..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > M.Nazım Güler




23 Ekim 2011
Üzerinde Oynanan Kavramlar, Savaşı Tetikliyor.  
M.Nazım Güler
Aydın kimseler, bilinçli insanlarımız, esen her rüzgâra kendilerini kaptırmamalıdır; durulması gereken yerde kalarak, gerçeklerden yana taraf olup, objektif bir duruş sergilemelidirler. Her konuda gerekeni söylemesini bilmeli ve gerçeklerin yanında olmasını bilmelidirler. Gündemin kuyruğuna takılıp gidemezler; gündeme kendi damgasını vurmalı veya gündemi kendileri oluşturmalıdırlar.


:AGAG:

ÜZERİNDE OYNANAN KAVRAMLAR, SAVAŞI TETİKLİYOR.

Aydın kimseler, bilinçli insanlarımız, esen her rüzgâra kendilerini kaptırmamalıdır; durulması gereken yerde kalarak, gerçeklerden yana taraf olup, objektif bir duruş sergilemelidirler. Her konuda gerekeni söylemesini bilmeli ve gerçeklerin yanında olmasını bilmelidirler. Gündemin kuyruğuna takılıp gidemezler; gündeme kendi damgasını vurmalı veya gündemi kendileri oluşturmalıdırlar.

Bir sözü, kim, kime, niçin söylüyor; söyleyenin derdi, amacı nedir; merak etmeli, araştırmalı, içyüzünü ortaya çıkarıp halkı aydınlatmasını bilmek gerekiyor. Özellikle, siyaset alanında bunun daha fazla böyle gerçekçi olmayı gerektirir. Olaylardaki gerçekler, dışarıdan göründüğü gibi olmuyor; onların bir perde arkası, nedenleri, kimi plan ve projeleri vardır. Gelişme sürecinde, araya kimi tesadüfler de katılıyor olabilir. Onlar da, gerçekleri sadece etkileyebildiği kadar kısmen değiştirebiliyor; belirleyici ve köklü bir değişimi, dönüşümü sağlayamaz.

Dün, kitleleri kandırmak isteyenler; nabızlara “Vatan, millet, Sakarya” şerbetini döktüler ve pek çok insanı kendi ikiyüzlü planları peşinden koşturdular. Çok acılar yaşadık; planlar yürüdü ve 12 Eylül faşizmiyle noktalandı o süreç…

Şimdi de, tam da barış umudu kapıya gelmişken; toplumlarımıza huzur ve esenlik ucunu gösteriyor, kardeşçe bir yaşam yakındır, demişken; yine, yeni plan ve projeler devreye girmeye başladı. “Vatan, millet, Sakarya”nın yerini “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” şerbeti aldı; bunun anlamı; “şehit”lerin sayısını artırın ve bölünmeyi hızlandırın ki bu kirli savaş derinleşsin ve onun rantından kazancımız çoğalabilsin ki, payımız artsın, demektir. Yani, “barış”, “açılım” ve “demokratikleşme” nin birer yalana dönüşmesi isteniyor ya da bir hiçe dönüştürülerek etkisizleştirilmek istenmektedir. Bunları planlayanların, yeni bir anayasadan, (kaba tabirle) yeni bir “baba- yasa” daha çıkarılması, hedefleri arasındadır. Bu “baba- yasa” ile toplumu en azından bir on yıl daha gergin götürebilmeyi deneyeceklerdir. Çünkü kurtlar, puslu havayı çok sever; açık, şeffaf ve temiz bir ortam onların çıkarlarına hizmet etmeyecektir ve onlar, bunu çok iyi biliyorlar.

Bizler, toplum olarak bu oyunu bozmak zorundayız. Onların sunduğu her kavrama şüpheyle bakıp, onları doğru yerde ve yerinde değerlendirmemiz gerekiyor. Biz kanarsak, çocuklarımız da kanar ve bu kirli savaşın süresi uzayıp gidecektir. Biz, çocuklarımızı onların rantı uğruna kurban ederek ciğerlerimizi yakarken; onlar ise, rantlarına yeni kârlar ekleyeceklerinden her günlerini bayram edeceklerdir. Bilinçli düşünüp, bilinçli davranmak zorundayız. Bu zamanın politikacısına hele, kolayca inanmamak ve onlara körü körüne güvenmemek lazımdır. Çoğu kez onların kimisi, (bizim oyları topladıktan sonra) bizim vekilimiz olmuyorlar; bazen karanlık rant çetelerinin vekili gibi davranıyor olabilirler, bunu iyi görmek lazımdır. Kaderimize etki yapan ve üzerinde oynanarak, anlamları tahrif edilen kimi kavramlar, duygularımızı ve dini saflığımızı coşturup, bizi ve çocuklarımızı, karanlık çetelerin rantları uğruna kurban etmeğe sebep olabilir, bu olmamalıdır. Üzerinde oynanan kimi kutsal kavramlar, savaşı tetiklerken, barışı da öldürüyor. Ateş çemberi olmuş bölgemizin bu nazik döneminde, çok uyanık durmamız, olgulara ve olaylara daima bilinçli ve sağduyulu bakmamız gerekiyor.

Şehit, kimdir, kimlere denir; ya da şehitlik, mademki kutsal bir şeydir, bu mesajı halklara, kamuoyuna pompalayan tepedekiler (ve onların TV’si, yayını, basını), neden bu kutsallığı kendi çocuklarından esirgiyorlar acaba?

Şehitlik şerbetiyle sarhoş edilen her iki tarafın çocukları, bu topraklarda doğup, boy attılar. Anaları, babaları; yemediler, içmediler, servetleri diye, çocuklarına, yani insana yatırım yaptılar. Şimdi, kim, onların bu nazenin değerlerini hoyratça harcayabiliyor, harcatmak istiyor; iyi görmek, doğru bilmek gerekiyor.

Varsayalım ki, şimdi bir barış olursa; çocukları “Mehmetçik” veya “gerilla” olanlar, aynı mahallede, aynı camide veya aynı işyerinde birbirleriyle nasıl dertleşecekler; sohbet etmek istediklerinde sözlerine hangi buruk laflarla başlayacaklar; çocuklarından ne diye söz edecekler?!. Her biri, benim “şehit oğlum” diye konuşabilirler mi dost sohbetlerinde? Ya da, bir oğlu “gerilla”, diğer oğlu “Mehmetçik” olanların yaşadığı travmayı kim, nasıl izah edebilecektir?!

Ama tersine; çocuklarını bu kirli savaşa kurban edenlere, birlikte lanet okuyabilirler. Kandırıldık, aldandık, yanıldık; en güzide değerlerimizi o kirli savaşta kimin için, niye kaybettik, diye sohbet edebilirler. Senin oğlun şöyle saygılıydı; benim oğlum da, şöyle terbiyeliydi; onlar, birbirlerini çok severlerdi ve hepsinin de gelecekleri parlaktı; onları, ciğerlerimizden nasıl koparıp alabildiler, ocağımızı söndürdüler, vb. birçok şeyi diyebilirler birlikte ve koyu bir sohbete girebilirler.. Yani, “Şehit” edebiyatıyla veya bu kirli savaşı överek hiçbir dost sohbetini yapamayacakları kesindir.

Şehitlik, dini bir mesajı taşır; oysa bu kirli savaşta, her iki taraftan, ölenlerin üzerinde sayısız Fatiha okunup, onlar için mevlit veriliyor; görüyoruz, biliyoruz... Çünkü her iki tarafın kurbanları da sıradan halk çocuklarıdır ve aileleri inançlı insanlardır. Bir tarafın çocukları için “ onlar dinsizdir veya Zerdüştidir, diyenler, onların taziyelerine gitsinler de, TV kameralarından herkese canlı çekimle göstersinler bakalım; herkes görsün bu pişkin iddialarını veya asılsız iftiralarını. En çok Fatiha oralarda okunuyorsa ve İslam ahlakıyla kurulu taziye çadırları, günlerce, bazen haftalarca duruyor, taziyeleri sürüyorsa, demek ki bu iftiralar, tahrik amaçlı bir savaş dilidir. Barış dili değildir. Bu edebiyatı yapanlar, bu kirli savaşın değirmenine de su taşıyorlar, demektir.

Bu kirli savaşın rantından beslenen dinozorlar, kaybettiğimiz genç değerlerimize “şehit” diyorlar diye, bizim de “şehit” dememiz gerekmiyor. Dinozorlar, “şehit” derlerken, onların rantlarına rant katabilsinler diye, halklarımızdan insanlar, kendi ciğerlerinden yeni “şehit” adaylarını, onlar için yollayabilsinler diye, diyorlar. Bizler de, “Şehit” dersek, “Barış” istemimizi anlamsızlaştırmaz mıyız; bu kirli savaşı da, kutsamış olmaz mıyız? Diğer bir değişle, bu kirli savaşı, (kutsal varsayıp) sürdürülmesi gereken bir savaş olduğunu zımnen savunmuş olmaz mıyız?

Oysa ki, bal gibi, bir kardeş kavgasıdır bu savaş; ana-baba bir kardeşler bile karşı karşıya geldiler bu kirli savaşta ve aynı çatışmada öldüler. Savaşı körükleyenler de, her iki halka karşı da hep kalleşçe ve sinsi bir duruş sergilediler. Bu yolda katledilenler için, bize “şehit” dedirtenler, çocuklarını askere bile yollamıyorlar veya evlerine yakın lüks yerlerde görev verdiriyor çocuklarına, o da, adet yerini bulsun diye.. Ana-babaları ellerini uzatsa, çocuklarına değecek nerdeyse!..

Bu savaş, kutsal değil; kirlidir ve ölenler, başkalarının rantları uğruna katledilen değerlerimizdir “şehit” olmuyorlar, kurban ediliyorlar. Onlara “şehit” demezsek, gönlümüzde çocuklarımızın yeri daralmaz, onlara olan sevgimiz azalmaz, acımız yine dinmeyecek; ancak gerçeklerle yüzleşiriz belki. Elimizdeki geri kalan diğer değerlerimizi (çocuklarımızı) daha bilinçli savunuruz, korumaya alırız onları.

Rantçı dinozorlar, kendi çocuklarının geleceği için, her iki halkın çocuklarını; yani bin bir emekle yatırım yaptıkları ve gelecekleri olan bu değerlerini ellerinden alıyorlar ve nabızlarına hayali bir “şehitlik” şerbetini döküyorlar. Ta ki, onların bir ciğeri yanıp gidince, diğerini de verebilsinler diye. Bu söylemden amaçladıkları kısaca budur.

Peki kaç generalin, kaç holding sahibi burjuvanın, kaç bakanın, bürokratın veya milletvekilinin çocuğu “şehit” oldu bu yolda; “şehitlik” onlar için kutsal değil midir yoksa?! Sadece halk çocuklarına mı özgüdür bu “şehitlik”?! Görülen odur ki, bu işte bir bit yeniği vardır; bu ne yaman bir çelişkidir ki, öyle sinsi bir planın böylesi apaçık bir hilesi oluyor!.. Bıraksınlar çocuklarımızı, kendi okullarını okuyabilsinler veya hayalini kurdukları bir işte, güçlü bir irade sahibi olarak, dürüst bir gelecek kursunlar kendilerine.. Evlenip, çoluk çocuğa karışıp, birer mutlu aile olabilsinler.

Açık, şeffaf ve öyle gerçek bir demokrasiye geçmemiz gerekiyor ki; orada, tüm halklar olarak, bir arada, eşit ve özgür yaşayabilelim ki, tüm demokratik taleplerimizi, demokratik yollarla dile getirebilelim ve gerçekleşmesi de mümkün olabilsin. Öyle ki, her şeyimizi kardeşçe paylaşabilmeliyiz. Kalleşlik, kurnazlık, nankörlük bizden uzak olsun. Birbirimizi kandırmadan, her hakkı ve özgürlüğü eşit paylaşabilelim.

Onun için, bu kirli savaşı durdurmak lazım diyorsak, bu topraklarda barışı tesis etmek gerekiyor. Beynimiz ve dilimiz “barış” demeli; fikrimiz ve zikrimiz “barış” olmalıdır.. Barış da hemen şimdi gelmelidir; yoksa “şehit” diye daha çok kurban vermeğe devam edeceğiz.. Bölge üzerinde sinsi planları olan dış güçlerin maşası oluruz o zaman. Başımıza bunlar gelmesin; birbirimizi dışlayıcı ve itici olmamalıyız.

Savaşsız, sömürüsüz bir dünyada, (savaşan değil) barış ve huzur içinde üretken olan birer toplum olmamız dileklerimle.
Selam ve sevgiyle kalın.

M.Nazım Güler
info@mnazim.com

http://www.mnazim.com/konu-uzerinde-oynanan-kavramlar-savasi-tetikliyor-1030.html



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bu Ülkede Barışı İsteyen Var Mıdır?
Hatip Dicle Olayı, Açılıma ve Çözüme Çomak Sokmak Mıdır?
Demokratik - Kürt Açılımı Nereye Kadar?
Kocaman Bir Asır Heba Edildi; Neden veya Kimler İçin?
Kürtleri Temsil Sorunu ve Çözüm Sürecine Dair
Bilge Köyü Vahşetinin Gerçek Sorumluları Kimlerdir?
Seçimin Sonucu, Halklar Arası Barış ve Diyaloğu Dayatıyor
Bölgemizdeki Elektrik Sorunu, Neden Kesin Bir Çözüme Kavuşamıyor?
Yerel Seçim Dersi, Rojava ve Bdp’ Nin Sonu - 2
4+4+4, Bir Gündem Saptırma Mıdır?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sadece Yazmak, Yazarlık Mıdır?
Tahammülsüzlük, Gelecek Korkusundandır!
Kendi İrademiz Varsa Özgür Olabiliriz.
Seçim Sürecinde "Demokratik" Yalanlar Yarışı Başlayacaktır!..
Yeni Anayasa, Son Anayasamız Olmayacaktır.
Tarihsel Aşklar ve Sevgi Üzerine
Kürt Sorunu ve Yerel Seçimler
Van Depremi, Sosyal Yaralarımızı Sarabilecek Mi?
Erdoğan: "Ben Kabile Reisi Değilim"
Ev Bir Okuldur; Eğitim, Oradan Başlar!.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yüreğime Lehimliyorum Seni [Şiir]
Veda Edemem! [Şiir]
Uyan Ey Zergan Deresi! [Şiir]
Seni Arıyor Gözlerim [Şiir]
Dağlar Yüreğimi, Bu Dağlar! [Şiir]
Esirin Olmuşum [Şiir]
Tu Her Bijî Yilmaz Guney [Şiir]
Sende Buharlaşmaktayım [Şiir]
Ben, Kendim Olmak İstiyorum. [Şiir]
Zor Kabulleniriz [Şiir]


M.Nazım Güler kimdir?

www. mnazim. com ------- M. Nazim Güler Kitap okumak, Şiir yazmak, Resim yapmak özel zevklerim arasındadır. Vücudumu zinde tutacak ve koruyacak kadar spor yaparım. .

Etkilendiği Yazarlar:
Yoktur, kimsenin günahını almayayım.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.