..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > Seval Deniz Karahaliloğlu




28 Ekim 2011
Tango Metropolis : Tutkunun Adı Kırmızı, Hayatın Rengi Tangodur…  
Yaşamın ritmini içinde hisset, kendini özgür bırak ki içine aksın, seni sarmalasın, seni içine alsın. Sen artık Tango ol. Tangonun “kendisi” ol.

Seval Deniz Karahaliloğlu


Eşcinseller. Madalyonun diğer yüzü. Ayaklar, adımlar birbirini takip eder. Sokağın dili sert, haşin. Söylenecek sözler açık, net. Sokaktaki sıradan adam bir yerden bir yere koşturur. Gündelik hayatın ritmi içinde an gelir sevgiler kaybolur. An gelir, şehir adamı yutar. Sukut zamanı. Artık havaya sadece bandoneon hakim. Bandoneonun bir ruhu vardır. Bir sesi, bir rengi, kokusu, acısı, sevinci vardır. Yeri gelir sızısını içimizde duyarız. Canı yansa bizim canımızı acıtır. Tutkuyu, aşkı, şefkati, acıyı, hüznü en iyi bandoneonun tınısında tanırız. Bir de keman yayının tellerde gezinişinde.


:AGIE:
Tango Metropolis : Tutkunun Adı Kırmızı, Hayatın Rengi Tangodur…

Seval Deniz Karahaliloğlu

Sarhoşlar, polis sirenleri, sokak serserileri, eşcinseller, salaş bir hayat, sokağın kokusu, fahişeler, bıçkın delikanlılar, satıcılar, sakat dilenciler, toplumun atıkları, acı tortusu, dibin dibi…

İçki matarası havada uçuşur. Şaka bir çatışmaya dönüşür. Ortam gerilir. Sokak serserileri birbirlerine girerler. Sonra birden bir müzik. Derinden gelen bir tango. Sokağı yüreğinden vurur. Çatışma unutulur. Kavga dans birbirine girer, birbiri içinde erir. Artık dansın, tangonun zamanıdır. Sokak nabız gibi atmaya başlar. Nabız adeta tango, tango, tango diye bağırır. Ritim yükselir. Kalp atışları hızlanır ve Tango Metropolis kendi şarkısını söyler. Tutkunun aşkın, hayatı dibine kadar yaşayan sokaktaki adamın şarkısını.

İzmir Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezinde nefeslerin tutulduğu an. “Tango Metropolis”, muhteşem orkestrası ve dans grubuyla tango klasikleri arasına girmiş en güzel eserler ile İzmir seyircisinin karşısında. Bilinen tango topluluklarından farklı olarak, sokağın sesini ve ruhunu başarıyla yansıtan sanatçılar, izleyenleri farklı bir dünyaya taşıdılar. Orada, gündelik hayatın tortusu, eşcinselleri, toplumun görmek istemedikleri var. Daniel Bineli, Pillar Alvarez ve Claudio Hoffmann tarafından sahneye konan sahne gösterisi, danstan öte teatral bir anlatıma dönüşüyor.

Siren sesleri ile geceden sokağa akanlar ortadan kaybolur, sokak aşıklara kalır. Gecenin koynunda aşka teslim olan bedenler tangoyu bir nefes gibi içlerine çekerler. Tango artık bir esinti, bir akarsu, havada bir serinliktir. Akıcı bir ahenk içinde ruhlara sızar. Tango artık bir ışıktır, hayatın rengi, içimize dolan yaşamdır. Hızlı, seri, akışkan yapısında tereddütte yer yoktur. Neden diye sorulmaz, o sadece vardır. Neden güneş doğar, neden ay gökyüzünde parlar, neden nefes alıp veririz, neden kalbimiz çarparsa tango da onun için vardır. Öylesine hayatın, doğanın ritmine uygun, hayata dair. Orada bütün insani değerler tutkuya bulanmış olarak var olur, kendini bulur. Tango herkesi eşitler. İhtiras, aşk, sevgi, tutku, kıskançlık ve arzunun sınırları yoktur. Orada hep “enler” vardır. Bütün duyguların en şiddetlisi, en yoğunu yaşanır tangoda.

Adımlar akar gider, hayat gibi, zaman gibi ama tangoda hayatı “yaşadım” dersiniz. Tango hayatın en “yaşanılası” halidir. Adımlar uyumlu, tek bir vücut gibi akar gider. İşte hayat bu dersiniz. Hayat bu! İçinde keder, hüzün, mutluluk, mutsuzluk, anlık sevinçler, bir dakikaya sığan aşklar yaşanır. Kaybedenler, kaybedilişler vardır ve tangoda bunların hep “enleri” yaşanır. Tangoda hüzün asla ağlak değildir. Kendi içinde “enleri” bulur. Hayatı dibine kadar yaşamanın sanatıdır tango. Sokağın dilini verir.

Öte yandan tango farklı boyutta yaşayanları da yumuşatır, kendi içinde eritir. Şık bir karşılaşma, şık bir adım, sosyetik iki genç kadın, iki havalı bakış. Buaenos Aires’te şık bir cafe. Sözde sarılışlar, sözde öpüşler, sözde gülüşler, cilalı kıyafetler. Seçkin insanlarla dolu çevre. Genç kadınlar, genç erkekler. Bir ışık, bir pırıltı, bir canlılık, bir yıldız tozu. Rengarenk. Aşka dair, heyecana dair “elit” bir koku. Kıskançlıklar, ayak oyunları, kişisel çıkarlar, sosyetik şımarıklıklar, zengin kadın kaprisleri, rekabet, hırs olunca öfke ve çatışma kaçınılmaz olur. Sonra her şey hayatın akışı içinde kaybolur gider. Her şey normal seyrine kavuşur. Geride sadece yine sokağın kokusu kalır. Tutku aynı tutku, adımlar yine aynı adımlar. Aşk yine aynı aşk. Çünkü aşk evrenseldir. Tutku, yaşama sevinci, o pırıltı, o istek evrenseldir. İnsani temel özellikler bütün dillerde aynıdır. Tango, aşkı ve insanı eşitler.

Sokağın müziği içimize tango olarak akar. Artık tutkunun adı kırmızı, kokusu tangodur. Her şey bir müziğin bir mırıltının içinde hafifler. Piyano, viyola, bandoneon, gitar ve keman artık tek bir yürektir. Havayı sağaltır. Yayılan bütün kötülükleri emer, yok eder, ruhları temizler, geriye sadece tüm saflığıyla tangoyu bırakır.

Eşcinseller. Madalyonun diğer yüzü. Ayaklar, adımlar birbirini takip eder. Sokağın dili sert, haşin. Söylenecek sözler açık, net. Sokaktaki sıradan adam bir yerden bir yere koşturur. Gündelik hayatın ritmi içinde an gelir sevgiler kaybolur. An gelir, şehir adamı yutar. Sukut zamanı. Artık havaya sadece bandoneon hakim. Bandoneonun bir ruhu vardır. Bir sesi, bir rengi, kokusu, acısı, sevinci vardır. Yeri gelir sızısını içimizde duyarız. Canı yansa bizim canımızı acıtır. Tutkuyu, aşkı, şefkati, acıyı, hüznü en iyi bandoneonun tınısında tanırız. Bir de keman yayının tellerde gezinişinde.

Bandoneonun bir mırıltısı, gitarda bir nota, dansta bir adım, dudakların kıvrımında bir gülüş, sarılışta bir ateş eritsin seni. Sen artık tango ol. Heyecanlı, hızlı, ritmik, canlı. İçindeki enerji, yaşama sevinci, her daim taze tutar seni, her daim genç, her daim canlı. Tango işte böyle bir şey.

Vücutlar birbirine temas eder, uzaklaşır, yakınlaşır, sarılır ve tutkuyla yeniden buluşurken ve adımlar ilerlerken ve dururken hep aynı tutku vardır. Aynı uyum. Müzik eşyanın tabiatıyla uyumlu akar. Notalar havadaki bir nefes, takılı kalan bir bakış gibi. Artık yaşamı değerli kılan ortak hazların anıdır. Günden avucumuzda kalan başka ne var ki? Yaşanan hazlardan, mutluluktan ve zevklerden başka. Yaşamın ritmini içinde hisset, kendini özgür bırak ki içine aksın, seni sarmalasın, seni içine alsın. Sen artık Tango ol. Tangonun “kendisi” ol.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat ve sanatçılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
'Kafkas Tebeşir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararası İzmir Festivali 20. Yaşını Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düşlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasını Taşıyan Onurlu Bir Sanatçı : Rengim Gökmen
İlhan Berk"in Şiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte İşliği : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsın" : Hakan Gerçek
Ağır Abla Cecilia"nın Müridinden Faydalı Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoğlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baş Yapıt : Fırtına
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operası

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Varmış Hiç Yokmuş
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Şensoy
Ermişler Ya da Günahkarlar, İyilik Ya da Kötülüğün Dayanılmaz Lezzeti…
Sineklidağ"ın Efsanesi : Keşanlı Ali"nin İbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanılmış "İkinci El" Stratejiler
Tek Kişilik Oyunların Efsane İsmi : Müşfik Kenter
Yağmur Yağıyor, Seller Akıyor, Kral Übü Camdan Bakıyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüğü İlkesi'
Tanrıların Takıları
Ruhi Su"nun İzinde : Köy Enstitüleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İbneler ve Çocuk Cesetleri [Şiir]
Komşu Çocuğu [Şiir]
Bir Bardak Soğuk Suyun Hatırına… [Şiir]
İhtiyaçtan [Şiir]
Deli mi Ne? [Şiir]
Sakız Reçeli Seven Yare Mektuplar [Şiir]
Bir Nefes Alıp Verme Uzunluğunda… [Şiir]
Lord'umun Suskunluğunun Sebeb-i Hikmeti... [Şiir]
Pimpirikli Hanımın, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Şiir]
Yere Göğe Sığamıyorum… [Şiir]


Seval Deniz Karahaliloğlu kimdir?

Bazı insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatımla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. İşte bu kadar basit.

Etkilendiği Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doğru bilemem ama beyinsel olarak beslendiğim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla İlhan, İlber Ortaylı, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.