..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herkesin derdi başka. -Orhan Veli
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > M.NİHAT MALKOÇ




6 Ocak 2008
Zevrakî"nin Kırıldı Gönül Sazı  
M.NİHAT MALKOÇ
Türk halk edebiyatı henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş büyük bir kültür hazinesidir. Bu büyük kaynaktan tam anlamıyla haberdar değiliz. Bu muhteşem şiir konağında geçmişten günümüze kadar binlerce halk şairi konaklayarak on binlerce şiir söylemiştir. Bu şiirler sözlü gelenekle bugünlere geldiği için çoğu değişmiş veya kaybolmuştur. Günümüzde halk şiiri geleneği devam etse de eski ihtişamından ve özgünlüğünden çok şeyler kaybetmiştir.


:CFAD:
M.NİHAT MALKOÇ

     Türk halk edebiyatı henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş büyük bir kültür hazinesidir. Bu büyük kaynaktan tam anlamıyla haberdar değiliz. Bu muhteşem şiir konağında geçmişten günümüze kadar binlerce halk şairi konaklayarak on binlerce şiir söylemiştir. Bu şiirler sözlü gelenekle bugünlere geldiği için çoğu değişmiş veya kaybolmuştur. Günümüzde halk şiiri geleneği devam etse de eski ihtişamından ve özgünlüğünden çok şeyler kaybetmiştir.

     Halk şiirimizin kaynakları her geçen gün kuruyor. Son dönemlerin yaşayan en büyük halk şairlerinden biri olan Akif Timurhan’ı yeni yılın ilk gününde 01 Ocak 2008’de kaybettik. “Zevrakî” mahlasıyla halk şiiri geleneğine hizmet eden Akif Timurhan 86 yaşındaydı. O “tahta kayık” anlamına gelen “Zevrakî” mahlasıyla halk şiiri tarzında eserler vermiştir.

     Akif Timurhan, 1922 senesinde Gümüşhane’nin Köse ilçesine bağlı Yuvacık(Gelinpertek) köyünde dünyaya gelmiş, ömrünü o topraklarda sürdürmüştü. Şiire küçük yaşlardan itibaren ilgi duymaya başlamıştı. Sanatın diğer alanlarına da ilgi duyardı. Bağlama ve kaval çalar, resim yapardı. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini kendi resimleriyle süslerdi. Bu resimli şiirler eski taş basma divanları hatırlatıyor bize.

     Merhum Akif Timurhan’ı belki de yaşadığı acılı hayat şair yapmıştır. O, ailesinin tek çocuğuydu. Buna rağmen ailesi onu bir devlet memuruna evlatlık vermişti. Onun içindir ki biyolojik ve psikolojik anlamda anne baba sevgisinden uzak bir atmosferde yaşamak zorunda kalmıştır. Onun şiire olan meyli gördüğü bir rüyadan sonra daha da artmıştır. O, gençliğinde kendi adıyla şiirler oluşturdu, sonra halk şiiri geleneğine uyarak mahlas kullanmayı tercih etti.

     Son dönem Türk halk şiirinin adı pek duyulmamış gerçek şairlerinden biri olan Âşık Zevrakî, şöhretten uzak yaşamayı tercih ettiği için kendini hep gizledi. İsteseydi, bir de geniş çevresi olsaydı adını ananların sayısı milyonları bulurdu. Fakat o, kalender bir kişiliğe sahipti. Dünyanın görünen yüzünden daha çok, görünmeyen yüzüyle ilgileniyordu. Bu yüzden günümüz gençlerinin çoğu bu önemli halk şairini tanımazlar. Şiir sahasında onun tırnağı bile olamayacak şairlerin şiirleri TRT repertuarlarında yer aldı, pek çok meşhur sanatçının albümünde seslendirildi. Zevrakî’nin şiirleri de şiirden anlayanlarca sevildi, el üstünde tutuldu. Onun şiirleri de değişik kişiler tarafından bestelendi ve okundu. Fakat bu yeterli miydi? Onun adını Gümüşhane sınırlarıyla sınırlayanlar şiire ihanet edenlerdir. Şimdi samimiyetten uzak laflar söylemenin, timsah gözyaşları dökmenin anlamı ve önemi yoktur.

O, zor şartlarda yaşadıysa da, şiir kudretini ve sermayesini paraya dönüştürmeyi hiç düşünmedi. Şiirlerindeki kalite ve harcadığı emek ona ilgi olarak yansımadı. Yani yaşadığı sürece hak ettiği ilgi ve sevgiyi maalesef göremedi. Çok yakınındakiler bile onu görmezden geldiler. Hayatı ve şiirleri hakkında yeterli çalışmalar yapılmadı. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Halk Edebiyatı alanında öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Muhan Bali bu önemli halk ozanıyla ilgili ciddi çalışmalar yapmış bir bilim adamımızdır. Onun “Gümüşhaneli Âşık Akif Timurhan (Zevrakî) (Hayatı, Sanatı, Eseri)” adlı bildirisi bu sahadaki en dikkate değer çalışmadır. Bu bildiri Gümüşhane’de sempozyumda sunulmuştur.

     Âşık Zevrakî, düşünce olarak Bektaşî felsefesinden beslenmiştir. Bağnazlığı ve tek taraflı düşünmeyi aklın afeti olarak görmüştür. Akif Timurhan, Batılı ve Doğulu değerler arasında sentez yapabilmeyi becerebilen ender halk şairlerinden biridir. İnsan sevgisini ve hoşgörüyü baş tacı yapmıştır. Yunus Emre’nin ‘Yaratılanı hoş gördük Yaradan’dan ötürü’ mistik anlayışı onun şiir kaynaklarını beslemiş, dünyaya bakışında temel oluşturmuştur. Şiirlerinde bunun etkilerini açıkça görebiliriz. O, bu zamanın insanının kendi görüşlerini ve şiirlerini anlamayacağını, anlamak için gayret sarf etmeyeceğini söyler, bundan yola çıkarak şiirlerini iki kapak arasına almaya yanaşmazdı. O, şiiri faydalı bir uğraş olarak görürdü. Şu sözü onun şiire olan sevgi ve sadakatini göstermesi bakımından önemlidir: “Bir kişi dahi olsa, kötü bir şey yapacakken şiirimi hatırlayıp vazgeçerse, hayatım boşa gitmemiş olacaktır.”

Zevrakî mahlasıyla halk şiiri formlarında şiirler yazan Akif Timurhan’ın oturmuş bir üslubu vardır. Şiirlerindeki konular, mecazlar, mazmunlar, nazım şekilleri, dil ve söyleyiş ustalıkları güçlü bir geleneğin zirveye ulaşmış bir değerini açıkça gösterir.

     Akif Timurhan’ın şiirleri hayatın aynasıdır. O, yaşananlara hiçbir zaman kayıtsız kalmamış, gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını şiirin tılsımıyla birleştirerek ifade etmiştir. Sosyal meselelere hiçbir zaman ilgisiz kalmamıştır. Son dönemde toplumda meydana gelen yozlaşmayı ve değerlerin aşınmasını yergilerine konu edinmiştir. Bunu yaparken de nükteyi elden bırakmamıştır. Düşündürürken güldürmüş, güldürürken de dokundurmuştur. Fakat eleştirilerini daha çok, yakın çevresindeki meselelere yoğunlaştırmıştır. Yani onun şiir aynası bir anlamda sınırlı mekânlara tutulduğu için görüntüler de sınırlı olmuştur. O sadece eleştirmekle kalmamış, hayat tecrübelerinden yararlanarak kurtuluş reçeteleri mahiyetinde nasihatlerde de bulunmuştur. Cehaletin bizi geride bıraktığını, o varken başka düşmana gerek kalmadığını her fırsatta dile getirmiştir. Onun şu şiiri bu mânâda dikkate değerdir:

     “Cehalet yüzünden geldik ne hale
Fezaya bir füze atamaz olduk
Sıratın üstüne kurarken kale
Koca Ay’da bir çöp çatamaz olduk

Fazilet ararken çıkıp fezada
Neden düştük arzda fitne fesada
Koydum ya kendimi kendim mezada
Sırf safı sarrafa satamaz olduk”

Bütün halk şiirlerinde olduğu gibi Zevrakî’nin şiirlerinde de aşk çok önemli bir yer tutar. Aşk şiirin ana kaynağıdır. Bu aşk bazen beşerî, bazen de ilâhî aşk şeklinde tecelli eder. Fakat beşerî de olsa, ilahî de olsa aşk aşktır. Aşk sevginin tutku derecesindeki tezahürüdür. Kişi bir kulu da sevse neticede onun yaratıcısına muhabbet duymuş olur. Zira kulu en güzel biçimde yaratan Allah’tır. Usta, hünerinin bilinmesinden ve takdir edilmesinden doyumsuz bir haz alır. Onun, aşkı konu edindiği şiirleri akıcı ve sürükleyicidir. Yani lirik şiirlerdir bunlar… Aşk muhtevalı bu şiirlerden birkaç dörtlüğü dikkatinize sunmak istiyorum:

“Böyle miydi sennen bizim sözümüz
Kapıyı üstüme çektin de gittin
Hüsnüne doymadan hasret gözümüz
Gül çehreni çatıp çıktın da gittin

Nöbete dikersin bir hudut gibi
Sarhoş ettin düştüm hem de dut gibi
Evim oldu tıpkı bir tabut gibi
Çiviyi kapağa çaktın da gittin.”

Âşık Zevrakî’nin şiirlerinde dinî unsurlar da dikkat çekici miktarda ve düzeydedir. O, Müslümanlıkla muasırlaşmayı birbiriyle bağdaştırmış, daima bağnazlığın karşısında olmuştur. Ne olursa olsun bütün inançlara daima saygı duyulması gerektiğini savunmuştur. İnsanların her türlü düşünceye karşı tahammül göstermesini istemiş ve bunu bizzat uygulamıştır.

     Halk şiirimizin son dönem ustalarının başında gelen Zevrakî yaşadıkça düşünmüş, düşündükçe tefekkür etmiş, yakın ve uzak çevresine gözlemci bir anlayışla bakmıştır. Şiirlerinde yerel değerlere ve motiflere ağırlıklı olarak yer vermiştir. Şiir ağını örerken yaşadığı doğa onu yönlendirmiş ve bir anlamda sınırlandırmıştır. O, büyük şehirlerde yaşasaydı belki de hayata bu kadar geniş perspektiften bakamaz, bu kadar hoşgörülü olamazdı. Şiir kozasını örerken Gümüşhane’nin tabiatı onun ilhamının altyapısını oluşturmuştur. Hayata şiirin penceresinden bakmış, gördüklerini mısralara söyletmiştir.

Şairler milletin gözü ve kulağıdır. Onlar daima toplumun önünde yürürler. Toplumun gidişatına yön verir ozanlar. Toplumdaki aksaklıklar herkesten çok onları üzer. Geleneğin yaşanması ve yaşatılması hususunda kendilerini birinci derecede sorumlu hissederler. Toplumun, gelenekleri bir kenara bırakıp yanlış yollara sapması, şairleri herkesten daha çok üzer. Kültürel değişim beraberinde bozulmaları ve kopmaları getiriyorsa bu, şairlerin yüreğinde dert olur. Bu anlamda Zevrakî kültürel bozulmanın sancısını çekenlerden birisidir. Onun aşağıdaki mısraları bana Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Sanat” şiirindeki ifadeleri hatırlattı:

“Sapık insan olmaktansa
Sadık köpek daha eydir
Kentte girmektense dansa
Köyde köçek daha eydir”

Âşık Zevrakî, ülkemizin gelmiş geçmiş bütün değerleriyle iftihar eder. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı Gazi Mustafa Kemal’i çok seven ve onun için şiirler yazan bir halk şairidir. Bunun yanında Türkiye’nin Atatürk’ten sonra gelen ikinci adamı olan İnönü’ye de methiyeler yazmıştır. Bugünkü güzellikleri Atatürk’ten kalan miras olarak gören ozanımız Türk’ün Ata’sına olan sevgisini şu dizelerde ebedileştirmiştir:

“En mukaddes mirasıdır Mehmetçiğe sözlerin
Mevzilere hükmeder yine mavi gözlerin
Emanetin daha gür, daha zorlu, daha zinde
      Yılmadan yürüyoruz Atam senin izinde
Âşık Zevrakî der bayrağına büstüne
Billahi, yâd yel bile estirmeyiz üstüne”

Akif Timurhan, şiirlerinde dünyanın geçiciliğine, kulların dünya heveslerine uyup aldandığına değinir çoğu zaman. Fakat ömür sermayesi tükenince yanıldığını anlar insanoğlu. Fakat bu noktadan sonra duyulan pişmanlığın hiç kimseye faydası yoktur. Geçen ömrü geri getirmek mümkün değildir. Zevrakî’nin “Vay Yalan Dünya” şiirinde bu hissiyata rastlıyoruz:

“Eşdikçe de vurdun taşa
Vay gidi vay yalan dünya
Emeğimi verdin boşa
Vay gidi vay yalan dünya

Kapı alçak kafamız dik
Biraz olsun eğilmedik
Alnımıza çarptı eşik
Vay gidi vay yalan dünya”

Âşık Zevrakî’nin şiirlerinde halk edebiyatı unsurlarının tamamını görmek mümkündür. O, şiirlerinde heceyi ustalıkla kullanmıştır. Hecenin daha çok 11’li kalıbını tercih etmiş; bu kalıbın 6+5=11 duraklarını benimsese de bazen 4+4+3=11 duraklarına da yer vermiştir. Şiirlerinde kullandığı nazım şekli ekseriyetle koşmadır. Koşmanın güzelleme, taşlama, koçaklama ve ağıt türlerinde başarılı örnekler vermiştir. Bunun yanında, yazdığı semailer ve destanlar da gerek içerik, gerekse şekil bakımından kalıcı olmaya ve övülmeye namzettir. Bu güçlü yapı uzun tecrübeler sonucunda elde edilmiştir. Şiirlerinde kullandığı nazım birimi dörtlüktür. Halk şairlerinin sıkça kullandığı yarım kafiye onun da tercihidir.

Zevrakî’nin dili sade olsa da şiirlerinde zaman zaman Arapça ve Farsça kökenli kelimelere yer verdiği görülür. Bunun yanında ağız özellikleri, yöresel sözler bu güzel halk şiirlerinde kendilerine yer bulurlar. Onun kullandığı eski ve yöresel kelimeler arasında “ağyar, gümrah, güman, tazarru, naliş, dığa, liğ, gülzar, dıray, uğru, bar, buhağ, har, muhannet, ferzant, efgan, zülal, hatem, temre, ruz, keşfü raz, bünyad, cehim, sakil, leçek, kelem, tınas, fiğ, külür, köstü, ledünni, harabat, cam-ı encam, nuş, baki, nas, enval, esvab, gaffar, cebel, od, temren, visal, şakird…” ilk akla gelenlerdir. Bunlar şiire serpiştirilmiştir.

Gümüşhaneli halk ozanı merhum Akif Timurhan çok yazan bir kişiydi. Bunun içindir ki şiirlerinde zaman zaman söyleyiş ve kafiye hatalarına rastlamaktayız. Onun şiirleri binli rakamlara ulaşmıştır. Şayet bu şiirler kitap haline getirilmeye kalkılsa onlarca ciltlik bir külliyat oluşturulabilir. Bu şiirlerin tez zamanda iki kapak arasına alınması bir görevdir.

O, şiir ağını örerken teşbihten istiareye kadar hemen hemen bütün edebî sanatları kullanmıştır. Fakat bunu yaparken şiirin sadeliğinin ortadan kalkmasına, anlamın belirsizleşmesine asla müsaade etmemiştir. Halkın anlayacağı bir tarzda şiirler vücuda getirmeye gayret etmiştir. Aşağıdaki dörtlükte onun benzetmelerinden birkaçını görebiliyoruz:

“Kartala benziyor kaşların tipi
Gerilmiş üstüne bir kanat gibi
Sanarsın can alan bir cellât gibi
Sıyırmış kılıcı kından gözlerin.”

Onun şiirlerinde yer yer Karacaoğlan, Âşık Veysel havasını görmek mümkündür. Gerçi halk edebiyatı geleneğinden beslenen şiirlerin birbirine benzemesi doğaldır. Çünkü aynı kaynaktan beslenen şiirlerin farklı formlarda ve içeriklerde olması beklenemez.

Halk şiirinin son dönemine imzasını atan çok önemli simalardan biri olan merhum Akif Timurhan dünyanın boş olduğunu, ne kadar uzun yaşarsak yaşayalım ölümün bir gün herkesin kapısını çalacağını söyleyerek, ölümden bütün insanların ibret almasını istiyor. Ona göre ölüm; hayatın bütün lezzetlerini acılaştırıyor. Timurhan’ın şiirlerinde en çok değinilen konu kuşkusuz ki ölüm ve ölüm sonrası hayattır. O, anne ve babasının mezar taşları için ayrı ayrı şiirler yazmış, bu şiirlerde hayata ve ölüme dair şahsî felsefesini ortaya koymuştur:

“Binde olsa anda biter
      Bunun adı yaş değil mi?
Delil dersen bu taş yeter
      Dünya denen düş değil mi?

      Sen kendini bir ölü san
      Yarın yoksun bugün varsan
      Uçar tenden kaçar en son
      Can kafeste kuş değil mi?”

Halk şairleri toplumsal hayatın merkezinde yer aldıkları için, insanların iyi kötü her ne varsa yaşadıklarını gerçekçi bir bakışla yansıtırlar. Onlar hayata ve insanlara tepeden bakmazlar. Halkın içinde yaşadıkları için, olup bitenleri çok iyi gözlemlerler ve şiirlerine yansıtırlar. Sözlerinin ilham kaynağı halktır. Toplumu ilgilendiren sorunlar onları da yakından ilgilendirir. Zevrakî de yaşadığı sürece kendini toplumdan sorumlu bir kişi olarak görmüştür.

1922’de Köse’de başlayan hayatı yeni yılın daha ilk gününde 01 Ocak 2008’de İstanbul’da son bulmuştur. O, 86 yıllık ömründe çok şeye şahit olmuştur. İstanbul’da Güneşli Mezarlığı’nda değil de memleketi Köse’de, baba topraklarında, memleketinin yağmurları altında defnedilseydi çok daha anlamlı olmaz mıydı? Hayatına dair muhasebeyi işlediği dörtlüklerle sözlerimi bitirirken bu büyük halk şairine Allah’tan rahmet diliyorum. Türk şiirinin başı sağ olsun. Bu kaynak hiçbir zaman kurumasın, ebediyen coşarak aksın:

“Hani malın mülkün, hani yoldaşın?
Kaldır da bir kez bak kimsesiz başın
Mor yosun bağlamış mermerli taşın
Boz baykuş konup da ötsün bir zaman

Gülmedin Zevrakî bugünde, dünde
Göçtün bu dünyadan, kime küstün de
Kök salıp kalbine, kabrin üstünde
Karanfiller güller bitsin bir zaman”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gevheri'nin Hayatı ve Şiirleri
Yusuf Has Hacip'in Şâirlere Bakışı
Trabzonlu Edebiyat Tarihçisi Nihat Sami Banarlı
Muhteşem Bir Mâziyi Muhteşem Bir İstikbale Bağlayan Köprü: Cemil Meriç
M. Nihat Malkoç "Sevgini En İyi Sen Anlat" Şiir Yarışmasında Türkiye Birincisi Oldu
Kanunî'nin Şâirliği
Hüseyin Albayrak'ın Kaleminden "Trabzon'un Fethi"
"Gülün Vedası" Yahut Bahattin Yıldız'ın Şahadeti
Tarihi Sevdiren Adam: Yavuz Bahadıroğlu
Altın Kuşağın Son Yıldızı: Vüs"at O. Bener

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Okul ve Hapishane
Arif Nihat Asya'nın Doğumunun 100. Yılı
Vatan Sevgisi İmandandır
Yapraklar Dökülür Kasımlarda!..
Veremle Savaş
Bir On Kasım Sabahı
Memleket Havası ve Köprübaşı Tv Sitesi
İlköğretim Okulları ve 100 Temel Eser
Öğretmenler Günü
Sabrın Sonu Selâmet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Ümmetin Yetimleri [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
…... Gecenin Kanat Sesleri…... [Şiir]
Derbeder [Şiir]
Sen Hep On Beş Yaşındasın! [Şiir]
Berceste Mısralar - 310 [Şiir]
Zihnimiz İşgal Altında [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.