Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Pazar yazısı olarak ne yazacağımı düşündüğüm yağmurlu bir cumartesi akşamıydı. Biraz önce sinemadan çıkmış yürüyordum. Aşıktım, hem de beş dakikadır. - kemal yapma be oğlum, o bir filmdi desem de işe yaramıyordu. O gözleri görmüştüm bir kere. “Bembeyaz tenine muhalif, sürekli nemli olduğundan olsa gerek, yosun tutmuştu gözleri.Yemyeşildi.” kendi kendime ne yapıyorum ben dedim. karşımda olmayan aynadan şöyle bir kendime baktım. Hiç bir şey gözükmüyordu. Hava soğuktu, buğulanmış gözlüklerim. Çıkardım attım, bunu taktığım zaman her şeyi net görüyor olsam da, ne belli her şeyin net olduğu? Belki gerçek olan, her şeyin netliğini kaybetmiş olduğudur, belki pembe bir gözlük gibi, dünyayı olmadığı şekilde gösteriyordur bu gözlük. Nereden biliyorum gözlerimin hasta olduğunu. Doktorlara bu kadar koşulsuz nasıl güvenebilirim ki? Belki yalancıdır hepsi, Matrix’in yaratıcısı ile anlaşmaları vardır, ya da ajan smith’tirler. Beni kandırmak istiyorlardır. Herkesin aksine dünyanın netliğini kaybettiğini, her cismin astigmatik bir şekilde eğri büğrü olduğunu keşfettiğim için, bana böyle bir oyun oynuyorlardır. Olmaz mı? Olur dedim, fırlattım attım. İnsanların yüzleri silik silikti artık. Gözlerimi kapadım, yemyeşil gözler hala karşımdaydı. Galiba gözlerim benimle bir oyun oynamaktaydı. Sonra bu oyuna kulaklarımda katıldı. Arkamdan bir ses geldi. Aslında duyduğum bir ses sayılmazdı. Çünkü kulağıma gelen müzik eserlerindeki sus gibi bir sessizlikti. Garip bir melodisi vardı ve bu benim çok hoşuma gitmişti. Suslardan oluşan bir şarkı. Enfes. Ve eminim bu şarkıyı seslendiren bir kadındı. Şıp sevdi demeyin bana ama bu seferde bu kadına aşık olmuştum. Görmesem de duymasam da aşık olmuştum işte, Ama niye, niye böyle olmuştu ki, niye göremiyordum ki onu? Düşündüm, yanlış zamanda burada olduğum için göremediğimi anladım. Belki gecikmeseydim onunla tam burada karşılaşacaktım, ama kibrit almak için büfeye girdiğim için kaçırdım onu? Burada çarpışacaktık beklide, göz göze gelecektik. Ama ben randevuma sadık olmadığım için tesadüf beni beklememiş, kendi yoluna gitmişti. Bunu anlamanın tek bir yolu vardı? Derin bir nefes aldım. Tüm olfaktör hücrelerime emir verdim. Koklayın çabuk, Loading . . . . . . . . . Evet, beynim ondan yayılan koku moleküllerini tespit etmişti. Şimdi yapmam gereken tek şey onu bulmaktı. İçimi bir umut sardı ve cesaret, Sana bu kadar yaklaşmışken kaybedemem dedim. Ve avazım çıktığım kadar bağırdım. NEREDESİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİN? BEN GELDİMMMMMMMMM. Bağırışımı duyan insanlar bir anda olduğu yerde durup bana baktı, bense onlara. Hiç birinin yüzü net değildi. SİZE SESLENMİYORUMM. GİDİN İŞİNİZE DİYE BİR KERE DAHA BAĞIRDIM. İnsanlar, benim delirmiş olduğumu düşünerek kafalarını çevirip gitmeleri gereken yöne doğru tekrar yöneldiler. Bense, acaba gerçekten deliriyor muyum diye düşünerek, başımı eğdim. Yüz metre kadar bu şekilde yürümüştüm ki, Beynim bir kez daha uyarırdı. Anlamıştım ama emin olmak için tekrar derin bir nefes aldım. Loadingg… Evet, test sonuçları pozitifti, aynı kokuyu bir kez daha duyumsamıştım. Hem de daha yoğun olarak. Arkamda bir yerlerde olduğu belli idi ama, korkuyordum arkamı dönmeye. Öylece durdum bir süre, Sonra bir ses duydum. - beyefendi bu gözlük size ait galiba, arkamı dönüp bakmadan - evet dedim. Ardından - sizden bir şey rica edebilir miyim? Tam arkamda duruyordu ve boynumda soluk alıp verirken oluşturduğu esintiyi duyabiliyordum. - evet, - gözlüğümü gözüme siz takar mısınız? - peki, kollarını boynumun yanından uzatarak ve bedeninin hiçbir parçasını bedenime değmemesine özen göstererek gözlükleri gözüme taktı. Bense bunun ardından gözlerimi kapayıp arkamı döndüm, - gözlerinizi açmayacak mısınız? Dedi bana, ben hiç cevap vermeden, yavaş, yavaş gözlerimi açtım. kör lükten yeni çıkan biri gibi. açılınca gözlerim karşımda net bir şekilde duruyordu. Yosun yeşili gözleri ile ve şaşkın, şaşkın. içimden görüyoruuum görüyoruuuuum diye bağırmak geçti vazgeçtim. Ama Onu daha çok şaşırtacağını bildiğim halde kendimi, - yüzünüz çok net. Bu yüzü görebilmek için, matrix ajan simith’lere inanmaya değer demekten alıkoyamadım. kız - Anlamadım dedi, Bu önemli değil, beni anlamasanız da olur. siz sadece susun yeter dedim.O da,Sustu. bu eşsiz güzelikteki melodinin üzerine daha fazla söylenecek söz yoktu. bende sustum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal pismisoglu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |