"Kirazlar ve dutların tadını çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Son günlerde bazı okuyucularım diyor ki; “Şevket Başıbüyük Ahmet Hakan’laşıyor mu?” Ne demekse Ahmet Hakan’laşmak… Ahmet Hakan’laşmanın ne oluğunu hakikaten bilmiyorum. Lakin aynı konuyu Ahmet Hakan bir yazısında (21 Temmuz 2009 tarihli köşesinde) şöyle dile getirmişti… “Son zamanlarda bizim “eski mahalle”de yeni bir âdet çıkmış... Diyelim ki “camia” içinde herhangi bir delikanlı... Kafayı birazcık çıkardı... Hafiften aykırı gitti... Biraz heveskâr takıldı... Bir parça özeleştiri yapmaya kalktı... Biraz sarkastik bir hava edindi... Biraz kafasına göre gitmeye başladı... Mahallenin “yaman zabitleri” anında... “Vay! Demek sen de Ahmet Hakan'laşıyorsun ha!” diyerek postayı koyuyorlarmış..” Ahmet Hakan’la teşriki mesaim falan olmamış. Tanımam etmem kendisini... Ancak gazetecilik kimliğiyle, farklı üslubuyla okuyucusundan bağımlılık yapmış bir gazeteci olarak tanırım onu. Ahmet Hakan’ı –bir zamanlar- “Kanal 7” de sunduğu haber spikerliğiyle sevdim. “İskele Sancak” daki farklı yorumlarıyla dikkat kesildim. Onun “bir kalemşör” olduğundan haberim bile yoktu. Sonra n’olduysa “Kanal 7”den ayrıldı. Veya ayırdılar… Ahmet Hakan “YeniŞafak” ta yazdı mı, bilmiyorum ama sanırım ilk köşe yazarlığına “Sabah”ta başladı. Lakin biz Ahmet Hakan’ın nasıl bir köşe yazarı olduğuna “Hürriyet”te şahit olduk. Aslında bir zamanlar ben de onu -birkaç- yazımda eleştirmiştim… Ve hakikaten Ahmet Hakan –bilinçli-bilinçsiz- çok eleştirildi bizim mahallede... Öyle ki, -kendi tabiriyle- ‘eski mahalle’si tarafından adeta -bir kedi gibi- köşeye sıkıştırıldı. Köşeye sıkıştırılan bir kedi ne yapar? Elbette ki saldıranın yüzünü-gözünü tırmalar. Belki de -elinde gelirse- parçalar, hatta boğar bile… Ama şu bir gerçek ki insanlar kolay yetişmiyor… Bu memlekette yetişmiş insanların kadri kıymetini bilmiyoruz/bilmemiz gerekir. Biz mahallemizin “yetişmiş insanın” kıymetini bilmezsek mahallemizdeki yetişmiş insan -elbette ki- başka bir mahallede yer alır. Sözü “Ahmet Hakan’laşma”ya getirecek olursak tekrar… Yine Ahmet Hakan’ın ifadesiyle… “Vay! Demek sen de Ahmet Hakan'laşıyorsun ha!” cümlesi, anahtar cümledir. Bu tehditkâr cümlenin göndermeleri ise şunlardır: O kadar ileri gitme yoksa bizim nefret imgemiz olursun... O kadar heves etme yoksa seni aforoz ederiz... O kadar sarkastik takılma yoksa geleceğin parlak olmaz... O kadar aykırı gitme yoksa sana “itirafçı” muamelesi çekeriz... O kadar kafayı çıkarma İsa'yı da, Musa'yı da sana küstürürüz... O kadar diklenme yoksa bütün günahlarımızı senin üzerinden temize çekeriz... ………….. Galiba ben de diklenmiş olacağım ki…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |