İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos |
|
||||||||||
|
Mektuplaşmayı çok seviyorum. Yıllardır birilerine sürekli yazar dururum. Bazıları yanıt vermezler. Mektup yazmaya zaman bulamadıklarını söyler, telefon ederler. (Sanki benim yapacak hiç işim olmadığı için mi, mektup yazmaya zaman bulabiliyorum? ) Oysa ki bir insan, yapmak istediği şeye mutlaka vakit bulabilir. Eğer vakit bulamıyorsa; yapamadığı şeyi yapmayı ya istemiyor, ya da yeteri kadar istemiyor demektir. Ben böyle düşünüyorum.Ancak yanıt vermeyenlere kırılmam hiç. Çünkü bilirim ki, mektup yazmak herkese vergi değildir. Mektubu sevmem için birkaç nedenim var.Mektup kalıcı bir şey. Ya telefon?.Şimdi var, birazdan yok. O nedenle mektubu telefona tercih ediyorum...........Üstelik; telefonda konuştuklarımın da, dinlediklerimin de hemen hemen çoğunu unutuyorum, telefonu kapattıktan sonra. Hani bazı rüyalarımızı hatırlayamayız ya, aynen onun gibi.Ve ben telefonda hem kötü bir konuşmacı, hem de kötü bir dinleyiciyim. Gerçekten! Konuştuğum kişinin yüzünü görmeyince, hele hele gözlerine bakmayınca, ne söylediklerimi biliyorum, ne dinlediklerimi.........İşte onun için çok sevdiklerime telefon etmek yerine mektup yazıyorum. Bir de, telefonu tekrarlama şansınız yok.Telefonu kapattığın anda, tüm konuşmalar uçar gider.Suya düşen kar taneleri gibi yok olurlar.Ama mektup öyle mi? Yıllarca sakla. Aç aç oku, sonra yeniden oku.Çok sevdiğin bir yemeği, acıktıkça tekrar tekrar yemek gibi. Şimdi “Telefonla yemeğin ne alâkası var?” diyeceksiniz belki. Ne bileyim! Birden aklıma yemek geldi. Karnım aç da değil ama. Mektuptan söz edince bakın ne geldi aklıma: Benim otuz yıllık bir arkadaşım var.Yıllardır mektuplaşıyoruz.Asla telefon etmeyiz birbirimize.O arkadaşa, kitap sayfasıyla on sayfa, hatta onbeş, bazen yirmi sayfa falan yazıyorum.Bir günde bitiremiyorum o nedenle.Örneğin gece başlıyorum yazmaya. Uykum gelince bırakıyorum, ertesi gün devam ediyorum. Dizi film gibi... Geçen o arkadaşa tam onyedi sayfa yazmışım. Sayfa numarası vermeyi de unutmuşum. Mektubun sayfalarını karıştırmış arkadaşım okurken.Tüm sayfaları odanın ortasına yaymış, yeniden sıralamış...Düşünebiliyor musunuz? Tarhana kurutur gibi. Velhasıl, benim uzun mektup yazma alışkanlığım, arkadaşlarıma bazı problemler yaşatıyor. Ne yapabilirim ki?Bu kadarcık kusur da olsun artık. Di’mi ama? Ben arkadaşlarıma, dostlarıma telefon etmek yerine, mektup yazmaya devam edeceğim. Çok eğlenceli. Size de öneririm........Arkadaşlar! Beni siz telefonla arayabilirsiniz. Ama benden asla telefon beklemeyin. Posta kutunuza bakın. Anlaştık mı? Yaşasın mektup!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |