..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Denemeler"de gördüðüm þeyi Montaigne'de deðil, kendimde buluyorum. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Mikail Boz




3 Kasým 2005
Ütopik Sahiller (2)  
Mikail Boz
Acýnýn çýðlýklarýný her yerden duyabilirsiniz. Gerçeklere karþý hayallerle savaþmanýn çýðlýklarý, ya da hiç savaþamamanýn... Sorun gerçeklik sorunu, gerçeði bulma sorunu...


:BFFB:
***

Onun iþe gelmediðinin dördüncü günüydü. Ýnsaný bunaltan bir sýcak her yeri sarmýþtý. Gerçi iþyerini havalandýrmalarý çalýþýyordu, ama bu, sýcaklýðý daha az hissedilebilir bir duruma sokmuyordu. Ýçimi dayanýlmaz bir sýkýntý sarmýþtý. Kendimi birkaç gün sonra olacak bayram tatiliyle avutuyordum. Tatilde nereye gideceðimi bilmiyordum, ama çekip gitmeyi düþünüyordum. Bunun ne kadar iyi bir çýkýþ yolu olduðu tartýþýlýr olsa da, o an için bu bana tek çýkýþ yolu olarak görünüyordu. Nereye gittiðini bile bilmeden öylece bir yerlere gitmek ve akla hayale gelmeyecek þeylerle karþýlaþmak istiyordum. Bu belki bana yeni bir yolun kapýsýný açardý. Ya da daha önemlisi, yaþadýðým bu son þeyleri unutmama bir araç olurdu bu kaçýþ.

Yalnýz insanýn neyden kaçtýðý çok önemli olmuþtur her vakit. Yaþadýðým yýllar boyunca hiçbir þeyden kaçamadýðýmý, tam tersi onlarýn beni býraktýðýný söylemek bile bazý þeylere yanýt olabilir belki. Çünkü ben asla kendimden kaçmayý becerememiþimdir. Kaçmayý baþardýðýmý sandýðým þeylerin ise benim için çok önemi olmadýðýný sonralarý anladým. Bunun bile ne kadar iyi bir ilerleme olduðunu ifade etmek zordur belki. Çünkü bu, önümüzde duran her öncelikli þeyin büyük bir öneminin olmadýðýný anlaða çýkarmaktýr. Bir kere bile hissedilmeyedursun bu, çok þey deðiþir hayatta.

Bunlarý düþünürken birden bire kalýn bir ses iþittim. Tanýdýk bir sesti bu. Sesin geldiði yöne baktýðýmda onu, yani Erkin’i gördüm. Cýlýz bedeniyle dimdik duruyor ve önüne gelen herkesi bir araya toplamaya çalýþýyordu. Sanki sýðýr çobanlarýný taklit etmek istiyor gibiydi. Bana o an þaþýrtýcý geldi ki, herkes onun bu edimine mümkün olduðunca uyma gayretinde. Bir süre bu uyuma bir anlam verememiþtim. Herhalde sihirli bir þey oldu diye düþünüyordum. Sonra benim yanýma gelince olanýn aslýný öðrendim. Elinde uzun bir silah vardý. Ýyi cila yapýlmýþtý silaha ve bunun bir sonucu olarak parlýyordu. Silahýn ucunda susturucu takýlýydý. Anlayamýyordum böyle bir silahý nerde bulduðunu. Silahý bana doðrultmadan herkesin geçtiði yere geçmemi istedi. Silah beni korkutmasa da dediðini bir saygýyla karþýlayýp yaptým ve toplanmýþ ve korku içinde duran kiþilerin arasýna geçtim. Herkes Erkin’e bakýp af diliyordu. Esasta neye af dilediklerini bilmiyorlardý, ama bu herhalde umurlarýnda da deðildi. Herkes aniden ortaya çýkmýþ olan bu çocuðun hedefi olmak istemiyordu. O ise bütün yalvarma ve yakarmalara karþý susuyordu. Ben de önümde olan bu olaylara bakýyordum ve bunlar bana çok normal geliyordu.

Erkin önce herkesin telefonlarýný getirip kendisine vermesini istedi. Telefonu olanlarý parmaðýyla göstererek sýrasýyla yanýna çaðýrýyordu. Kimlerde telefon olduðunu çok iyi biliyordu. Kimisi telefonu olmasýndan kaynaklý ölebileceðini düþünerek kendi kendine mýrýldanýyordu. Sonra eðilip selam vererek Erkin’e teslim ediyorlardý. Son olarak, iþten ayrýlmadan önce bir sýra önünde çalýþtýðý ara ütücüyü çaðýrdý. Ara ütücü telefonunu koyarken birden Erkin’e bacak salladý. O ise gözünü kýrpmadan ara ütücünün kafasýna bir kurþun sýktý. Kurþun sessiz bir ýslýk gibi beynine girmiþti onun. Öldürdükten sonra gülerek, “Senin bunu yapacaðýný biliyordum Zerotus,” dedi. Bu söylediði isme çok þaþýrmýþtým. Gerçekte ölenin ismi Ahmet’ti. “Ýþte,” dedi, “kimin ne yapacaðýný çok iyi biliyorum. Bugün hesaplaþma günüdür anlýyor musunuz? Çünkü iki kere iki beþ eder.”

Ben de biliyordum iki kere ikinin beþ ettiðini, ama neyin hesaplaþmasý olduðunu bilmiyordum bu olanlarýn. Zaten bunu düþünemiyordum da. Baðýrarak, “Protus ortaya çýk!” dedi. Herkes birbirine bakýyordu. Kimse Protus olmak istemiyordu. Bunlarýn içinde ben de olsam da dayanamayýp “Kimdir o?” dedim. “Þu!” deyip patronu gösterdi. Patron çekinerekten de olsa öne doðru çýktý. Protus olmak onunda hoþuna gitmemiþti. O an Protus ismini yakýþtýramamýþtým patrona. Erkin baðýrarak:

“Ýþte Protus karþý karþýyayýz. Sen, yüzyýllarýn iðrenç canavarýsýn. Bunu biliyorsun!.. Þey, ya da bilmen gerekiyor. Ama artýk kimseye kötülük yapamayacaksýn. Bugün iþinin bittiði gündür,” dedi.

“Ne yapmýþým ki?” dedi patron. Ancak, daha buna bir cevap bile alamadan yüzüne bir kurþun yedi. Erkin ise yine gülüyor, içinde bulunduðum topluluktansa korku içinde bir mýrýldanýþ yükseliyordu. Sonra Erkin birden silahýný kaldýrdý ve arkalara uzattý. Silahýn yönlendiði yerdeki herkes bir anda kaçýþmýþtý. Bende bir kenara çekilip silahýn yönlendiði yere baktým ve telefonlu birisini gördüm. Bir makineciydi o. Erkin ona “Senin bunu yapacaðýný zannetmiyordum Applehead” deyip telefonlu kiþinin önce karnýna, sonraysa boðazýna ateþ etti. Bu kadar hýzlý biçimde onu nasýl fark etti anlayamamýþtým. Ardýndan, “Ýþimizi hýzlandýralým,” dedi. Bir süre bekledikten sonra “Mirrord öne çýk!” diye baðýrdý. Kimse öne çýkmayýnca, “Pis kokulu, ateþli canavar,” diyerek ustabaþýný gösterdi. Ustabaþý öne çýkýnca iki elde ona ateþ etti. Ortalýk kan gölüne dönmüþtü. Ardýndan hemen “Grubys sýra sende,” deyip patronun karýsýna ateþ etti. Patronun karýsý af dilerken Erkin ona tam dört el ateþ etmiþti. Bunun ardý sýra topluluktan birisi “Bitti!” deyip Erkin’in üzerine saldýrdý. Neyin bittiðini anlayamasak da bir baþka kiþi daha Erkin’in üzerine saldýrmýþtý. Erkin ise ikisinin de üzerine birer el ateþ etti. Onlar acý içinde kývranarak yerde yatarken, Erkin hemen silahýnýn þarjörünü deðiþtirdi ve ardýndan birer el daha ateþ etti üzerlerine. Ýþin garip yaný ateþ ettikçe gülüyordu. Sonra:

“Daha önce yüzünü göstermeyen canavarlarda yüzünü gösteriyor. Ama üzülmeyin! Bu daha iyi… Bunlar bu günü daha önemli ve anlamlý yapmaktan öteye geçmez.” dedi.

Artýk, herkes düþtüðü dehþetten donakalmýþtý. O an benim aklýma, kutlamalarda sorulan “günün anlam ve önemi” sorusu gelmiþti. Sanki binlerce insanýn olduðu bir yer de bana bu soru soruluyordu ve ben ter içinde cevaplamaya çalýþýyordum bunu. “Hadi… Hadi hadi” diyorlardý bana. Ýçimden baðýrarak “Yeter be!” dedim ve etrafýma bakýndým. Bulunduðum durum nasýldý ve ben ne düþünüyordum? Sonra ise bu bana çok komik geldi ve güldüm. Diðerleriyse eminim sýranýn kime geldiði konusuna kafa yoruyordu. Ancak bazýlarý þanssýzdý ki hemen öðrenecekti bunu.

Erkin baðýrarak, “Son iki kiþi kaldý. Yani son iki pis yalaka canavar. Kim bunlar? Hý? Kim olabilir ki? Tabii ki Total ve Ordures.” dedi. Bunlarý gözlerini iyice açarak söylemiþti. O an çok korkunç bir görünüm almýþtý yeþil gözleri. Herkes, onun elindeki silahýn doðrultusuna yoðunlaþmýþtý. Çünkü çözüm o silahýn doðrultusundaydý. Silah bu sefer orta iþlerine bakýp herkese eziyet eden bir bayana ve benim önümde çalýþan makineciye yöneldi. Birer kurþunla onlarýnda iþi bitmiþti. Daha ateþ etmeden ölmüþ gibiydiler onlar. Ve bu açýdan çok deðersiz gözüktüler bana. Zaten onlarýnda ölüþü herkesi rahatlatmýþtý. Artýk kimsenin ölmeyeceðini bilmek sað kalanlara “iyi yaptýn” bile dedirtiyordu. Erkin ise elini havaya kaldýrdý ve daðýnýk duran herkesi patronun cesedinin üzerine çýkarak bir araya topladý. Heyecanlýydý. Sürekli elleri titriyordu. Gözlerindense devamlý yaþ geliyordu.

“Ýþte,” dedi, “gördüðünüz gibi büyük günümüzün hakkýný yettiðince verdik. Siz Preks halký da içinizdeki birkaç hain dýþýnda bundan memnunsunuz. Bunu biliyor ve hissediyorum. Zaten o hainlere de hak ettikleri cezayý verdik. Yüzyýllardýr beklenen kurtuluþ günümüz sonunda geçekleþti. Bu, bin bir zorlukla gerçekleþse de önemli deðil. Önemli olan, þu an kötülüðün kralý Protus’un üzerinde size konuþmamdýr.

“Artýk herkes özgürdür. Herkes bu özgürlüðün deðerini bilmeli ve kötü canavar Protus’u yeniden diriltmemeliyiz. Önümüzdeki açýlan özgürlük kapýsýndan herkes girsin. Bu kapý özgür dünyaya açýlýyor. Orada her þeyden yettiðince alýp, yeterince kullanacaðýz. Sonsuz bir mutluluk bekliyor bizi orda: Doyumsuz ve buradaki mutluluklara benzemeyen bir mutluluk. Siz Preks halký bu kapýdan giren ilk halk olacaksýnýz. Bu ne büyük bir þeref anlatamam. Gidin ve sizden sonra gelecekler için hazýrlýklar yapýn. Onlarý türlü türlü hediyelerle karþýlayýn. Karþýlayýn ki gerçek mutluluðu öðrensinler.

“Sakýn beni de unutmayýn ha! Ben Globus, iþim bitince size katýlacaðým. Ben diðer halklarýn yanýna gidip, onlara diðer düþmanlarýmýza karþý birlik olma çaðrýsý yapacaðým. Ve zaten biliyorsunuz ki hepsini yeneceðiz. Ondan sonra ardýmda milyonlarca kiþiyle gelip aranýza katýlacaðým. Bize de hediyeler hazýrlamayý unutmayýn tamam mý? Bana hiç olmazsa birkaç tabak meyve hazýrlayýn. Ama dikkat edin taze olsunlar. Karpuzun çekirdeklerini de iyi temizleyin. Elmanýn da kabuðunu mutlak soyun. Etler kokmuþ olmasýn. Bol bol balýk kýzartýn ve kýlçýklarýný iyi temizleyin. Ha, bir de bolca patates kýzartýn. Ah! Onun kokusu bile mutlu eder beni. Bunlar… Bunlar o yorgunluðun üstüne çok iyi gider dimi ama? Neyse! Artýk bir an önce hazýrlýklarýnýza baþlayýn. Ben þimdi gidiyorum. Siz bu kazandýðýnýzý sakýn kaybetmeyin. Yaþasýn özgürlüðümüz! Yaþasýn zaferimiz! Yaþasýn Preks halký!”

Erkin’in konuþmasý bitince herkes “Yaþasýn!” diye ona katýldý. O gidene kadar onu alkýþlamaya ve ona öpücük yollamaya devam ediyorlardý. Erkin ise giderken kendisine yapýlan bu saygý ve sevgi gösterisine yerlere eðilip selam vererek cevap veriyordu. Yüzü her þeye ulaþmýþ olmanýn verdiði hazla gülüyordu. Onun böyle sevinçli oluþu beni de mutlu ediyordu. Ancak bir yandan da ona üzülüyordum. Yaptýklarýnýn bir bedeli olduðunu hiç düþünmüyordu herhalde. Tam kapýdan çýkarken bana bakýp güldü. Bende yavaþça ona gülümsedim. Ardýndan yumruðunu kaldýrdý ve çýkýp gitti.

Onun gitmesiyle birlikte herkes þaþkýnca etrafýna bakýnmaya baþlamýþtý. Az önce ona “Yaþasýn!” diyenler, þimdi “Týrlatmýþ… Manyak bu” diyordu. Ýçimden bir his, onlarýn bu yargýlarýna “yanlýþ” dese de onun deli olduðuna bende inanýyordum.

Gözüm yerde yatan cansýz bedenlere kayýyordu sonra. Hepsi de daha bir saat öncesinde canlý birer insandýlar. Þimdiyse akan kanlarýyla yerleri kýrmýzýya boyuyorlardý. Çok garibime gidiyordu bu olanlar. Ölümlerini bir film gibi izlemiþtim. Ama iþin kötü yaný bir seyirci olarak deðil, bir oyuncunun hisleriyle izlemiþtim.

Biraz vakit geçince herkes bir kenara oturup beklemeye baþladý. Onlar da yerde yatanlara bakýyordu. Herhalde daðýlmýþ ve delinmiþ bedenlere bakýp olayý anlamaya çalýþýyorlardý. Kimsenin kalkýp polisi aramak aklýna gelmiyordu. Hatta ben, Erkin gidince hepsinin koþarak atölyeyi terk edeceðini sanýyordum. Ama belki de birisinin gelip onlarý “kapý”ya götüreceðini sanýyorlardý. Açýkçasý o an ben de bekliyordum böyle bir þey olmasýný. Bir anda ýþýktan kapýnýn açýlacaðýný ve hepimizi içine alacaðýný düþlüyordum. Gerçekten olabilirmiþ gibi geliyordu bu bana.

Yaklaþýk kýrk beþ dakika sonra oturduðum yerden kalktým ve bir zamanlar patronun olan büroya gittim. Polisi arayýp gelmelerini istedim. Çok ilginç gelmiþti bana bu. Hayatýmda hiçbir zaman polisleri aramamýþtým. Olayý telefonun ardýndaki kiþiye anlatmak bana kimi yönleriyle saçma geliyordu. Polise olayý anlatýp ne zaman geleceklerini sorduðumda “Az sonra,” diye cevap vermiþti. “Zaten,” dedim ona, “zaten hep polisler iþ bitince gelir”. Bunu duyan polis bir cevap vermedi bana. Hâlbuki kýzar diye zannediyordum.

Bürodan çýkýp tekrar içeri girdiðimde birisi bana bakýp, “Kapý nerde?” dedi. Ona dikkatlice baktým ve “Bilmiyorum,” dedim. O ise baþýný eðip aðlamaya baþladý. Küçük bir çocuk gibi aðlýyordu. Babasýnýn araba almaya söz verip almadýðý ve bu yüzden çýlgýnlar gibi aðlayan bir çocuk gibi... Üzüldüm onun haline. Gidip onu teselli etmek istedimse de buna cesaret edemedim. Gerçi buna gerekte yoktu zaten. Anahtarý bulmadan kapýyý soran birisi neyi hak eder ki?

Bir süre etrafta dolaþtýktan sonra tekrar cesetlerin yanýna gitmiþtim. Üzerlerinden acayip bir koku yayýlýyordu. “Çok iðrenç ve acayip kokuyorlar.” dedim etrafýmdakilere, cevap vermediler bana. Bu söylediðime cevap vermemelerine üzülmüþtüm. Onun yerine birisi “Kapýyý nerde buluruz biz?” dedi. Az daha gülecektim bu dediðine, bunun yerine düþünüyor numarasý yaptým. Soranýn suratýna baktým. Ortada çalýþan þu dalgýn kýzdý soruyu soran kiþi. Yüzü, merak ettiði þeyi öðrenmeye çalýþan bir çocuðunki gibi savunmasýz ve korkulu bir hal almýþtý. Caným onu gidip tokatlamak istiyordu. Susmak istesem de sorduðu soruya cevap vermek istiyordum. Ama bu sanki çok uzun olacak gibi geliyordu bana. Kýsa kestim ve ona þiir okudum.

Düþlerde kalmýþ ne yazýk ki düþ artýklarý.
Ulaþýlmaz diyarlarýn pençesinde,
Acý çeker hale gelmiþ onlar.
Kim bilir nasýl alýnýr avuçlara.
Kapanan gözlerle, yolculuk yapýlmadan…

Bunlarý duyar duymaz aðlamaya baþlamýþtý kýz. Hâlbuki dediðimden bir þey anlamaz zannetmiþtim. Bir süre durdum ve sonra tekrar bir þiir okudum.

Korktuðunda geleceðe,
Sevindiðinde geçmiþe gitmek ister insan.
Zaten bilmez ki nereye gitmek istediðini.
Savruluþunu aynada izler ha bire.
Ýzledikçe kahrolur,
Ve
Durduðu yerde birilerini intihar ettirir o.
Cezayý hak etmiþtir zaten.
Nereye gideceðini bilmeme suçuna,
Koþarak yerinde sayma cezasýný hak etmiþtir.

Ardýndan bir þeyler daha okuma planý yapmýþtým ki polisler geldi. Bu kadar sessiz gelmeleri þaþýrtmýþtý beni. Ýçeri girer girmez bir bize, bir de yerdekilere bakmýþlardý. O an ne düþündüler merak ettim. Ýçlerinden birisi, “Hiç kimse yerinden oynamasýn!” dedi. Sanki oynamak gibi bir halimiz varmýþçasýna… Ardýndan sýra sýra gelip suçluymuþuz gibi bizi kolumuzdan tuttular ve götürdüler. Ýþyerinden dýþarý çýktýðýmda kendimi anlam veremediðim bir þekilde özgür hissettim. Bir sürü insan bizlere bakýyordu. Onlarýn gözünde kendimi bir an suçlu gibi göründüðümü hissetmiþtim. Sonra bu bana çok saçma gözüktü. Ardýndan arabaya bindik ve gözüme vuran güneþin bana yaptýðý kýzýl hücrede karakola götürüldük.

* * *

Yaklaþýk yirmi metrekarelik bir odanýn içinde bizi teker teker sorguya çekmiþlerdi. En son sorguya çekilen ben olmamdan kaynaklý benim Erkin’le olan iliþkimi tüm ayrýntýlarý ile anlatmamý istiyorlardý. Çekinmeden anlatýyordum bunu onlara. Yalnýz biraz sansür uyguluyordum.
Bana, “Suçlu seninle tanýþtýðýndan itibaren deðiþmiþ,” dedi zayýf bir polis.

“Doðrudur,” dedim. “Ýnsan yeni birisiyle tanýþmaya görsün hemen deðiþir”.

“Ona neler anlattýn?” dedi.

“Doðru yolu her zaman aramamýz gerektiðini,” diye cevap verdim.

“Neymiþ o doðru yol?” dedi.

“Tartýþmasýz biçimde herkesi sevmektir,” dedim.

Bunu söylerken caným kahkahalarla gülmek istiyordu. Ama bunun yerine masumca durmaya çalýþýyordum. Polis bana pek inanmaz bir bakýþla “Hým!” dedi.

Bir süre bekledim ve þiþman ve orta yaþlý olan bir baþka polis, “Sence suçlunun bu kadar insaný öldürmesinin sebebi nedir?” dedi.

Adamýn burnunda kocaman bir sivilce vardý. Ona, “Erkin insanlarý öldürürken sürekli deðiþik isimlerden bahsediyordu. Örneðin, bizim patronun ismi Halil’ken, ona Protus diyordu. Sanki öldürdüðü kiþiler bu dünyada yaþamýyormuþ gibi geliyordu bana. Sanki… Sanki kendi beyninin içindeki þeyleri öldürüyor gibiydi. Bize kurtuluþtan bile bahsetti. ‘Özgür Dünya’ya gidecekmiþiz ve orda mutlu olacakmýþýz. Zaten kendisi de diðer insanlarý kurtarmaya gidecekmiþ. Öyle dedi bize.” dedim.

Polis gözlerini fal taþý gibi açýp bana “Komünist olmasýn o?” dedi.

“Yok caným!” dedim ona. “Öyle olsa bundan açýkça bahsederdi bize. Bence o daha çok deliye benziyordu”.

“Deli mi?” dedi.

“Evet, tamamýyla öyle” dedim.

Yine uzun bir “Hým!” dedi. Ardýndan sorgumun bittiðini, ama ileriki zamanlarda tekrar görüþebileceðimizi, bu yüzden adresimi ve telefon numaramýn onlar tarafýndan bilinmesi gerektiðini söyledi. “Vatanýný milletini seven bir insan olarak bu olay hakkýnda elimden gelen bütün yardýmý onlara yapacaðýmý,” söyledim. Güldü ve omzuma vurdu.

Karakoldan eve giderken hala olayýn þokunu atlatabilmiþ deðildim aslýnda. Karakolda ister istemez rol yapmýþtým. Ama bunu neyden çekinerek yaptýðýmý bilemiyordum. Gerçekte hala olanlara bir anlam veremiyordum. Hatta hiçbir þey olmamýþ gibi hissediyordum. O an rüyada olmayý isteyip bu kâbustan uyanmayý istiyordum. Ancak, yürürken bir an aklýma Mavi Defter geldi. Sanki her þey onda þifreliydi. Demek bana, “Ben gitmeden okuma,” demesinin sebebi buydu. Her þeyi oraya yazýp bana vermiþti. Ben ise bunu anlamamýþ, hatta onun görünmediði dört gün boyunca, “Gitti!” deyip alýp defteri okumamýþtým. O an hýzlýca eve gidip defteri okumak istiyordum. Çözümün onda olduðunu düþünüyordum ve bunda da haklýydým. Eve gidip yataða uzanarak defteri okumaya baþladýðýmda “anahtarýmý” bulmuþ olduðumu anladým.

Defter yaklaþýk yüz elli sayfaydý. Ýlk sayfasýna Erkin adýný yazýp “Yaþamým” diye baþlýk atmýþtý. Her yazýlan yazýnýn altýna hangi zamanda yazýldýðýna dair tarih vardý. Bu tarihler önceleri sýrasýyla giderken, sonrasýnda görüleceði gibi büyük farklar içeriyordu. Bu notlarda, diyebilirim ki yýllarca aradýðým çözümle hiç beklenilmeyen biçimde karþýlaþtým. Eðer ki gerçek bir tanrý olduðuna inansaydým o notlarý okuduktan sonra bunun rahatlýkla Erkin olduðuna inanabilirdim. Çünkü o bir dünya yaratmýþtý ve kurduðu bu dünyayý büyük bir kudretle yönetiyordu. Þu bir gerçek ki, birisi ona bunlarýn hayal olduðunu söyleseydi onu buna inandýramazdý. Çünkü ona göre her þey “akla uygun”du.

Notlarý, en baþýndan benim “mekanik insanlar” yargýmý deðiþtirdi. Eðer o, bu kadar derinlemesine anlayabiliyor ve kurabiliyorsa, herkes bunu yapabilirdi. Herkes bu dünyayý her ne kadar fazla ifade etmese de “hissediyor”du. Ki, hissetmek bir þeyleri yaratmanýn ilk adýmý deðil midir? Diðer yandan onun insanlarý öldürmesi, eðer ki bir suçsa bu suçun sadece ona mý ait olduðuna dair kuþku duymaya baþladým. Onunda söylediði gibi ona yol gösteren bendim. Benim onun yaptýklarýnda hiç mi sorumluluðum yoktu? Ya da yalnýzca ben mi? Onu saran herkesin bu yapýlanlarda hiç mi payý yoktu? Evet, bu olanlar da hiç mi paya sahip deðildik biz?
Ütopya, yabancýlaþma, gerçeði kaybet(tir)me, felsefe ve bunlarýn ötesinde iþçiler; evet iþçiler...

* * *



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yeþil Canavar
Dalgakýran
Uyanýþ
Ütopik Sahiller (1)
Ütopik Sahiller (3)
Ecstasy

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Utanç
Günün Sonuna Yolculuk
Ölüm Döþeðinde Puslu Aþka Keþfi (2)
Ölüm Döþeðinde Puslu Aþk Keþfi (1)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Seni Düþünmek [Þiir]
Yüzyýllýk Yalnýzlýk [Þiir]
Kan (At) Lý Geceler [Þiir]
Hedef [Þiir]
Mahpus [Þiir]
Iþýk Hýzýný Geçmek Mümkün Mü? [Deneme]
Týrnak Yeme Meseli [Deneme]
Kim Ýçin Din ve Vicdan Özgürlüðü? [Deneme]
Yalnýzlýk [Deneme]
Mutlu Bir Evlilik Ýçin 4 Altýn Kural [Deneme]


Mikail Boz kimdir?

Mikail BOZ

Etkilendiði Yazarlar:
N. Gogol, F. Kafka, J. M. Coetzee, L. F. Celine, M. Proust, A. Camus


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mikail Boz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.