..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Sinema ve Televizyon > Seval Deniz Karahaliloðlu




10 Mart 2004
Mahallenin Delisinden Modern Zamanlara Dair Haberler…  
Seval Deniz Karahaliloðlu
Oynayan filmin yönetmeni ‘stop, mola’ dediðinde, ‘ölü taklidi’ yapan Iraklý çocuklar ve siviller düþtükleri yerden ayaða kalkacak, köþedeki Mc Donalds’a giderek hamburgerlerini yerken bir yandan da Coca Colalarýný yudumlayac


:BEJD:
Mahallenin Delisinden Modern Zamanlara Dair Haberler…

Seval Deniz Karahaliloðlu

Haberler de bir acayipleþti.
Eskiden, çok uzak olmayan bir geçmiþte, haber bültenlerinde, toplumu ilgilendiren ve gerçekten haber deðeri taþýyan ‘bilgilendirmelere’ yer verilirdi.
Þimdi onlar da modern zamanlara uyum saðladýlar…
Geçen gece, ‘aptal kutusunda’ en az zararlý olduðuna inandýðým, tek programý yani ‘haberleri’ izlemeye karar verdim.
Ve yanýldýðýmý çok kýsa sürede anladým.
Haberciliði ile ciddi bir kanal olduðunu düþündüðüm televizyon istasyonunun bülteninde aynen þöyle deniyordu.
‘Sopranos’ larýn geri dönmesi, Amerikan halkýný sevince boðdu. 15 gün önce ‘Sex and City’ dizisinin sona ermesiyle ‘boþluða’ düþen Amerika, bir mafya ailesinin öyküsünü anlatan Sopranos dizisinin tekrar baþlamasýyla ‘rahat’ bir nefes aldý. Sopranos dizisinin baþlamasýný Amerikalýlar, ailece televizyon baþýna geçerek kutladý.’
Ýnanýn abartmýyorum.
Haber aynen böyle.
Hatta eksiði var, fazlasý yok.
Duyduklarýmdan dolayý, bir an kulaklarým ile beynim ararsýnda bir iletiþim kopukluðu yaþandý.
Öylece, elimde çay bardaðý donup kalmýþým.
Uðradýðým þoktan dolayý, aptal kutusuna anlamsýz bakýþlarla bakarken duyduklarýmý ‘mantýk süzgecinden’ geçirmeye çalýþýyordum.
Bir daha kontrol ettim.
Acaba doðru mu iþittim diye.
Haberin devamýnda olayý, ayrýntýlarý ile ballandýra ballandýra verince, maalesef yanýlmadýðýmý anladým.
Þu son üç cümle bile Amerikan halkýnýn Irak Savaþý karþýsýndaki duyarsýzlýðýný anlatmaya yetiyor.
Þimdi ne ilgisi var? diyeceksiniz.
Çok basit.
Çünkü insanlar, ‘süngerleþme’ evresinin son dönemi olan ‘gerçekliði yitirime’ sürecini yaþýyorlar da ondan.

Tamam, haklýsýnýz baþýndan baþlayalým.
Birincisi, bu tip diziler, insanlarýn kendilerini ‘mutlu’ hissedebilecekleri bir ‘sanal’ dünya yaratýyor.
Ama bunu yaratmak iþe yaramaz.
Bir þeklide ‘sürekliliði’ yaratarak insanlarýn ayný þekilde ‘baðýmlý’ olmasýný saðlamalýsýnýz. Çünkü bunun arkasýnda dünyayý yöneten 10 kartelden biri var.
Film endüstrisi, reklam sanayi, reklam sanayinin yan kollarýna açýlan ‘aptal kutusunun’ baþýnda tüketmeye yarayan ürünlerin pazarlandýðý çeþitli ürün yelpazesi ve bu zincir sonsuz kadar uzayýp gidiyor.
Zincirin ucunun nereye dayandýðýmý söylesem beni ‘deli’ olmakla suçlarsýnýz.
Silah sanayi desem.
Tamam nasýl olsa bir kere ‘deli’ damgasý yedik.
‘Mahallenin Delisi’ olarak anlatmaya devam edebiliriz.

Eveeet, gelelim sanal dünyanýn mutlu ‘insancýklarýna’…
Artýk her þeyi o kadar açýk söylüyorlar ki satýr aralarýný okumak zorunda kalmýyorsunuz bile. Bu, ‘toplumu aptallaþtýrma projesinin’ mimarlarýnýn kendilerine duyduklarý güveni göstermesi bakýmýndan da ilginç deðil mi?
Haberlerde yer alan ikinci cümledeki keskin bir rahatsýzlýk duygusu yaratan ‘boþluk’ kelimesi hiç dikkatinizi çekti mi?
Haberde yer alan cümleyi hemen hatýrlayalým.
Düþtükleri ‘boþluktan’ rahatsýz olan Amerikalýlar…
Sýra geldi cümleyi analiz etmeye ve satýr aralarýna sýkýþýp kalmýþ anlamlarý gün ýþýðýna çýkarmaya.
Ýzlemeye alýþtýðý dizi film bitince, ortaya çýkan boþlukla neredeyse ‘panik halinde’ ‘bunalýma’ giren bir millet tanýmý sizi hiç düþündürmüyor mu?
Birincisi, ‘baðýmlýlýðýn derecesini’ gösteriyor.
Ýkincisi, ise ‘gerçeklik’ duygusunun ne ölçüde yitirildiðini.

Birincisi ile baþlayalým.
Baðýmlýlýk kriterlerine göre, Amerikalýlar tabiri caizse ‘Pavlov’un köpekleri’ gibi tepki verecek, ‘þartlandýrýlmýþ’ ‘deneklere’ dönüþtürülüyor.
Yalnýz bu arada, tasarlanan projenin kusursuz biçimde iþleyip iþlemediðini sýnamak gerekiyordu.
Proje hemen sýnanmalýydý.
Öyle de yapýldý.
Halkýn tepkisine göre, projedeki aþamalar adým adým takip edilmeli doðru biçimde analiz edildikten sonra eðer aksayan yerler varsa, hemen tespit edilerek aksaklýk giderilmeli ve proje devam etmeliydi.
Bilinçli olarak verilen 15 günlük ara istenen cevabý da vermiþti.
Korkulacak bir þey yoktu.
Amerikan halký kendini, tam manasýyla ‘adýný’ koyamadýðý, ‘anlam’ veremediði ve üstüne üstlük ‘çözemediði’ ama kesin olarak kötü bir þey olduðunu ‘sezgisel’ olarak algýladýðý bir ‘boþluk’ içinde bulmuþtu.
Tamam, proje baþarýyla kusursuz bir biçimde yürüyordu çünkü denekler üzerinde tam bir ‘baðýmlýlýk’ saðlanmýþtý.
Ama yine de, projeyi riske atmaya gelmezdi deðil mi ya…
Þimdi sýra laboratuar deneklerimizi ‘doyurmaya’ gelmiþti ve istenen ‘yemek’ verilerek denekler hemen ödüllendirildi.
Yani, önlerine sýcak sýcak fýrýndan yeni çýkmýþ mis gibi bir ‘sopranolar’ kondu.
Boþluðun içine düþmek, bir an silkelenme ve gerçek dünyanýn ayrýmýna varma süreci olarak nitelendirebileceðimiz gündüz düþlerinden ‘uyanma’ ve ‘fark etme’ olgusunun yaþanmasý ‘riskini’ göze alamayanlar düðmeye hemen bastýlar ve hooop Sopranolar hemen yayýna girdi.
Boþluk süreci iki þeyin test edilmesini saðladý.

Bir, toplum içinde yaþadýðý 'sanal' dünyanýn farkýnda deðildi ve ‘uyanýþ’ sürecine girmesi þu an için olasý görünmüyordu.
Ýki, projeyi tehlikeye atacak unsurlar henüz oluþmamýþtý.
Ayrýca, sistemi oluþturan ham maddenin týkýr týkýr iþlemesi için motive edilmesi gerekiyordu.
Bu nedenle, ‘dizi film’ sektörünün iþlemesi ve sürekliliðinin saðlanmasý için ayrýca bir ‘ödüllendirme’ sistemine ihtiyaç vardý.
Bu resmi dilde, görsel seçiciliði vurguladýðý gibi sistemin içsel iþleyiþini de dizi oyuncularý yönünden motive etmesi anlamýnda çok gerekliydi.
Kaçýnýlmaz olarak, ödüllendirme biçimi, her yýl verilen prestij simgesi küçük heykelciklere dönüþtü.
Buna isterseniz Grammy de diyebilirsiniz.
Ýnanýn hiç sakýncasý yok.
Sopranoya minik bir Grammy'nin gitmesi, hem seyredilenler yani oyuncular, hem de seyredenler yani denekler açýsýndan 'doðru bir paylaþýmýn' resmen 'tescillenmesiydi'.

Gelelim iþin en ‘tehlikeli’ yönüne, ‘gerçeklik’ sürecinden kesin olarak kopuþa.
Irak Savaþýný televizyon karþýsýnda ailecek fýndýk fýstýk yiyerek seyreden Amerikalýlara neden kýzýyorsunuz?
Bazý ‘sýð görüþlü’ yazarlar, maalesef kaptýklarý köþelerde bu ‘zavallý deneklere’ veryansýn etmiþler ve kolay yollardan ‘insani deðerlerin taþeronluðunu’ yapmýþlardý.
Bu ‘deneklerin’ suçu deðil ki.
Onlar, sadece içinde bulunduklarý laboratuar koþullarýnda, ‘yemekler’ eþliðinde kendilerine verilen ‘komutlarý’ uyguluyorlar o kadar.
Gördüklerini deðil, görmeleri ‘istenenleri’ algýladýklarý için burada ‘farkýnda olma’ ve ‘bilinçten’ baðýmsýz bir eylem söz konusu.
Yani, bir þekilde istemedikleri bir olayýn ‘öznesi’ olduklarý gerçeðini ‘fark edemedikleri’ için ‘insani sorumluluk’ yüklenmeleri de beklenemez.
Birileri düðmeye basýyor ve ‘seyret ve zevk al’ diyorsa, buna ‘þartlandýrýlan’ sanal aleminde mutlu insancýklarýn ‘seçim’ yapmalarýný nasýl beklersiniz ki?
Bir seçim yapabilmeleri için, ilk önce seçme özgürlüklerinin bulunduðunu ‘hatýrlamalarý’ gerekiyor.
‘Uyuþmuþ’ ve ‘þartlandýrýlmýþ’ bir beyin nasýl ‘seçim’ yapabilir?
Ha, evet bir seçenek var.
Ama bu seçeneði uygulamak için içinde bulunduklarý ‘fasit daireyi’ kýrarak dýþarý çýkmalarý ve net olarak ‘uyanmalarý’ gerekiyor.

Irak Savaþýný, televizyon ekranlarýndan ellerinde kutu biralarý ve cips eþliðinde seyredenler ‘futbol maçý’ formatýnda gönderilen görüntüleri, ‘mahsusçuktan’ yapýyorlar imgelemi ile algýlar.
Yani, atýlan her bomba, imgesel ortamda, anlatýlmaz güzellikteki ýþýk ve dans gösterisine karþýlýk gelir.
Bu kodlarla ekrana yansýyanlar, denekler için bir havai fiþek gösterisi tadýndadýr.
Orada, o anda yaþanan gerçek dünyaya ait dehþet, panik, korku ve yaþama isteði gibi insani deðerleri algýlamaktan çok uzak olan ‘denekler’ için her þey, western fimlerinin olay örgüsü içinde cereyan eder.
Oynayan filmin yönetmeni ‘stop, mola’ dediðinde, ‘ölü taklidi’ yapan Iraklý çocuklar ve siviller düþtükleri yerden ayaða kalkacak, köþedeki Mc Donalds’a giderek hamburgerlerini yerken bir yandan da Coca Colalarýný yudumlayacaklar ve 1. Lig Maçlarýný konuþacaklardýr.
Ayný anda ‘savaþ oyununu’ naklen veren televizyon kanalýnda da reklam kuþaðý girmiþ ve deneklere ‘çay ve ihtiyaç molasý’ imkaný tanýnmýþtýr.
Reklam kuþaðýndan sonra, kaldýklarý yerden canlý ‘savaþ oyunu’ yayýnýna devam edenler, deneklere ‘sinema kuþaðý’ lezzetinde hoþ bir akþam geçirtmiþ olurlar.
Ýþte, bu formda kodlanan imgelemler eþliðinde, orada yaþananlara dair en küçük bir fikri bile olmayan ‘deneklerden’ nasýl gerçek dünyaya özgü bir tepki vermesini beklersiniz ki?
Þu anda yaþananlar kabaca böyle.

Bu arada televizyon, eskiden bir araya gelinen iletiþimin en temel unsurunun yaþandýðý yemek masasý sohbetlerinin yerini almýþtýr.
Aile bireyleri artýk yemek masasýnýn deðil, televizyonun karþýsýnda bir araya geliyorlar.
Bir farkla, yüzleri birbirlerine deðil, akrana dönük olarak.
Böylece, yüz yüze yapýlan sohbetlerin doðal sonucu olarak ortaya çýkan, karþýsýndakini merak etme, endiþelenme, özen gösterme gibi temel insani deðerler, televizyonun yarattýðý yapaylýk içinde yüzeysel ve sýradan davranýþ kodlarýna dönüþmüþ durumda.
Sevinçlerini ve mutluluklarýný bir araya gelerek paylaþan aileler þimdi, Sopranoslarýn seyredildiði ekranlarýn önünde bir araya gelerek sevinçlerini ifade edebiliyorlar.
Bu arada küçük bir parantez açalým.
Türk toplumuna bakarsak, Türk insanýnýn evinde cenaze varsa en az bir hafta televizyonun düðmesini açmaz.
Neden mi?
Yaþanan acýyý 'özümseyebilmek' için desek.
O nedenle, güçlü gelenek ve görenek aðýyla çevrelenmiþ ve bilinen yöntemlerin pek iþe yaramadýðý ‘Türkler’ garip bir cins olarak proje üretenleri zorluyor.
Anahtar kelime, 'özümsemek' olabilir mi?

Gelelim deneklerimize.
Þu anda, Amerika’da çok iyi para kazanan meslek gruplarýndan biri de psikiyatristler.
Neden acaba?
Keskin bir ironiyle, sakýn dizi filmlere bile konu olmaya baþlayan ‘yabancýlaþma’ süreci olmasýn.
Neredeyse, kiþi baþýna bir psikiyatrisin düþtüðü ülkede, içine düþtüðü ‘yabancýlaþma’ çýkmazýndan psikiyatristlere taþýnarak kurtulacaðýný sananlarýn sayýsý çýð gibi artýyor.
Neden, þiddet bu kadar yaygýn?
Ortaokul çocuklarýnýn makineli tüfekle ortaokullarda katliam yapmalarýna o kadar çok sýk tanýk olunmaya baþlandý ki, bu gerçek yakýnda gündelik sýradan olaylardan biri haline gelecek.
Bu ‘görsel’ ve ‘iþitsel’ imgelemlerin bazý bünyelerde ‘alerji’ yapmasýndan kaynaklanýyor olabilir mi?

Bu arada, dünyayý yöneten ve ayný zamanda medyayý da kontrol eden 10 kartelden yada çok uluslu þirketden bahsetmiþtik.
Mahallenin Delisi olarak, televizyon ekranýnýn arkasýnda var olan ve ucu bucaðý görünmeyen zincirin halkalarýnýn sonunda, gelip 'silah sanayine' dayandýðýný da eklemiþtik.
Aðýzlarýnýn suyu akarak ‘Irak Savaþý’ný western filmleri tadýnda sunanlar, reklam kuþaðý ile soslandýrdýklarý yayýnlarýnda, silah sektörünün tellallarý misali, topluma ‘savaþ oyunu gazý’ pompalamýyorlar mý?

Bu olay örgüsünün dýþýna çýkabilenler de var.
Canlarý yananlar.
Oðullarýný, kocalarýný savaþta kaybedince, çektikleri acý ile birlikte ‘soru sormaya’ baþlayanlar.
Acý refleksinin ani þokuyla, 'uyuþmuþ' beyinler tekrar çalýþmaya baþlayýnca, kiþi 'farkýndalýðýný' yaþamaya baþlar.
Ve en basit soruyu sorar ‘neden’?
Sorgulama süreci ile olayýn dýþýna çýkanlar, gerçeðin acýtan yüzüyle karþýlaþýrlar.
Ama bu sadece, caný yananlar için geçerlidir.
Bir de olayý taaa en baþýnda fark eden ve sayýlarý tam olarak bilinmeyen çok küçük bir azýnlýk var.
Onlarý iþi saðlama baðlýyor ve televizyonu evlerine sokmuyorlar.
Televizyonsuz bir dünyada,
Tam olarak en son ne zaman ‘gerçek’ bir kitap okuduk?
En son hangi klasik müzik konserine, tiyatroya, operaya, baleye, sergiye, seminerlere gittik?
En son ne zaman bütün aile bireyleri ayný mutfak masasýnýn çevresinde toplanarak gerçek bir sohbet yaptýk?
‘Beyinsel beslenmemizi’ saðlayan bu kaynaklara en son ne zaman ulaþtýk?
Yani beynimize kan gitmesini saðlayan süreci ateþleyen ‘soru sormak’ ve ‘sorgulamak’ eylemlerini ne zaman gerçekleþtirdik.
Neden mi?
Farkýndalýðýmýz, bu eylemlerin ‘son kullanýlma tarihleri’ ile eþ anlamlý da ondan.

Bu arada dip notu, televizyona neden yaygýn olarak ‘aptal kutusu’ dendiðini de böylelikle anlamýþ bulunuyoruz.
Neden, hala mý ýþýk yanmadý mý?
‘Aptallaþtýrdýðý’ için desek?

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Mahallenin delisini çok sevdim ben.
Gönderen: Kâmuran Esen / Mudurnu
26 Nisan 2004
Merhaba; Mahallenin delisini çok sevdim ben..........HARÝKASINIZ.......Tebrikler ve sevgiler....Kâmuran Esen




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sinema ve televizyon kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ali Bey Hidayete Erdi
Sesine Botoks Mu Yaptýrdýn Dinçer Aðabey?

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.