Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Arka sıraya oturdum duruşma bekliyorum. Mübaşir, erkek sözü, dedi; bundan sonra benim dosyayı sürecek yargıcın önüne. … Görülmekte olan davada da tanık dinleniyor. İlk tanık, yaşlıca bir kadın. Amerikan filmlerdeki gibi elini kaldırıp “Yüz bin kere yemin ederim.” demiş, yargıçtan “Bir kez yeter, çoğuna gerek yok.” yanıtını almış, bildiklerini anlatmaya başlamıştı ki, telefonu çaldı. Çaldı ama, çalmak derim size. Kıvrak mı kıvrak bir Orta Anadolu türküsü, sesi salondan dışarılara taşıyor. Davalı vekili eliyle masayı darbuka gibi kullanıp dımbırdatmaya başladı. Mübaşir hafiften göbeğini titretiyor, zabıt katibi başını sağa sola sallayıp tempo tutuyor. Yargıcın masasından da bir debildek sesi geliyor ama, masanın altından eliyle mi eşlik ediyor, ayaklarınla mı ritim tutuyor o belli değil. Davacı vekili gözlerini yummuş, sözleriyle katılıyor. Salon tam anlamıyla konsere hazırlanan koro görünümünde. … Oyun havası en kıvrak haliyle sürerken, kadın da mahçup mahçup çantasını kurcalıyor. Birinci gözden sağlık karnesi olsa gerek küçük bir kitapçıkla, nüfus cüzdanı ve bir avuç da madeni para çıktı. Dibine doğru eğilip baktı, başka bir şey yok, elindekileri geri tepti. İkinci gözden önce bir şemsiye, ardından ütü kordonuna benzer fişli bir kablo çıktı. Çantayı çevirdi bir silkeledi. Yok, bu gözde başka hiçbir şeycik yok. Oyun havası neredeyse yarıyı buldu, salon coşmakta, kadın aramakta. Herkes bir tür tempo tutmakta olsun, kadın son bir umutla üçüncü gözü açtı. Üçüncü gözden de derde derman için hiçbir şey çıkmadı. … Kadın, bakacağı başka göz kalmayınca, şöyle bir durdu düşündü. Öyle ya; a be çanta, koca türküyü dinlettin, içinde telefon yoksa nerenden çıkarırsın bunca sesi. Ancak, kadın telefonu bulmakta kararlı. Eliyle çantayı bir kez daha yokladı. Hah, bu kez tamam, çantanın telefon için yapılmış bir de küçük gözü varmış; telefon bulundu. Bulunmasına bulundu da, bu kez de kapatma düğmesi aranıyor. Kıvrak oyun havası son çeyreğe dayandı dayanacak. Kadın bir umut, telefonu mübaşire uzattı: - Evladım, kapatıver şunu hayrına. Ama olmuyor, o da bilmiyor: - Bu modellerden ben de anlamıyorum yenge. Kadın çok zor durumda; önce davacı vekilinin sonra da davalı vekilinin yüzüne baktı “Bir hayır sahibi yok mu?” dercesine. Herkes kendini müziğin büyüsüne kaptırdığından ortalıkta hiç hayır sahibi bulunamadı. … Kadın artık her şeyden, herkesten umudunu yitirmişti; o da dinlemeye başladı. O an yargıcın sesi müziğe karıştı: - Orta Anadoluuu… Kadın bütün umudunu yitirmişti ya: - Yok, dedi yok, ortasına da kırk kere bastım. Susmuyor lanet olası! av.mehmetonder@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |