiniz.
-“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!
Üç kadın toplanmışlar havadan sudan konuşmuyorlardı tabi. Onlar için hava gibi, su gibi gerekli olan, vazgeçemedikleri dedikodularını yapıyorlardı.
\- Ya duydunuz mu Ayşe’nin kocası Yeşimle aldatıyormuş,
\- Yok canım yapmaz Ahmet öyle bir şey, bir birlerini çok sever onlar. Ne zorluklarla evlendiler.
Mizah ustası Aziz Nesin' in "FİL HAMDİ" isimli öyküsünün İtalya' da aldığı ALTIN PALMİYE ödülünde, bu öyküyü henüz öğrenci iken büyük bestekâr Cinuçen Tanrıkorur' un yaptığına dair bir anekdot üzerine yazılan deneme...
-Sinan; yakın arkadaşımdı, uzun boylu biri. Sayısal bölüm seçecekti. Aynı sınıfta olmayı hayal ediyorduk. O bana, ben ona kopya verme niyetindeydik. Ama henüz onun bana kopya verdiği bir ders olmamıştı. Pardon müzik dersinde kopya veriyordu, ama yakalanmıştım. Onu ele vermemiştim, ama…--
Bir tesadüf değildi aslında onunla tanışmak. İnternette dolaşırken bir sitede yazdıklarını okurken keşfetmiştim onu. Yazdıkları karma karışık, okuyanın zihninde bir sürü soru işareti bırakan, her ne kadar anlamlı olsada sanki yazının içinde şifrelenmiş bir şeyler var gibiydi. Yazdığı diğer yazılarıda inceledikçe farkına vardım ki bu bir dünyalı olamazdı
-Aslında ben de, gözlerinin altında kibritmi var senin?
-Elveda Hulusi.