Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
YAPILACAK HİZMET ARANIYOR Bizim kasabaya bilinen tarihte ilk kez bir bakan gelecek. Koskoca bakan bir memlekete neden gelir? Bal gibi hizmet için; yoksa gelmesine gerek kalmaz. Açılışlar, incelemeler yapar, temeller atar. Yapar da yapar, atar da atar. Yalnız bizim kasabada son otuz kırk yıldır temel atma, duvar örme gibi kamusal hizmete yönelik iş yapılmadığı için halk böyle şeylere yabancı. … Başkan bey belediye çalışanlarını toplayıp bir direktif verdi: - Tez temeli atılacak bir bahçe duvarı ya da dört duvarı örülmüş hizmete hazır bir yapı bulun! Ortalığı bir telaştır sardı. Boyacı küpü değil ki bu, ha deyince açılacak tesis, atılacak temel bulunsun. Herkes, bir çözüm yolu, diye birbirinin yüzüne bakıyordu ki, aradan bir arkadaş başını kaldırdı: - Başkanım, üç duvar olmaz mı? Anayoldaki “Bekleme”yi açtırıversek. Başkan alnını kırıştırdı: - Olmaz, onun bir tarafı zaten açık. Açık bir şey bir daha açılmaz. Hem ticari işletme olmalı. … Malum, böyle durumlarda, yok sözcüğünün yeri yoktur. Aranmalı taranmalı bir şeyler bulunmalıdır. Nitekim arandı tarandı, ince elendi sık dokundu, arşivlerden en son yapılan tesisin evrakları bulundu. Meğer devlet eliyle konulan son tuğla belediye helasının inşaatına kısmet olmuşmuş. Üstelik, belediye helası aranan tüm koşulları taşıyor. Dört duvarsa dört duvar, ticari işletmeyse en hareketlisinden. Bir şansımız daha var, görüntüsünden rahatsız olup sıvasını yaptırıverecek bir hayır sahibi de çıkmamış, tuğlaları örüldüğü günkü gibi sırıtıyor. Bir sıva atılıp, bir de kireç sürüldü mü, al sana kurdelesi kesilecek dört duvar ve buyursun bakanımız açılışı yapılacak ticari işletmeye. Böyle işlerde de biraz yaratıcılık ruhu gerekiyor canım! … Artık alnımız açık yüzümüz ak; bakanımızı gönül rahatlığıyla karşılayabiliriz. Bundan sonrası bir makasla bir buçuk metre kurdelenin başına patlar. Kurdeleyi kapının iki yanına birer çiviyle bağlayıveririz. Bir makasla bir tepsiyi de orta sonlardan bir kızımızın eline tutuşturduk mu, tamamdır. Gelsin bakanların en hizmet aşkıyla yanıp tutuşanı. … Artık sayın bakanımız gelir, kurdeleyi bir güzel keser. O an topluluğa alkış yaptıracak belediye görevlisinin işaretiyle bir alkış tufanı kopar ki, bakanımıza memnuniyetini göstermekten başka yapacak iş kalmaz. Yalnız şu var: Bu işler öyle kuru kuruya geçiştirilecek işler değil. Koskoca bakan bu. Bizzat belediye başkanımız tarafından bir ufak suya davet edilmeli ki, açılışın anlam ve önemiyle birebir örtüşecek bir devini sergilenmiş olsun. Sayın bakanımız, çıkışta “Küçük mü, büyük mü?” diye sorulmasına da izin vermez sanırım. Fıydırıverir kıpkırmızı onluğu; elinin dışıyla da bir üstü kalsın işareti yapar. Biz tam o anda “Şefdesi senden, bereketi Allahtaaan!” nidasıyla bir alkış tufanı daha koparırız. Al sana hizmet, al sana tesis açılışı ve al sana gül gibi ticari işletme. O an memlekette gelişme yok diyenlerin morarmış yüzünü de görür gibi oluruz. Artık her şeyimizle sayın bakanımızı karşılamaya, yapılacak ilk seçimin kekliğini çantaya koymaya hazırız. … Sayın bakanımızı kasabaya girişte karşılayacak kurul dışındaki tüm halk ayakyolunun önünde toplandık. Kapının karşısına bir kürsü kuruldu.Yanına, belediye kahvesinden getirilen sandalyeler dizilendi. En başa belediye başkanımızın sayın eşleri, yanına meclis üyelerinin eşleri ve arka sıraya mahalle muhtarları ile eşleri oturtuldu. En arka sıralara yettiği kadar kasabalı dizilendi. Sayın bakanımızın geleceği saat yaklaştıkça heyecan artıyor ama, bir türlü de gelmek bilmiyordu. Heyecan akşam saatlerine kadar arttı arttı azaldı. Halk her korna çalışında, bakan geldi diye bengildedi. Sonra yine yerine oturup sohbete devam etti. Hatta gitgide sohbetini yapacak konu kıtlığı baş gösterir oldu. Nihayet akşam karanlığı basıp umutlar tükenmeli olmuştu ki, daha yüksek bir korna sesi, ardından kaymakamlık odacısının eksik doğmuş buzağıların sesine benzer ince sesi duyuldu: - Sayın bakanımızın selamları var. Purogıramı uzadığından, kasabanıza ziyaretini bir dahaki sefere ertelemiştir. Dağılın garikine!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |