..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Kâmuran Esen




15 Şubat 2004
İzedebiyat Yıllığına Gösteril (Mey) En İlgi  
Kâmuran Esen
Doğurduğu çocuğa sahip çıkmayan bir anne olabilir mi?


:BBJB:


İzedebiyat yıllığının hazin durumundan eminim haberdarsınız. Yıllık, biz izedebiyat yazarlarından, beklenen veya göstermemiz gereken ilgiyi görmemiş. Yıllıkta eseri olan yazarların birçoğu, yıllığı almamış. Hayret! Doğurduğu çocuğa sahip çıkmayan bir anne olabilir mi?....... Yıllığın ilgi görmemesine hem şaşırdım, hem üzüldüm. Sitedeki yüzlerce yazarın, mutlaka yıllıktan edinmek isteyeceğini düşünmüştüm çünkü. Acaba yöneticiler, talepleri karşılayabilecekler mi diye sormuştum kendime. Hatta, belki bana kalmaz diye telâşlandım bile.Yıllığın elime geçmesi gecikince, basılan yıllık sayısının ihtiyaca yanıt vermediği zannına kapıldım. Akşam kendisine oyuncak getirecek babasını bekleyen çocuğun heyecanı ve sevinciyle bekledim yıllığı. Ve sandım ki, tüm yazarlar aynı heyecan içinde.Yanılmışım.

Oysa ki yıllık, beklenilen ilgiyi görememiş ne yazık. Site yazarları - yıllıkta bir eseri bulunanlar bile – yıllığa kayıtsız kalmışlar. Bu; üç yıldır, yazarlardan ve okuyuculardan hiçbir karşılık beklemeden yayın yapan izedebiyata bir haksızlık gibi geliyor...Ayrıca, o yıllık bizimdi. O yıllık bizim çocuğumuzdu. O yıllık, kendi çabamızla bahçemizde yetiştirdiğimiz bir çiçekti. Ama bizler o çiçeğe – o çocuğa sahip çıkamadık.

Benim yıllığım, kütüphanemin en güzel yerinde. Onu çok seviyorum. Hepinizin veya birçoğunuzun sesi, sözü, üzüntüsü, coşkusu var onda. Eserlerini severek okuduğum yazarlar var. Kendimden izler, sesler var.Yüzlerce kişinin katkısıyla ortaya çıkmış ve türünün ilki olma özelliğine sahip bu eser, benim için çok değerli. Ona sahip olmak, onu okumak; yazar arkadaşlarımla yıllığın sayfalarında buluşmak, çok güzel bir duygu. Ona kavuştuğum, ona katkı verdiğim, katkı veren arkadaşlarımı okuyabildiğim için, gerçekten çok mutluyum.Yıllığa kavuşmam zor oldu ama, çektiğim zorluklara değdi. Çünkü gerçekten muhteşem bir eser olmuş.

Günlüğümden alıntı yaparak; yıllığı nasıl dört gözle beklediğimi, ona nasıl kavuştuğumu anlatmak isterim size:

İZEDEBİYAT YILLIĞINA NASIL KAVUŞTUM


“ Haftalardır izedebiyat yıllığını bekliyorum, hacı yolu bekler gibi hem de. Aklım hep yıllıkta; yıllıkla oturuyorum, yıllıkla kalkıyorum. ” Şehre bir hasta geldi; derdi börek, virdi börek,” misali.....Sitedeki forumlarda bazı yazarların yıllıkla ilgili beğeni ve övgü dolu yazılarını okudukça – yalan değil – sinir basıyor. Kendi kendime , ” Nerde benim yıllığım, niye gelmedi? ” diye sızlanıp duruyorum. Yöneticilere ikide bir ileti gönderiyorum; “ Nerde bu yıllık, niye gelmedi, ne zaman gelecek? ” diye soruyorum. Alt tarafı bir yazı gönderdim ya yıllığa, zavallıları sorguya çekiyorum. Eminim ki, ” Alacağı bir fitil, pamuğun batmanını soruyor, ” diye çok söylenmişlerdir bana. Söylensinler, nasıl olsa duymuyorum. “Pamuk çuvalının altında kalsam ne olur, üstüne çıksam ne olur.”

Her akşam eşim kapıdan girer girmez, bir umutla “ Bana paket var mı? ”diye soruyorum.En son sorduğumda, her gün aynı soruyla karşılaşan eşimin sabrı taşmış olmalı ki; “ Yooook! Olsa ge-ti-ri-rim,” dedi soğuk ve azıcık da kızgın bir ses tonuyla....Ama o “ getiririm ” sözü öyle bir çıktı ki ağzından, “ Şu yıllık gelse de bir kurtulsam,” şeklinde bir anlam içeriyor gibiydi.

Bu kargocuları bilirim ben; paketteki adrese bırakmazlar paketi, paket götürdükleri başka bir adrese sizinkini de bırakırlar.O nedenle paketimin, eşimin iş yerine bırakılma olasılığı var. Mektuplarım da aynı akıbete uğrar. Üzerinde ev adresim yazılı olan mektuplarımı ya eşimin iş yerine götürürler ya da kendisinin posta kutusuna atarlar. Bir gün postacımıza çarşıda rastladım. ” Mektuplarımı, üzerinde ev adresim yazdığı halde neden evime getirmiyorsunuz da eşimin iş yerine bırakıyorsunuz? ” diye çıkıştım. ” Aldığım her mektuptan, her karttan eşimin haberi olması şart mı? Ya, kendisinin bilmesini istemediğim biriyle mektuplaşıyorsam ? Olamaz mı? Olur olur.” diye söylendim.... Madem postacısın; kapı kapı gezecek, her mektubu adresine bırakacaksın. Postacı olmak kolay mı? “ Yazın araması, kışın taraması olmasa, herkes manda besler,” diye boşa dememişler diye içimden söylendim. Nefesine güvenmiyorsan, borazancıbaşı olmayacaksın........Böyle bir fırça, kargocular da istiyor. Kesin, ya eşimin işyerine bıraktılar paketimi ya başka yere diye düşünüyorum. Allah vere de başına bir iş gelmiş olmaya. Sakınan göze çöp batarmış zaten.

Yanılmamışım, uzun bir bekleme döneminden sonra paketimi – tahmin ettiğim gibi – başka bir adrese bıraktıklarını öğrendim. Benim gibi izedebiyata yazan arkadaşım söyledi. Yıllık gelmiş ona. ” Seninkini sordum, seni tanıyan bir dükkâna bırakmışlar, ” dedi. Önce çok sevindim yıllık geldi diye. Keyifli keyifli gülümserken aklım başıma geldi. Nasıl bulacağım bu yıllığı? Ya kaybolur giderse? Aldı mı beni bir telâş...” Leyleğin ayağını kesmişler, uçuvermiş; acısını konduğun zaman duyarsın demişler” ya; ben de kayıp yıllığımın acısını ancak bir müddet sonra duymaya başladım.

Bak sen olan işe. Beni tanıyan bir dükkân.........Küçücük Mudurnu’da en az seksen tane dükkân var. İşin kötüsü hepsi de beni tanır. Beni tanımaları, özel biri olmamdan kaynaklanmıyor; birkaç binlik nüfuslu Mudurnu’da herkesin birbirini tanımasından kaynaklanıyor. Ben şimdi beni tanıyan her dükkâna gidip, paketimi mi soracağım?....Soracağım soracağım, çünkü işin ucunda yıllık var. “ Eşek çamura yatınca, sahibinden yavuz kimse olmazmış.” İş başa düştü.

O gün çarşıda dolaştım durdum.Yok ekmek alacağım, yok yufka alacağım, yok gazete alacağım diye sudan bahanelerle üç – dört kez çarşıya çıktım. ” Kurt, eşek yediği dereyi günde dokuz kere dolanır,” derler ya, o hesap... Her dükkânın önünden geçerken, beni görmeleri için ne gerekiyorsa yapıyorum. Hani beni görürlerse ve yıllığım oraya bırakılmışsa, verirler diye. Alt çarşıda, orta çarşıda, üst çarşıda bir umutla dolandım. Kimseden “ tık ” yok.

Eve geldim. O gün merakla bekledim; biri kapıyı çalacak, “ Hocam! Buyrun paketiniz,” diyecek diye. Boşuna bekledim saatlerce. Mudurnu’ ya paket getiren birkaç kargo şirketine telefon ettim. Adıma paket olup olmadığını sordum, yok...Ben şimdi bu yıllığı(mı) nasıl bulacağım?

Kırk yılın sırtı, bir yıllıkta yazım çıkmış, ama ben yıllığa kavuşamıyorum bir türlü. Hani bir atasözü var; “ Bir kuş bir dala kırk yılda bir konar, bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür,” diye...Bir daha ne zaman kısmet olacak bana böyle bir yıllıkta yer almak. “ Alaca keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz” demişler.

Ertesi gün oldu, o beni tanıyan dükkân sahibi eşime telefon etmiş, “ Paketiniz var.” diye. Sanki yıllık eşimin adına gelmiş gibi. Herkes kaçak güreşiyor. Yıllığımı öyle bir yere bırakmışlar ki, senede belki bir kez girdiğim bir dükkân. Orada bana gerekli olabilecek şeyler satılmıyor. Nerden buldunuz orayı? İnsan hiç olmazsa bir gazete bayiine, bir fırına bırakır. Çünkü insanlar normal olarak günde bir ekmek ve bir gazete alırlar.Yıllığımı, - benim için - “ tanıyorum ” diyen o esnaf koskoca bir gün bekletmiş paketi. Ne bilsin benim dört gözle yıllık beklediğimi. Hem, ” El elin eşeğini türkü çağırarak arar ” mış. Bir akşam da eşim misafir etmiş yıllığı iş yerinde. Velhasıl yıllıkla bir türlü kavuşamıyoruz. Ben Aslı, yıllık Kerem; kavuşmak ne mümkün! O gece nasıl sabah oldu, gelin bana sorun. ” İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor,” demişler.

Nihayet ertesi gün eşim getirdi yıllığı. Sağ salim yıllığı görmek nasip oldu. Ellerim birbirine dolanıyor paketi açarken.Yeni doğmuş bir bebek gibi, incitmekten korkarak elime aldım yıllığı. Doğrusu beklediğimden çok güzel buldum. Kâğıt kalitesi, kapak ve sayfa düzeni mükemmel. Önsözden çok etkilendim. Ancak; şair ve yazarlar hakkında birkaç cümlelik tanıtım yazısı konulabilirdi, e-posta adresleri verilebilirdi diye düşündüm.

Bazı yazıları okurken, siteden hatırladım. Bazılarını okurken de, “ Ben bunu sitede nasıl farketmedim, nasıl kaçırdım! ” diye hayıflandım. Gerçekten çok güzel şiir ve yazılar var. Bunlara “ güzel ” demeyi bile, haddimi aşmak olarak görüyorum.

Evim çok hareketlidir, sürekli birileri gelir, gider. Küçük kasabamın Güzin Ablasıyım da......O gün ve sonraki günlerde evime gelen herkesin eline yıllığı tutuşturdum.Bu çok güzel ve türünün ilk örneği olduğu söylenen çalışmadan herkesin haberi olsun istiyordum. Sevincimi birileriyle paylaşmak istiyordum. Ama hiç kimse oralı bile olmadı. Hiç biri, - en azından nezaketen - benim yazımı bile merak edip okumadı. Okumak için şöyle bir göz atanlar da, daha ilk sayfada bıraktılar.

Oysa ben, okusunlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Kendimi, çocukluğumda okuduğum bir masalda, at’a et yedirmeye çalışan Keloğlan gibi hissettim. Kendi kendime, “ İt takkeyi neylesin, dingilderken düşürür,” dedim. Demek ki yanlış yere dükkân açmıştım. Velhasıl kimselere öğünemedim yıllıkla. Ne duygusuz insanlar! İçimden, ” tv’deki , birbirine benzeyen kıytırık dizileri izlersiniz ama yıllığın yüzüne bakmazsınız,” diye söylendim.

Yine de inadımdan vazgeçmedim. İllâ ki birilerine göstereceğim, birilerine okutacağım. Bu yaşımdan sonra, yani gecikmeli olarak böyle güzel bir çalışmaya katkı verdiğimi birilerine göstermek istiyorum. Aklım fikrim yıllıkta. ”Altmışından sonra zurna çalmaya başlayan, artık mezarda da çalar,” derler ya, aynen öyle. Çok geç yakaladım bu yıllık sevincini. İşte o nedenle hiç aklımdan çıkmıyor. Evime gelen herkese, kahveden önce yıllığı sunuyorum. Belli mi olur, okumak isteyen biri çıkar belki. Allah’tan ümit kesilmez.

Yıllık hep elimin altında. Boş kaldıkça gömülüyorum yıllığa...Böyle bir çalışmayı düşünen, emek veren, katkıda bulunan herkese; bir okuyucu olarak teşekkür ediyorum. Ayrıca, bir bütünün küçücük bir parçası olma şansını yakalayabildiğim için çok mutluyum.

İşte böyle..........Şimdi şu soruya yanıt arıyorum: “ Site yazarları, yıllığa neden ilgi göstermediler acaba? "...... Bu gece hep bunu düşüneceğim.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: eski değilim:(
Gönderen: che. . . / Manisa/Türkiye
28 Şubat 2007
ben son dönem siteyle tanışanlardan biriyim ve kitabı sosyal yayınlardan temin ettim tavsiyem nacizane tüm arkadaşlara okuduğunuz şeyler kitap kokusuyla bir başka (burda okuduğum şiirlerin,denemelerin kimilerini orda okumak daha bii keyifliydi bee ) Neden ilgi görmedi bu konuyla ilgili yorum yapmak istemiyorum kendi yoğrulup sevdiğimizi söylediğimiz şeylere dahi sahip çıkmıyorsak ne denir ki(?)HİÇ

:: neden-nasıl-niçin...
Gönderen: Ercüment Adalıoğlu / herhangibiryer
21 Şubat 2004
Niye İzedebiyat Yıllığı almadık? Hoş, benim de bir karalamam var o yıllıkta. Fakat niye alayım? Zaten sitede okuduğum bir çok şiiri ya da denemeyi, öyküyü ve daha büyük çoğunlukla içdöküş diyebileceğim imgeden, tınıdan ve en önemlisi yetkinlikten uzak yazıların bir araya toplandığı yıllığı niye alalım? İzedebiyat editörleri bir de mail atıp sitem etmişler! Biz bunları tam bir yıl önce gerek forumlarda gerekse özellikle yazdığımız maillerde zaten dile getirmiştik demekten üzüntü duyuyorum. Her beş türkten üçünün şair olduğu bir memlekette diye başlayan... Haklı olduğu yadsınamayacak olan... Hep aynı cümlelerle başlıyoruz fakat hep aynı cümlelerle başlıyor olmamız, neticeyi değiştirmiyor! Gönül, İzedebiyat'ın amatörlüğe sığınıp, gelişim ve değişimi anlamamak istemesini anlatmak için ne yapsın? Sitenin geneline bir bakın, ne görüyorsunuz? Dürüst ve samimi bir şekilde söylemek istiyorum: Site içinde onlarca yazar var! Ne yazmışlar? Yoğun dönemlerine ait iç döküşler mi bunlar yoksa bir birikimin, kültürün ve çalışmanın eseri mi? Beş dakikada beşiktaş hesabı yazıldığı çok çok belli olan ve hiç bir şey ifade etmeyen, Akova'nın deyişi ile bacağından vurulmuş bir takım karalamalar. Başka? Üzgünüm ama öncelikle yazmak isteyen birinin donanım denildiğinde ''o ne ki'' dememesi gerekiyor. Okur olamadan yazar olmaya çalışan birilerinin, İzedebiyat içindeki ya da yıllıktaki bir çok yazıyı yiyip yutması kaçınılmazdır. Kendimi de dahil ederek her arkadaşa soruyorum: Ne zaman yazar oldunuz? Biz henüz 'iyi bir okuyucu' vasfına ulaşabildik mi? Haydi çocuklar yıllığa! Alın yıllıklarınızı ve kendi karaladıklarınız dahil, daha önce okuyup da yetkinlikten uzak olan bir çok karalamayı da kitap şeklinde elnizde tutun. İnsan kendini kandırmayı bilen tek yaratıktır. Yıllığa karşı olduğum sanılmasın; sadece eline kalemi alan herkesin iki cümle karaladıktan sonra yazar tribine girmesine ve Gogol dendiğinde yeni vizyon bir film mi diye sorulması karşısında üzülüyorum. Sakın aldanmayın, kendimi bu yazdıklarım dışında tutmuyorum, harbiden samimiyim ve tüm arkadaşları yazma eyleminden önce okumaya davet ediyorum. Belki o zaman kalite artacaktır, ki kalite yoksa şarkı sözleri ya da anlık duygusal triplerle bezeli içi boş cümleleri daha çok göreceksiniz buralarda ve dolayısı ile bunları yıllığa almışsınız-almamışsınız, yıllığı almışsınız-almamışsınız hiç bir şey değişmeyecektir. eyvalla...

:: Sanıyorum ilk alanlardan birisiyim
Gönderen: Mustafa K. Sürmeli / Tekirdağ
19 Şubat 2004
Sanıyorum ilk alanlardan birisiyim, hiçbir yazım yer almadığı halde. Ama, bu durumda bende kendimi yeniden tartmak gereğini oluşturdu. Üç seneden fazladır ve gerçekten çok beğendiğim sitemizde yazılarımı gönderiyorum ve otuz senedir, zaman zaman yazdığım yazıları burada sergiliyorum, belki birgün kıymetli olurum :)) Saygılarımla...

:: doğrudur! suçluysam suçum ne?!
Gönderen: Sarper Sağlam / ankara
18 Şubat 2004
Kamuran Abla. Abla diye hitap etmem saygı boşluğundan değil!! Doğru bir tespitte bulunmuşsunuz. Lâkin ben de diğer arkadaş gibi geç kalanlardanım. Yani banka havalesi işini çok beceremem diye korktum. Açıkçası Ankara'da satışa sunulmasını bekledim. Bu gidişle çok beklerim herhalde. Aslında DOST KİTABEVİ'nde veya NT Kitabevinde satışa sunulamaz mı? yani teknik detayları bilemiyorum ama belki de olabilir böyle birşey. Ama neticede sahip çıkmadık kendi ürünümüze. Benim de şiirim yayımlandı galiba ama alamadım işte.... Sayın site yöneticileri Ankara'daki kitapseverlere umarım bi güzellik düşünürsünüz. Sevgiler. Sarper

:: sebebi çok açık...
Gönderen: Zeki Kumova / İzmir
18 Şubat 2004
Kamuran hanımın iyimserliğine, hoş görüsüne hayranım lakin bu kadar şaşırmasına da anlam veremiyorum. Sitedeki yazıların okunma sayılarına, yorum sayılarına bir bakınız. Hatta listelere bir bakınız. Şiir değil, yemek tarifi diyebileceğim; ne bütünlükten, ne dil bilgisinden, ne yetenekten, ne dizilişten nasibini almamış şiirler. Ahpab çavuş ilişkisinden öte hiçbir teknik eleştiri yok. Zaten okumak da yok, böyle bir kaygı da yok. Herkes okunmak istiyor, kimse okumak istemiyor ve bir türlü anlamıyor; okumadan, yazılmaz! Herkes de bir şair olma, yazar olma takıntısı ve bu şair sıfatını edinmenin anlamsız, haksız gururu!!! Maalesef böyle olmadığı ortaya bir kere daha çıktı.... Tek üzüntüm; harcanan emek, duyulan heyacanın gitmesi ve düş kırıklarının çizdiği tenler....

:: Yıllık
Gönderen: Hakan Hoşgör / Konya
18 Şubat 2004
Sevgili Kâmuran Hocam, Ben de İzEdebiyat Yıllığı'nı heyecanla bekleyenler arasındaydım. Yıllık satışa sunuldu. Bu sefer de millî hastalığımız erteleme tezahür etti. Öyle ya, ben istisnasız her gün 5 dakika daha uyuyayım diye işe geç kalan biriyim. Ne zaman ki İzedebiyat editörlerinden 'ayar'ı aldık, aklımız başımıza geldi. Şimdi de satın alamıyorum. Çünkü kredi kartım yok. Editörlere elmek gönderdim, cevap gelmedi. Küstüler mi, ne? Editörler kırgınlıklarında sonuna kadar haklılar. Bizim için ellerini taşın altına koydular. Biz ise buyurduğunuz üzre 'çocuğuna sahip çıkmayan analar' gibi bu güzide eseri yüzüstü bıraktık. Editörler, banka havalesi yoluyla satışı lûtfen açsınlar da ben de -affedersiniz- eşşekliğimi telâfi edeyim. Hattâ % 50 indirimli satın almak da istemiyorum. Değeri neyse, o... Saygılar sunarım efendim.

:: Site paralı olmalı...
Gönderen: Yücel Dönmez / Chicago
18 Şubat 2004
Madem İzEdebiyat'ın yayınına duyarlılık gösterilmedi o zaman, İzEdebiyat.com paralı bir site haline getirilir ve isteyen yazar, isteyen yazmaz. Sabancının bile türknet adindakı uyduruk sitesi paralı. Ben sadece sitedeki haberleri izliyordum bir de baktım ki ayda kredi kartımdan 7 dolara yakın para çekiyorlar. Defalarca iptal etmelerini belirttiğim halde duyarlı davranmadılar sonunda kredi kartı firmasına Sabancı'nın sitesini şikayet etmek zorunda kaldım. İzEbdebiyat özverili bir biçimde hizmet veriyor ve bu siteyi yapan arkadaşlar ceplerinden harcıyorlar. Bence site ayda bir milyon lira gibi cüzi bir rakam ile paralı yapılabilir ve isteyen bir yıllığını peşin vererek üye olur. bence böyle kapsamlı ve düzgün çalışan ve de dünyada eşi örneği az olan İzEdebiyat'a ayda herkesin enaz bir milyon lira vereceğini düşünüyorum. Yani Internet kafelere bile bu parayı bir buçuk saatte verdiklerine göre...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güzel Dilimiz Türkçe
Türkülerimiz
Başlık Yok!
Imf'ye Borç Veriyoruz Yalanı
Kadın İkinci Sınıf Vatandaş mı?
Ne Yazsam Ne Yazsam!
Umutla Başlayan Bir Günün Hikâyesi
Anneanneler Üzerine Bir Araştırma(!)
Bir Pazar Yerinde Yaşananlar
Bize Bi'şeycikler Olmaz!

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kızım Sen Avukat Ol!
Atatürk'e Mektup
İstanbul Sizin Olsun
Ben Birazcık Deli miyim?
Öğretmenler Günü
Mudurnu'da Bir Günlük Gezi
Yeğenime Yaptığım Peynirli Börek Tarifi
Bişim Efde Heykes Bi Asayip...
Kaybedecek Hiçbirşeyi Olmayana / Ölüm...
Canı Sıkılmak Nasıl Birşey?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.