• İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı |
41
|
|
|
|
Beşparmak Dağları'nda dolaştı, çevresine büyük korkular sardı. Sonunda Giritli bir zaptiye tarafından öldürüldü, Aydın'ın ünlü efelerinden birisidir. |
|
42
|
|
|
|
Sen bir kız çocuğu kimliğinde şefkat ve sevgiye hasret kalarak büyümüştün. |
|
43
|
|
|
|
Kazdağı altın arama çalışmalarına dair yazdığım kısa bir hikaye... |
|
44
|
|
|
|
Feryat ediyordu Mine…
Kendini yerden yere atıyordu…
Yürekler dayanmıyordu artık yankılanan bu feryada. |
|
45
|
|
|
|
ANLAM BİTTİ...! Lucifer, sadece bir kutu dolusu çamur kaldı, ve hayatı yeniden yoğuracak TANRI YOK ARTIK LUCİFER...
|
|
46
|
|
|
|
Çocuktu anlamazdı acının ne demek olduğunu. O acıyı yalnız kendisi biliyor sanıyordu. Onu da gürül gürül yanan bir sobadan öğretmişlerdi ona. Her şeye aklı eremezdi. Yine de istediğini yapmakta serbestti. Öylesi bir hakkı kendinde görüyordu nedense... |
|
47
|
|
|
|
Caracalla yüksek bir tepeden vadiye bakıyordu.Uzun boylu oldukça yakışıklı sayılırdı.Kayalıklarda iç hesaplaşmasını yapıyordu.Domna onu pers prensesiyle evlendirmek istiyordu ama onun gönlü İyon’un kardeşi Nerva’ daydı.Bir çok kez onunla evlenmek istediyse de Nerva tarafında reddedildi.Nerva Makedon kralı makrekus ile evlendi.
|
|
48
|
|
|
|
Köyün birinde köylünün birinin kaz sürüsü vardı. Zaten adamda kaz çobanıydı ve adı Kazım’dı. Koyun güder gibi kaz güdüyordu. Kaz çobanı önüne katmış kazları giderken durup türkü söylemeye başlayınca kazlar etrafına toplanıyor ve onu dinliyorlardı. Böyle sazsız, cazsız, müziksiz türkü söylemek Kazım’ı mutsuz ediyordu. Kazım bir gün arkadaşlarından izin alarak köyden ayrıldı ve şehre saz almaya gitti.
|
|
49
|
|
|
|
Yazıyı kaleme almamda ki en büyük etken edebiyatımızda şair ve yazarların toplumda ki suç işleyen insanlara mahkumlara, yani hırsızlara, katillere, esrarkeşlere bakış açılarında ki acımasız duruştur. Üstelik onları bir vebalı gibi görmeleri, sefil iğrenç yaratıklar diye yaftalayıp toplum dışına iterek adeta tekme tokat dışlayarak sanki bu insanlar yokmuşçasına gibi bir tavır almalarıdır. |
|
50
|
|
|
|
Her kes gözlerini dikmiş
Dağlara bakıyordu.
Keriman, bir gelincik tarlasında yatıyordu,
Perçemi dolanmış kayalıklara
|
|
51
|
|
|
|
Adam tezgâhın üstünde doğramaya çalıştığı soğanlara baktı ilkin, sonra gözü bıçaklara kaydı. Yaklaştı. İçlerinden en büyük, en keskin bıçağı sımsıkı kavradı. Avazı çıktığı kadar bağırarak bıçağı yukarıya doğru kaldırdı. |
|
52
|
|
|
|
“ Baba“ diye yineledi. “Gün boyu siz yokken, çok düşündüm ben. Kararım kesindir! Vazgeçirmeye kalkmayın beni.“ Sustu. Gözleri dolu dolu olmuştu, dudakları titriyordu. “Ben Okumak İstiyorum!“ dedi, suskunluğunu bozarak.“Okumak istiyorum!“ |
|
53
|
|
|
|
İnsanlar korkularını karıştırdılar. Tepe gözlerden, gul yabanilerden sonra arıdan, sinekten korkmaya başladılar. İlginçtir, insandan korkmaya başladılar. Haddini bilmek ne kadar güzel... |
|
54
|
|
|
|
Boyunlarına asılı olan yağlı ilmik bile engelleyemedi bu yiğit iki devrimci gencin haklı haykırışını… Yıldızlar utandı, ay yüzünü sakladı. |
|
55
|
|
|
|
"Ben de kansermişim, akciğer hem de"
|
|
56
|
|
|
|
Piyasa türküülerine bir bakın Allah aşkına!.. |
|
57
|
|
|
|
Yazılanların, yorumu okuyucuya bırakılan pek çok, hem de Piza kulesi kadar doğru konular vardır. Saygılar. |
|
58
|
|
|
|
amerikalı oyuncu -yazar frances elena farmer'ın biyografisinden yola çıkılarak,fonda amerika tarihini de gözler önüne seren öykü. komünist frances'ı susturmak,yok etmek için lobotomye varan iğrenç tıbbi denemeler.hollywood'da direngen bir devrimcinin sist |
|
59
|
|
|
|
Son kezde sigara içmeli diyorum boş olan eve. Kan kokusu karışıyor sigarama. Sonsuzluğa karışacak ruhumu mutlu eden tek varlık olduğu için minnettarlık duyduğumu söylüyorum parmaklarımın arasındakine bakarak. |
|
60
|
|
|
|
Usandım bu canımdan, seni beklemek de olmasa hiç çekilmezdi yaşam! Ama günün birinde geleceğini senin göğsünde uyuyacağımı biliyordum. Saçlarımı da tarayacak, balık sırtı öreceksin değil mi benim gül kokulu anneciğim? Beni yıkayacak, giydirecek, şefkatle |
|