Çekinme Ye!
Remzi mi? O beş gül beş yaprak. Adam yaşamayı biliyor. Her gece bir yerlerde keyifte. Evde tüneyecek diğil ya; tavuk mu bu?
Remzi mi? O beş gül beş yaprak. Adam yaşamayı biliyor. Her gece bir yerlerde keyifte. Evde tüneyecek diğil ya; tavuk mu bu?
Üç kadın toplanmışlar havadan sudan konuşmuyorlardı tabi. Onlar için hava gibi, su gibi gerekli olan, vazgeçemedikleri dedikodularını yapıyorlardı.
\- Ya duydunuz mu Ayşe’nin kocası Yeşimle aldatıyormuş,
\- Yok canım yapmaz Ahmet öyle bir şey, bir birlerini çok sever onlar. Ne zorluklarla evlendiler.
Hüseyin amca, dişlerini göstere göstere “Gördün mü nasıl hortladım!” der gibi alaylı alaylı yüzüme bakıyor.
Newton ile tanışmadan çok önceleriydi,
Ramazanın on beşiydi,
İyi hatırlıyorum köşedeki fırından pide almaya göndermişti annem, upuzun bir kuyrukta ayının karıncayı görmeyip üstüne basması gibiydi, iri cüsseli bir adamın ayağıma basmasıyla beynimde çarpan şimşekler sonucu bulmuştum yer çekimi kanunu.
Neymiş efendim Newton
Masaya oturmamızdan sonra S..Ç..Ç İsmail dört defa başarısızlıkla sonuçlanan çok sesli kusma girişimi nihayet! Beşincide başarıya ulaştı. İsmail’in öğlen yemeğinde ne yediğini görmemizden sonra....
\- Babaaa! geliyorlar.
Bunlar biraz pintiye penziyor, ellerinde hiç bir şey yok, ama önyargılı da olmamak gerek. Ne demişler, “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.”
Bilirsiniz, bu adamlar yıllar önce devrim adını verdikleri bir arabayı benzin koymadan yürütmeye kalkmışlardı, şimdi de demokrasi adını verdikleri bir arabaya bindiler; ancak buna da ileri vites koymayı unuttular. İşte o yüzden bizdeki demokrasi arabası hep geri vitesle gider ve oraya buraya da toslar.
Olsufyev Nolyadpiç birden gözlerini açtı. Soluk soluğaydı. Korkuyu iliklerinde hissediyordu....
"Hanım, seçimlere kadar üç çocuğu tamamlamamız lazım, yoksa listeye giremem"
-Ya neydi o kar tatilleri ilkokulda, özledim ya. Ve Salih ekledi,
\-
-Baksana Ayşe daha Ahmet ilkokuldan çıkamamış, kar tatili istiyor
-“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!
haftaiçi uyanamayıp her pazar olduğu gibi, bu pazarda sabahın köründe uyanınca yazmak şart oldu gari...
"Çok haklısın Rüstem abi, bu vatan bölünmez.Ama ben çok korkuyorum abi. Çoluk çocuk falan filan abi yoksa bir dakika durmam koşarım cepheye.Ah abi, Atatürk yaşasaydı, vallahi billahi hepsini kurşuna dizerdi. Ne insan hakları abi, bir mermiyle verecen haklarını.Ne özel yetkili mahkemesi, hemen kurucan İstiklal mahkemesini başına da Kılıç
...
Biraz sonrada Mustafa geliyor, "emmi gel hadi, motor hazır, azığını al da gidek" diyor. Ali emminin hanımı, "Mustafa emmoğlu, senin getirdiğin et ne etiydi? gusura galmada nasıl söyliim biraz tuhaftı." Deyince de Mustafa dururmu.
"Ahan kasap yanında duruyor", deyince Ali emminin "jetonu düşüyor"
-Sayın Başbakanım, nerden baksanız siz ve 12 bakan arkadaşımızla bu adada mahsur kalalı 3 sene oluyor. Bence artık çoktan aramayı kesmişlerdir ve yeni kabine kurulmuştur.
-Sinan; yakın arkadaşımdı, uzun boylu biri. Sayısal bölüm seçecekti. Aynı sınıfta olmayı hayal ediyorduk. O bana, ben ona kopya verme niyetindeydik. Ama henüz onun bana kopya verdiği bir ders olmamıştı. Pardon müzik dersinde kopya veriyordu, ama yakalanmıştım. Onu ele vermemiştim, ama…--
Ey ahali! ..Dom! ..Dom! ..Dom! ..
Diğneyvereem! ... Kulak vereem! .. Dom! ..Dom! ..Dom! ..
Şeherde bir iş geedi başımıza handaa! ..
Işıklar kövünden Bıcır İbram 'laa
Domalı kövünden Dom/Bay Mıstıfaa! …Dom!..Dom!..Dom!..
"Nasıl yeğenim, babanın sakallarına benzemiyor değil mi? Ulan yavaş çeksene canımı yakıyorsun, tamam ulan bu kadar yeter!" diye homurdandığında elimi yavaşça çekmiştim.
uyandığımı anlayabilmem fazla uzun sürmedi, kafamı kaldırıp etrafıma baktığım zaman evet rüyada değilim de