HASAN ABİ’NİN AYNA’SI…

Hasan Abi bu kez üzdü…
Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Abi’den bahsediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi Suudi Arabistan gezisini izleyen ekipte yer alan Hasan Karakaya, gezinin son durağı olan Medine’de (31 Aralık 2015’te) geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti...
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…
Hasan Karakaya ile ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmaya geçmeden önce -onu tanımayanlar için- kısa ve klasik bir özgeçmişinden bahsedeyim…
Hasan Karakaya, 1954 yılında Manisa’da bir köyde doğmuştur. İlkokulu bitirdikten sonra İmam Hatip okuluna gitmek istediği halde gidememiştir. Tercihini Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulunda okumakta kılmıştır. Öğrencilik yıllarında gazete ve dergi gibi mevkutelere edebi yazılar yazmıştır. İlk gazetecilik deneyimini Barış Gazetesi’nde başlamıştır. Sonra yazı işleri müdür yardımcısı olarak Yenigün Gazetesi’ne geçmiştir. Daha sonra da Başkent Gazetesi’nde henüz 22 yaşında iken yazı işleri müdürü olmuştur. Burada 2 yıl görev yaptıktan sonra Milli Gazete’ye geçip 8 yıl çalışmıştır. Ardından 9 yıl da Türkiye Gazetesi’nde çalış Hasan Karakaya 1995 yılında Vakit Gazetesi’ne geçmiş ve o günden bugüne biz okuyucularının favori yazarı olarak bu gazetede çalışmaktaydı…
Hepsi bu mu?
Kılıçlaşan kalemiyle yürek soğutan Hasan Karakaya’nın hayatı hepsi bu kadar mı?
Elbette ki değil…
Hasan Abi’yi bir paragrafla değil, ciltler dolusu kitaplar yazsam yine tam anlamıyla anlatmaya yetmeyecektir ancak, samimi bir dua ve birkaç satırlık yazı da olsa O’nu buradan hayırla yâd etmek için yazıyorum…
Yukarıda kısa özgeçmişinde bahsettiğim gibi Hasan Karakaya bir ömür, kalem ve kelamla hak bildiği değerler uğruna mücadele vermiş bir gazeteci…
Biz samimi okuyucuları ise onu Akit Gazetesi’ndaki yazılarıyla tanıdık/tanırız.
Her yaş ve her seviyede insanın anlayabileceği dilden yazdığı için, her yaş ve seviyede kadim okuyucuları vardı Karakaya’nın…
O’nun bu anlık ölüm haberiyle eminim tüm okuyucuları bencileyin hüzünlenmiş, gözyaşı dökmüşlerdir.
Şimdi o gitti ya…
“Ayna”lar söyleyin bana, kim beni teselli edecek?
Bilirsiniz, “AYNA” Hasan Abi’nin Akit Gazetesi’ndaki köşesinin ismi…
Hasan Abi, tam 20 yıl bu AYNA’da, içinde bulunduğumuz ahval ve şeraiti gösterdi…
Güne Hasan Abi’nin AYNA’sı ile baktık, Hasan Abi’nin AYNA’sı ile haberdar olduk hep…
Şimdi soruyorum; Hasan Abi’nin ardından hangi ayna bizi, biz gibi yansıtabilir?
Aynalar söyleyin bana, nerede Hasan Abimiz?
Bir gerçek var ki; her fani gibi Hasan Abi de daru’l bekâ’ya göçtü…
İtiraf etmek gerekirse; Hasan Abi’nin kalemi sıradan bir kalem değildi.
Herkes yazar ama Hasan Abi bir başka yazardı.
AYNA’sından kıssadan hisselerle ince mesajlar verirdi.
Hasan Abi; (mekânı cennet olsun) aynı zaman, iyi ve yerinde söverdi, tıpkı eskilerde köyde kurulan ‘ihtiyar heyeti’ gibi lafını esirgemeden söyler/yazar ve lafı ‘cop’ diye oturturdu…
Aslında Hasan Abi, biz samimi okuyucularında bağımlılık yapmıştı. Nasıl yapmasın ki, Hasan Abi zamanın Kab İbnü’l-Eşreflerle cebelleşirdi…
Kab İbnü’l-Eşref ki; Peygamberimizin öldürmesini emrettiği bir kalemşor. Zira, Kab b. Eşref, Beni Nadir Yahudilerinden olup, Allah’ın Resulüne ve Müslümanlara aşırı düşmanlık besleyen, Mekke müşriklerini Müslümanlarla savaşmaya teşvik eden, savaşmaları halinde kendilerine yardım sözünü vermek suretiyle “hıyanet-i vataniye” suçunu işleyen, hatta savaşı kışkırtmak adına Müslümanların kadınlarına dil uzatma küstahlığını gösteren, Mekke müşriklerinin dinlerinin İslam dininden daha iyi olduğunu söyleyecek kadar hasmane bir vaziyet alan bir şairdi/kalemsordu…

Hasan Abi, yaklaşık 50 yıllık Türk Basınında, zamanın Kab İbnü’l-Eşreflerle mücadele etti…
Başta kederli ailesi olmak üzere, tüm samimi okuyucularına ve Türk Basınına sabr-ı cemil diliyorum.
Allah, Hasan Abimizi rahmetiyle yargılasın inşallah, mekânı Cennet olsun…