• İzEdebiyat > Öykü > Çocuk |
61
|
|
|
|
Kadın, var gücüyle küçük kıza tekme savurur. Yere yuvarlanan çocuk, ayağa kalkarken yüzünde ikinci kez patlayan tokadın acısıyla, bir kez daha beyaz karların üstüne yuvarlanır. |
|
62
|
|
|
|
Kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum o zamanlar. Daha küçüğüm. Bir çöp kutusunda saklanacak kadar. Komşu kızıyla evcilik oynayarak, ten temasının seks olduğunu sanacak kadar. Ve seksin, ne olduğunu bilmeyecek kadar! |
|
63
|
|
|
|
hepimizin düşleri vardır, kaçanı gerçekleştirdik, kaçından vazgeçtik? |
|
64
|
|
|
|
Çevreci bir yaklaşımla ağaçların önemini ve ağaç dikmeyi özendiren, kitap okumanın bilençlenmek konusunda önemini vurgulayan bir çocuk oyunudur. |
|
65
|
|
|
|
Bir zamanlar bir Yıldızcı Karınca varmış. |
|
66
|
|
|
|
Şimendifer ailesinin ikiz çocuklarını mahallede tanımayan yoktu.Onlar, insanlar tarafından genellikle,yaptıkları haylazlıklarla bilinirlerdi.Turunç Mahallesi sakinleri,bu küçük yumurcaklara kızsalar da, yine de mahallede onların varlığı neşe vericiydi.Şimdi,bu iki yumurcağın sihirli dünyasına girmeye hazır mısınız ? :) |
|
67
|
|
|
|
Çocukluğumda mahallemizdeki manav manavının önüne gelen bir kurdu evine köpek diye getirince...
Gerçek yaşanmış bir hikayedir. |
|
68
|
|
|
|
Ormanlık bir bölgede bulunan bir su birikintisinde yaşamakta olan kurbağacık hiç arkadaşı olmadığından yakınıyordu. Bu kurbağacık vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçiriyor, bazen de sudan çıkıp çimenlerin üstünde zıplayarak geziniyordu. Her gün bir önceki günün tıpatıp benzeriydi. Her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir tekdüzelik kurbağacığı canından bezdirmişti. Kurbağacık bir gün kızdı kendine: |
|
69
|
|
|
|
Bız eşşek ve başına gelenler konu ediliyor. |
|
70
|
|
|
|
Sırtlan gruplarının dışladığı, aralarında barındırmadığı Zobo adındaki sırtlan bir şehrin çok yakınlarına gelmişti. Çayırın ortasında toparlak bir şey dikkatini çekti. Bu neydi? Zobo, onu kokladı. Burnuyla ittirdi. Yuvarlanıyordu. Biraz daha, biraz daha derken, o yuvarlandıkça, Zobo zevk aldıkça, oyun sürdü. Daha sonra oyunu bıraktı. Yorulmuştu. Çimenlere yattı. Uyuyakaldı.
|
|
71
|
|
|
|
Bir varmış, bir yokmuş. Cömertliğe hiç rastlanmayan, yardımseverliğin yok, bencilliğin çok olduğu bir ülke varmış. Bu ülkedeki insanlar yüreklerini evlerinde bırakarak dışarıya çıkarlarmış. Evlerine misafirliğe gelen biri olduğunda da yüreklerini kırk siyah sandığın içine saklar, misafirlerine kapılarını öyle açarlarmış. .. |
|
72
|
|
|
|
Baba sevgi ve şefkatini özümsemiş bir çocuk için baba eksikliği, yeri doldurulamayacak bir boşluktu… |
|
73
|
|
|
|
Üç gündür ağzına bir lokma bile almıyordu. Annesi bundan hiç memnun değildi. Babası“bugün hava çok güzel, akşama dışarıda yemek yesek. Hem Gül içinde iyi olur.” Annesi de “ Gül için ne yapsak işe yaramıyor. Ben gidip onunla konuşacağım.” “ Gül akşama dışarıda yemek yiyeceğiz.” Gül de “ köpeğim gelecek mi?” annesi “ elbette” dedi. Akşam oldu yola çıktılar. Gül arkadan arkadan yürüyordu. “Lokantaya sonunda varabildik” dedi annesi. Babası bir şey fark etti; Gül’ün sesi hiç çıkmıyordu. Gül önünde olan masaya oturdu. Annesi Gül’e “ canın ne istiyor” diye sordu. Gül cevap vermedi. Annesi yine aynı şeyi sordu. Gül yine cevap vermedi. Annesi Gül’e İskender kebabı istedi. Garson da “ siparişiniz hemen geliyor” dedi. Getirdiler. Babası” yemek çok güzel görünüyor” Gül de çatalla oynuyor bir şey yemiyordu. Küçük küçük lokmaları köpeğine veriyordu. Babası “aferin gül tabağındakileri bitirmişsin” dedi. Kalktılar ve evlerine gittiler. Sabah oldu, masmavi gökyüzü yemyeşil çimenler vardı. Birden yağmur başladı. Gül dışarı çıktığında dışarıda hiç kimse yoktu. Eve döndü evde de kimse yoktu. |
|
74
|
|
|
|
Belki de ada ismini böyle bir hikayeden almıştır, kim bilir! |
|
75
|
|
|
|
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde;
Memleketin birinde, sanmayın sakın Çin'de.
İpek saçlı, güzel mi güzel bir kız yaşardı,
İsterse gölleri geçer, dağları aşardı. |
|
76
|
|
|
|
...Sonra Türkiye'de indi. O sırada herşey büyüdü. Pastacıdaki pastalar da büyüdü. Ve herşey sarı oldu... |
|
77
|
|
|
|
Kutu ağır değildi. Onu kendisi boyamıştı. Altı kahverengi, yan tarafları turuncu, üstü ise açık maviydi. Gürol, ilk önce yatağa kadar gitti. Dışarıda oynayan çocukların seslerini duyuyordu. Ara sıra o da top oynamaya çıkıyordu. Ama bugün başka işi olduğu için arkadaşlarına katılamayacaktı. |
|
78
|
|
|
|
Bir hikâye anlatacağım, Kemal’in hikâyesi. Onun bir arkadaş arama serüveni. |
|
79
|
|
|
|
O gece nedense yolun geniş bölümünden değil de kitapçı sergilerinin önündeki dar yoldan gidiyordum. Oysa geniş yol hem aydınlık, hem de daha güvenli sayılırdı. Hava serin, Akdeniz ikliminin Ocak ayı ortalamalarını tutturan bir sıcaklık var dışarıda. |
|
80
|
|
|
|
Ormanda her gün kurulmakta olan tavşanlar pazarı, havanın kararmasıyla birlikte, dağılıyordu. Sergisini toplayan tavşan pazar yerini terk edip gidiyordu. Vakit geç olup da pazar yerinde tavşan kalmayınca bir tavşan pazara gelirdi. Sırtında boş çuvalıyla ve bu boş çuval tezgâh altlarında kalmış, kıyıya köşeye atılmış, satılmamış havuçlarla ve bazı yiyeceklerle dolacaktı. Daima gölgelerden, acaba bir gören olur mu korkusuyla, yorgun ve titrek adımlarla. İşte, bu tavşan yoksul, yetim, garip bir tavşandı. |
|