..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Arzu Menteşeoğlu




19 Eylül 2003
Günlük2  
Günlük2

Arzu Menteşeoğlu


günlük -devam- ........ Kişinin ne olmak istediğinin, ne olduğundan daha çok farkında olması gerek. Çünkü ancak o zaman, hayatının tam da o anında her ne ise, bu önemli olmaz, benim hissettiğim buhranı da hissetmez ve olmak istediği yöne gözlerini dikip


:AHAA:
Çoğu zaman mutlulukla mutsuzluğun kesişim yerindeyim. Beni mutlu edebilen çok az şey var. Nasıl pervasız olunacağını ve nasıl hayatı bu kadar da ciddiye alınamayacağını bilemiyorum. Kitaplarını okuduğum, onlar gibi olmak istediğim kahramanların hayalimde oluşan bileşimi bile, benim kadar prensiplere bağlı ve günlük hayata karşı hissettiği yabancılıkla beceriksizleşmemiştir. İdealleri, duygu ve düşünceleri bir takım teoriler olmaktan öteye geçirip nasıl günlük hayatta gayet kullanışlı ve asil hale getireceğimi bilemiyorum. Bu nedenle de ........ çekiyorum.

     Yakın bir zamana kadar hep farklı olduğuma inandım. Gerçekten de herbirimiz farklı birer dünya olduğumuza göre, inancımda pek de ıskalamış sayılmam. Ama kendime bakışımda -insanları tanıdıkça- çoğundan farklı, en azından çevremdekilerden farklı bir ruh görüyordum. Bu ruh, çocukluğumdan beri bana sürekli yön veriyordu, yaşıtlarım gibi olamamama, onlar kendi hayatlarına bakarken, benim kitap sayfalarında, insanların farkında olmadan söyleyiverdiklerinde... hayatın sırrını, erdemi aramama neden olan da bu ruhtu.

     Bugün ise alabildiğine umutsuzluk içindeyim. İçimde taşıdığıma inandığım o ruha yakışmayan bir buhran bu. Artık; gerçekten de içimde böylesi bir ruh taşıdığıma eskisi kadar kesin gözüyle bakmadığıma göre o kadar da önemi yok. Kendimi şu anda herkesten daha acınası durumda buluyorum. Eğer farklı idiysem, bunu değerlendiremediğim için, yok eğer değil idiysem diğerleri gibi olma şansını kaçırdığım için.

     Kişinin ne olmak istediğinin, ne olduğundan daha çok farkında olması gerek. Çünkü ancak o zaman, hayatının tam da o anında her ne ise, bu önemli olmaz, benim hissettiğim buhranı da hissetmez ve olmak istediği yöne gözlerini dikip ilerler. Kişinin olmak istediği şeyi bilmesi bir yerde ne olmadığının farkında olmasıdır. Öyle olunca da ne olduğumuz konusunda daha bilinçli olduğumuzu düşünmek hiç de yanlış olmaz.

     Ben ise ne olmak istediğimden tam da emin değilim. Bunun bu kadar sisler ardında olması benim açımdan öylesine traji komik birşey ki... Kimsenin, hiç kimsenin, düşmanımın bile benim yaşadığım ruhsal dalgalanmaları yaşamasını istemiyorum. Bu öyle birşey ki; bir tarafınız kendisiyle için için gurur duyarken, diğer tarafınız fazla da rencide etmeden aşağılamaya çalışıyor. Çünkü ağır bir eleştiriyle ölmenizi istemiyor, her seferinde doğrulebilmelisiniz ki daha çok acı çekebilesiniz. Kendinizi iyi ve güvende hissettiğiniz bir an, o sürekli eleştiren tarafınız birden ne kadar da aptal davrandığınızı fısıldayıveriyor, karşınızdakine karşı hissettiğiniz sevgiye birden acıma eklenip, hissettiğiniz sevgiye leke düşürüyor. En kötü şey de ne biliyor musunuz? Bunların hangisinin sizin gerçek benliğiniz olduğunu asla ayırd edememek. Kendine güvenli gittiği yoldan her zaman emin olanı mı? Yoksa her zaman tasvip bekleyeni mi. Bana öyle geliyor ki kendinden emin olanı... Fakat gene de bir bilinmez var. O kahredici ikincil duygular nereden geliyor. Neden durgun olan bir göle taş atıp dalgalandırıyorlar. Bunları da ben mi yapıyorum? Şüphesiz. Öyleyse niye...

     İç dünyamda olup bitenler, hayatımın odak noktasını oluşturmadığı zamanlar, bu yazıyı yazmaya gerek duyduğum neden öylesine belirsizleşiyor ki... Sanki acilen tedavisi gereken, ertelendikçe kök salan bir rahatsızlığı görmezden gelerek kendimi kandırmaktayımdır.

     Öyle sanıyorum ki, böyle hissetmeme ve yaşadığım ikili duygusal duruma sebep dış dünyanın farklı olduğunun çok geç farkına varmış olmam. İnsanların söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutmadığı, ideallerin günlük hayatta eriyip gitmesine izin verildiği, dedikodunun bol bol yapıldığı bir dünyada kişi kendini güvende hisseder mi? Hele ki böyle bir dünyanın varlığına inanmamayı tercih etmiş, insanların içlerinde son derece temiz varlıklar olduğuna ve o temiz varlığa uygun şartlar altında mutlaka ulaşılabileceğine inanmışsanız.

     Şimdi anladım, belki de ben başkalarının ne düşüneceğini sandığımdan daha fazla önemsiyorumdur? Ve karakterimin farklı özelliklerinin birbirine çelişir olması gereken yönlerinin her biri en az diğeri kadar belirgin. Mesela hem çok duygusal, hem de duygusuz olmakla suçlanabilecek kadar mantıklı olabiliyorum. Hem son derece düşünceli, hem de bencil olabiliyorum. Hem merhametli, hem acımasız olabildiğim gibi, hem hayattan var olmaktan derin bir zevk alabiliyor, hem de yaşamdan kolaycacık vaz geçecek kadar bıkkınlık hissedebiliyorum. Hem çok rahatsız, öte yandan da son derece rahat olabiliyorum.

Senelerdir edinmeye çalıştığım farklı bakış açılarının zenginliği, artık beni rahatsız edecek boyutlara ulaştı. Onun içindir ki, sık sık bazen insanın pek de herşeyi anlamasının iyi olmadığını düşünüyorum. İdeal olan bazı şeylere anlayış gösterememek, anlayamamak. Her durum ve şeye karşı geliştirilen anlayış benim gibi bazı doğruların hayatı pahasına savunulması gerektiğini düşünenlere göre değil. Anlayamamanız gerekenleri anlayıp da, bir de anlayış gösterirseniz o zaman hayatınızı ortaya koyacak kadar değerli birşey kalabilir mi?

     Kendimi de anlıyorum. Bazı zamanlar çok kızdığım, kendimi küçük düşmüş hissettiğim çekingenliklerime derinlerden hoşgörüyle gülümsüyorum, ama öte yandan böyle bir şeyi asla bağışlamaya yanaşmayacak benliğim devreye girip, bunun aptalca olduğunu, böyle olmaması gerektiğini, benim ne kadar kendime güvensiz olduğumu söyleyip duruyor. Önceleri buna karşı çıkıyordum, yanlış olduğunu, mükemmel olmadığımı böyle bir zaafım olabileceğini kabulleniyordum. Fakat zamanla... öylesine bıkmadan usanmadan eleştiriyor ki... Bu tarz eleştiriler, böylesine acımasız ve böylesine sürekli olanlar, zamanlar insanı en doğru bildiği şeylerde bile tereddüte düşürebilir.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günlük - 9
Günlük12
Günlük - 5
Günlük - 7
Zara'nın Dünyası
Günlük - 6
Günlük 11
Günlük - 8
Günlük - 10
Zara'nın Dünyası - 1

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hayatın Anlamı [Şiir]
Ölüden Mektup Var [Öykü]
Resme Hapsolan Adam [Öykü]
Özlem [Öykü]
Dön Mehmet [Öykü]
Gerçek Miydi? Rüya Sanmıştım [Öykü]
Melek İnsanlar [Öykü]
Hayran [Öykü]
Labirent - Kayboldum! - [Öykü]
Sadece Bir Gazete İlanı [Öykü]


Arzu Menteşeoğlu kimdir?

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana ATAOL BEHRAMOGLU

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski,Orhan Pamuk


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.