..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > M.Nazım Güler




25 Mart 2012
Çözüm Derken, Çözümsüzlüğe Saplanmak!..  
M.Nazım Güler
Kürt sorunu bir tek eğilime bırakılmayacak kadar büyük ve önemli bir sorundur. Kürt sorununun çözümünde, her eğilimden Kürtlerin sürece aktif katılımını sağlamak gerekiyor. Bunun için tüm demokratik yollar açılmalı ve çözüm yolunda herkes, her şeyi açıkça ve korkusuzca konuşabilmelidir.


:AEIH:
ÇÖZÜM DERKEN, ÇÖZÜMSÜZLÜĞE SAPLANMAK!..

Kürt sorunu bir tek eğilime bırakılmayacak kadar büyük ve önemli bir sorundur. Kürt sorununun çözümünde, her eğilimden Kürtlerin sürece aktif katılımını sağlamak gerekiyor. Bunun için tüm demokratik yollar açılmalı ve çözüm yolunda herkes, her şeyi açıkça ve korkusuzca konuşabilmelidir.

Hükümet, sorunu savsaklayıp, çözümden yana gevşek davrandıkça, PKK’ ye bahane sunmakta ve eylemlerini tırmandırdıklarında da, Kürtler için bir anlam ifade etmesini sağlamaktadır. Yani hükümet, çözümsüzlüğün bir parçası olduğunu kabul görecek bir pozisyon ortaya çıkartmaktadır.

Oysa, Ortadoğu’daki hızlı gelişen sürece paralel olarak, hükümet de, bu soruna çözüm yolunda hızlı davranıp seri adımlar atması gerekiyor ve bu niyetinde de ciddi olduğunu göstermelidir; o zaman da, PKK eylemlerini tırmandırırsa, Kürtler nezdinde anlamsızlaşır ve onlara soğuk bakılacaktır. Bu durumda PKK; ya eylemlerini hızlandırıp Kürt halkından izole olmayı göze alır, tükenişe gider veya Kürt sorunu’ nun çözüm sürecinin duyarlı bir parçası olarak, yumuşayarak sürece katılacaktır. Barışçıl çözümün yolu da, böyle açılabilecektir.

Ancak görünen odur ki, hükümet de, PKK de, dünya ve bölgenin dengelerini doğru okumuş görünmüyorlar; çözümden yana bir pratik sergilemiyorlar; çözümün barışçıl dilini değil, savaşçı dilini kullanıyorlar. Bu durum, eşitlik temelinde barışçıl bir birliktelik yerine, ayrılığa ve ayrışmaya giden bir savaşa hizmet sunabilir ancak. Niyetleri bu değilse, eylem ve söylemlerini acilen değiştirmeleri gerekiyor. Onları uyarmak ve çözüm dilini dayatmak adına, halklar ve aydınlar, bu ikazı daha yüksek sesle ve kitlesel olarak dillendirmelidirler.

Yeni Anayasa’da, “Kürt” vurgusunun olması mutlaka olmalıdır, diye düşünüyorum. Çünkü cumhuriyetin kuruluşundan beri Türk tarafında, Kürt halkına karşı, sürekli onların haklarını yok sayıcı şoven duygular aşılanmış ve aradaki tüm köprüler ve birleştirici değerler neredeyse kaldırılmıştır. Kürt halkının hakları anayasada bulunursa, bu şoven duygular, hem daha hızlı değişebilir ve iki halk, barışçıl bir kaynaşmaya, daha kısa bir zamanda ulaşılabilir. Aralarındaki güvensizlik, yerini hızla bir karşılıklı güvene bırakabilir, diye düşünüyorum.

“Oslo Görüşmeleri “ süreci tıkandı mı; yoksa yola çıkan tren makas mı değiştiriyor bilemiyoruz. Gerçek niyetler nedir, sağlıklı bir şekilde göremiyoruz. PKK ile görüşen kurum (MİT)temsilcileri, hükümetten habersiz olamayacağına göre; onları, ifadeye çağıran kurumlar da (Adalet ve İçişleri Bakanlıkları şahsında, Savcılar ve polisler de) hükümete bağlı olduğuna göre bir iç çelişki varmış gibi bir hava dışa vurulmuştur.

Kimi iddialara göre, Polis-Cemaat ve Hükümet-MİT ile Savcılar-Derin Devlet ikilemi noktasında birer tarafmış ve aralarında mücadele varmış gibi, söylem ve dedikodular aldı başını gidiyor. Bundan da kimsenin gocunması gerekmiyor; çünkü belirsizlik ve gizli işler, komplo teorilerini veya afakî yorumları üretmeye sebep olur her zaman. Onun için her şey, şeffaf olmalı ve açıklık içinde olmalıdır ve bu süreç, güven verici bir tarzda yürütülmelidir.

Görüşme sürecinde, “yeni boyut” ların yanı sıra, Mesut Barzani’den de destek ve yardım istenmesi de, eğer barışçıl bir çözüm istenecekse doğru bir yaklaşım olur. Barzani, Türkler, Araplar ve Farslar için bir dış faktör görülse de, tüm Kürtler için bir iç faktördür ve aynı zamanda çok önemli bir aktördür. Barış ve çözüm yolunda halkların kardeşliği ve selameti için katkı sunabilecek her aktöre ihtiyacımız vardır ve olmalıdır. Mesut Barzani’nin, bütün Kürtlerin yüreğinde saygın bir yeri vardır ve efsanevi Kürt lideri Molla Mustafa Barzani’nin oğlu olmasından dolayı da tüm Kürtler için doğal bir lider konumundadır. Sürece katılması, barışçıl ve diplomatik yolda mutlaka bir etkisi ve yararı olacaktır.

Elbette ki, silahların susması veya silah bırakışması, bu sürecin en can alıcı yönü ve buna yaklaşım da son derece önemsenmesi gereken bir durumdur. Öz itibariyle nitelikleri ve bağlantıları ne düzeyde olursa olsun, siyasi görünümlü insanların yakalanmaları, hapse atılmaları doğru bir yaklaşım olamaz; çünkü silah bırakması istenenlere, bu yönde adım atmalarını sağlayıcı olabilecek zerre kadar bir güven veremez. Aksine, onları, ürkütür, kitler ve karar veremez duruma iter. Onun için bu yol, yanlış bir yoldur, diye düşünüyorum.

PKK, KCK, DTP, BDP ortak kitlelere hitap eden illegaliteden legaliteye uzanan yolda, birbirinin aynısı veya benzeyeni olan( ya da bağlaşık) bir siyasal çizgidir. Önemli olan; illegal olanın da, legal ve meşru yolu seçmesi için, doğru bir açılımla, toplumsal ve barışçıl yolu herkese açmayı sağlamaktır. Kavga yerine uyumu; savaş yerine barışı oturtmaktır. Yoksa ayrışma ve kopuşma kaçınılmaz olacak ve birlik, kardeşlik, eşitlik iddiaları suya düşecektir.

Net olarak görüldüğü üzere, Kürt sorunu, artık Türkiye içi bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bu sorunun tarihsel varlığı, bölgesel olmasının da ötesinde bir uluslar arası sorun olduğu ta başından beri bellidir. Ancak, bugün kendini dayatan bu soruna ÇÖZÜM de, aynı şekilde, içinde aktörleri var olan ülkeleri, dolayısıyla bölgeyi aşan bir uluslar arası dayatma olarak gündeme oturmuştur. Kimse, bu duruma kör ve sağır kalamaz. Kimsenin böyle bir lüksü de olamaz.

Federal Irak’taki Federal Kürdistan, diğer parçalara karşı duyarsız kalamaz. Suriye’deki Kürdistan’a da müdahil bir aktör olmak zorundadır; yoksa dünyadaki bütün Kürtlerce varlık nedeni tartışılır olacaktır. Çünkü Federal Kürdistan, “Güney Kürdistan” olarak, dünyadaki ve diğer parçalardaki bütün Kürtlerden moral ve destek görüyor.

Suriye’deki “Batı Kürdistan”a da federal bir yapı öngörülüyordur ve sanırım bu durum, dünya aktörlerince de kabul görülebileceğini tahmin etmek zor değildir. Sıra şaşmazsa, sıra İran’daki “Doğu Kürdistan” a gelecek gibi görülüyor. Ve İran’ın, başta nükleer enerji sorunu olmak üzere, Anti-İsrail ve ABD’ye karşı tutumuyla geliştirdiği inatçı gerilimden dolayı, oradaki Kürdistan parçasına belki “Federal” lığın ötesinde bir statü dayatılacak veya verilebilecektir, diye düşünüyorum. Ta ki İran, bir daha güç toplayamasın diye, iyice hedefe konulacaktır.

İsrail devleti, Arap ve Farslar dışında (Türkleri de dahil edebilirler), Ortadoğu’da başka ve yeni bir aktör (yani Büyük Kürdistan)’ın kurulmasını ciddi olarak düşünüyor olabilir ve buna ABD ve İngiltere de mesafeli kalmayabilir.

Onun için, Türkiye’deki Kürt sorununu ciddi olarak çözmeyi düşünenlerin, Dünya ve Bölgenin verili durumuna göre, Kürtlere nasıl bir statü verilirse, en az bir zararla çözüm yoluna gidilebilinir, diye çok iyi düşünmesi gerekmektedir.

Süreç, bize gösteriyor ki, stratejik kader, bölgemizde, ilerideki sürecin sonunda, önümüze iki “Kürdistan” biçimini veya oluşumunu dayatacaktır; ya dört parçanın birleşmesinden oluşturulacak birleşik “Bağımsız Kürdistan” kurulacak veya parçaları birleştirilmiş “Büyük Kürdistan”ı Türkiye ile birleştiren bir “Türk-Kürt Federasyonu” oluşumu kurulacak gibi görülüyor. Hatırlarsanız son oluşum biçimi, rahmetli T.Özal döneminde de dile getirilmiş eskimeyen ve gündemini koruyan bir iddiadır.

Sonuç olarak, Kürt sorununa çözüm sürecinde, basitten karmaşığa, ama kesintisiz olarak ilerlemek gerekmektedir. Sorunun beklemeğe tahammülü yoktur. Hükümet ve diğer kurumlar, işi boşlamadan, çözümü sürecini aksatmadan, her faktörü ve aktörü öngörerek hızlı davranmak zorundadır. Bir sorunumuz varsa ve biz kendimize dert etmezsek başkası için fırsat olur ve sonra başımıza büyük bir dert olur.

Demokratik bütün diyalog yollarını kullanmak, kardeşliğe götürecek tüm yolları açmak; özgür, eşit ve uygar bir çözüm yolunda, herkesin, kendisine düşeni en güzel şekilde yapması umuduyla…
Selam ve sevgiyle kalın.

M.Nazım Güler
info@mnazim.com

http://www.mnazim.com/konu-cozum-derken-cozumsuzluge-saplanmak-1104.html



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bu Ülkede Barışı İsteyen Var Mıdır?
Hatip Dicle Olayı, Açılıma ve Çözüme Çomak Sokmak Mıdır?
Demokratik - Kürt Açılımı Nereye Kadar?
Kocaman Bir Asır Heba Edildi; Neden veya Kimler İçin?
Kürtleri Temsil Sorunu ve Çözüm Sürecine Dair
Bilge Köyü Vahşetinin Gerçek Sorumluları Kimlerdir?
Seçimin Sonucu, Halklar Arası Barış ve Diyaloğu Dayatıyor
Bölgemizdeki Elektrik Sorunu, Neden Kesin Bir Çözüme Kavuşamıyor?
Yerel Seçim Dersi, Rojava ve Bdp’ Nin Sonu - 2
4+4+4, Bir Gündem Saptırma Mıdır?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sadece Yazmak, Yazarlık Mıdır?
Tahammülsüzlük, Gelecek Korkusundandır!
Kendi İrademiz Varsa Özgür Olabiliriz.
Seçim Sürecinde "Demokratik" Yalanlar Yarışı Başlayacaktır!..
Yeni Anayasa, Son Anayasamız Olmayacaktır.
Tarihsel Aşklar ve Sevgi Üzerine
Kürt Sorunu ve Yerel Seçimler
Van Depremi, Sosyal Yaralarımızı Sarabilecek Mi?
Erdoğan: "Ben Kabile Reisi Değilim"
Ev Bir Okuldur; Eğitim, Oradan Başlar!.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yüreğime Lehimliyorum Seni [Şiir]
Veda Edemem! [Şiir]
Uyan Ey Zergan Deresi! [Şiir]
Seni Arıyor Gözlerim [Şiir]
Dağlar Yüreğimi, Bu Dağlar! [Şiir]
Esirin Olmuşum [Şiir]
Tu Her Bijî Yilmaz Guney [Şiir]
Sende Buharlaşmaktayım [Şiir]
Ben, Kendim Olmak İstiyorum. [Şiir]
Zor Kabulleniriz [Şiir]


M.Nazım Güler kimdir?

www. mnazim. com ------- M. Nazim Güler Kitap okumak, Şiir yazmak, Resim yapmak özel zevklerim arasındadır. Vücudumu zinde tutacak ve koruyacak kadar spor yaparım. .

Etkilendiği Yazarlar:
Yoktur, kimsenin günahını almayayım.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.