Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Fazilet hanım yaşlı, sevimli mi sevimli bir kadındı. Çocuksuzdu, eşi de ölünce yapayalnız kaldı. Varlıklı olmak neye yarardı. İyi ki kapı komşusu Ali’yle onun ailesi vardı. Bir gün oturdu, uzun uzun düşündü. Ölürse ne olacaktı. Eğer varsa bile yüzlerini bile görmediği uzak akrabalar gelip, kıran kırana mal paylaşacaklar, ardından da har vurup harman savuracaklardı. Değer mi bileceklerdi sanki? Hiç mi hiç değmezdi onlara bir şey bırakmaya. Belki de hiç yoktular. Oysa komşuları, bütün aile çevresinde, elpençedivandı. Bu düşüncelerle Ali ile karısını çağırdı; tüm mal varlığını ölümünden sonra kendilerine bırakacağını söyledi. Ali ve karısı her ne kadar “Yok, olmaz. Bir karşılık beklemiyoruz”, “Ne gerek var?”, “Dünyada kabul ekteyiz” deyip karşı çıktılarsa da, Fazilet hanımın da kararlılığı karşısında daha çok direnmediler. Aslında görmemiş gibi üstüne çullanmak yakışık almasa da, para da tatlı şeydi doğrusu. … Bundan sonra Fazilet hanıma olan ilgi daha da arttı. Ancak bir şey daha olmaya başladı; günler geçtikçe adanan şeylerin Fazilet hanımın ölümünden sonra gelecek olması rahatsız etmeye başladı. Özellikle paraya sıkıştıkları anlarda daha çok akıllarına geliyordu. Öyle ya, varlık içinde darlık. Ölmesi şart mıydı? Hiç değilse biraz peşinat; olmadı, az biraz avans. Düşünmesi gerekmez miydi Fazilet hanımın? Hem bunu bile yapmayacaktı da, eşeğin aylına karpuz kabuğu sokar gibi umutlandırmanın ne alemi vardı? … Yine de ilgide, hizmette kusur etmiyorlardı. Hatta Ali’nin Fazilet hanımla yaşıt annesine bile görev düşüyordu. Gitgide “Eh artık, hala hak etmedik mi şunun bir kırığını?” serzenişi, yerini “Be zalim kadın, bari ‘Hoşçakalın’ de git. Dünyaya kazık mı çakacaksın”a bırakıyordu. Fazilet hanım tüm bu düşüncelerden habersiz, halinden memnun yaşıyordu. … Ali’yle karısı umutluydu yine de. Kendilerine, Fazilet hanımın öyle çok fazla da yaşamayacağına inandırmaya çalışıyorlardı. O gün Fazilet hanımın evindeydiler. Yaşlı kadın hasta gibiydi; neşesi kaçmış, sessizleşmişti. Yüzü de sapsarıydı. Zaten beklenti içinde olan Ali bunu hemen sezdi; başının üstünde bir elektrik ampulü yanıverdi. Karısına işaret etti. Göz göze gelip onayladılar. “Hoşçakalın” diyebilirdi her an. Kaldı ki fena da olmazdı. Karı koca fısıldaşmaya başladılar: Ali “Sarı” dedi, “Benzi sarı.” Karısı destekledi, “Gidici!” Hatta karısı “Bayramı bile göremez” diye açık tarih verdi. Ali “Öyle” der gibi başını yarım yarım salladı, belli etmemeye çalışarak: - Arifeyi bile zor görür. Arife sözünü duyunca karısının yüzü asıldı. Ali’ye ters ters baktı: - Bize mi gelecekmiş? - Kim bize mi gelecekmiş? - Kim olacak kardeşin! Arife hanım. Kocaya pabuç gibi dilleri çıkardı, haftalık dayağını yedi, geliyor. Anasını önden yolladı ya, gelsin artık dizinin dibine, berelerine merhem sürdürsün; boğaz artığı. Ali karısının sözlerini duymamış gibi yaptı. Sesini sertleştirdi: - Fazilet hanım bayram arifesini bile görmez! Arifenin görümcesi olmaması karısını rahatlatmıştı. O da söylediklerini unutmuş gibi yaptı: - Görmeeez. Dünyada görmez! Ali’nin karısı bir yandan konuşurken, bir yandan da Fazilet hanıma yemek yedirmiş, ardından ilaçlarını içirmişti. Bu arada karnı doyup, ilaçlarını da içen Fazilet hanımın gözleri açılmış, yüzüne renk gelmişti: - Ali oğlum açıver şu televizyonu, dizi başlamıştır. … Baktılar ‘Hoşçakalın’ diyeceğe benzemiyor; üzüldüler. Ali karısının kolunu burkuşturdu: - Bak, dediysek bu kadar da iyi bak mı dedik sana! - Ne yapayım, ilaçları da içince iyileşiverdi! Ali’nin kızgınlığı geçmiyordu, karısının kulağına eğildi: - Hani ülkede kapanmadık fabrika kalmadıydı? Bunun ilacının fabrikası şerbetli mi? “Yıl uğursuzun heriiif” dedi karısı, “Yıl uğursuzun!”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |