Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Sonuçta okulu bırakmak zorundadır ve eve geri dönemez. Hiçbir zaman ailesine anlatamayacağı ve onların anlama ihtimali milyonda bir bile olmayan bu durumda bir iş bulup hayatını idame ettirmelidir. Babasının onun okuması için gönderdiği paraları almaya eli gitmez. Tren vagonlarına benzer ilginç bir ev vesselam. Tuvalet evin dışındadır. Soğuk kış günlerinde ne kadar zor olsa da tuvalette banyo yapmak zorundadır. Elektrikli ısıtıcının ısıttığı sular ile sıcacık bir banyo yapmak gibisi yoktur. O çalışan biridir ve gün içinde terlemektedir, sıcacık banyo tüm kirini ve yorgunluğunu alır. İşyerinde çalışanların en gediklisi bir yarım akıllıdır. Saf bir çocuk işyerini erkenden o açar anahtarlar ın birer tanesi de onda durur. Patron un en güvendiği adamdır. Zaaflı zayıf bir kişilik ama güvenilir ve sadakatli. Patron onu hafta sonları oyun salonuna götürür. O kadar mutlu ve kaygısız ki dünya yansa kurtaracak eski bir hasırı yok derler ya işte öyle. İşyerinde çalışırken radyo dinlenir. Bir gün radyo da Nilüfer söylemeye başlayınca, duygulanmasından anlaşılır ki Ali hayatında bir kere görmüş ve âşık olmuş, toz kondurmazmış. Bu saf çocuk patronun habercisidir aynı zamanda. İşyerinde olan biteni patron bu kişiden öğrenir. Patron iyi biri aslında da, Sercan gecekondu semtinden işyerine gelene kadar patron bürosuna yerleşir işçi girişini rahatlıkla görebileceği bir yerde olduğundan kimin erken kimin geç geldiğini görür. Sercan’’ı birkaç defa uyarırılar. Ama o aldırmaz. Eşek olana semer vuran çok olur ya orası olmazsa başka bir yerde çalışır. Ta ki öğle saatinde çay servisi yaparken, çayı işçilere dağıttığı ve patrona çayı soğuk getirdiği için fırça atana kadar bazı eziyetlere katlanır. Yeni biri işe başladığı yerde, sümüğünü bile atmasını bilmeyenler patron kesilir. Kraldan çok kralcı olurlar. Bazı insanlar çok iş değiştirir bu tip sebepler yüzünden. Sercan çok sabırlı olmasına karşın onun da bir dayanma gücü var tabi. İşte çay olayından sonra işyerinden de kovulur. Kız arkadaşı bir pazar günü Sercan’ı bulur ve şehrin en merkezi caddesinde yürürken konuşurlar. Kız onun şehirden gitmesini istemektedir. Sercan bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını. Şehri asla terk etmeyeceğini söyler. İnsanlar bir şeyler istemeye başlayınca sonu gelmez. Her insanın kişilik hakları var. Kimsenin bu haklara müdahale etme hakkı yok. Sercan, ne kadar inatçı olsa da bu kişinin psikolojik baskılarına karşı dirençle kendini savunması, evet savunması boşa çıkar. Direncini kaybeder. Teslim olmuştur zamanın akışına. Çalışmak Sercan’a iyi gelmiştir aslında, nerede başlayacağı nerede devam edeceği ve nerede sona ereceği belli olmayan yaşamda onca şeyi unutturmuştu. O bir şeyleri insanlara anlatma zorunluluğu hissetmiyordu artık...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |