Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Ağaçtan düşen bir yaprak gibi, rüzgar nereye götürürse giden ve rüzgar gelmeden önce ağaçtan düşmemek için var gücüyle direnen. Misafir gelen tırtılın, yanındaki yaprağın yerine, kendisini ısırmasından gerçekten mutlu olan ve diğerlerini buna inandıran biri. Her konuda korkak, kararsız, güvensiz, beceriksiz ve düşünmeye, öğrenmeye, konuşmaya, araştırmaya, kendi kabuğundan dışarı çıkmaya korkan biri. Bir buz abidesi. İçini görmek, onu tanımak,anlamak, ve özellikle,ona ayna tutmak isteyenleri, kendinden koruyan biri. Yarattığı ve içinde yaşadığı bu sanal mutluluk dünyasına, sıkı sıkıya bağlanan, aslında inanılmaz biri. Biri, biri... Onun için bu kelime, birşey ifade ediyormuydu ki? Bizin içinde yer aldığına, biz olmadan olunmayacağına inanan, ve bizden atılmamak için, kendi adına hiçbirşeyi yapmayı ya da yapmamayı göze alamayan. Ait olma yörüngesine takılı kalıp, birey olmak kelimelerinin bile farkında olmadan yaşayan ve ne ilginçtir ki kendini mutlu sanan biri. Kendine bilinç düzeyinde, ergenliği bile yasakladığının farkına varmayan biri. Vücudunun, ruhunun, beyninin, kalbinin dengesini, farkında olmadan alt üst eden, ruhunu harebeye, kendini maskeye döndüren kişi. Ve öyle bir maske ki , öyle uzun zaman geçmiş ki onu yüzüne taktığından beri. Artık gerçek yüzü sanmakta ruhundaki, kalbindeki, beynindeki, gözlerindeki maskeyi. Peki o insan değil mi, ,eğer insansa nasıl hissetmez ruhundaki değişimi, hangi vücut kabul eder böylesi eziyeti. Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, kimse olamaz derler. Ve ne güzel söylerler. İnsan ruhu, bedeni, yüreği, beyni, dengesizliğe bir yere kadar dayanır. Bir yere kadar çığlıklar, sessizce atılır. Ne zaman ki kasırgalar kopar, ancak insanın gözü ,o an var oluşu yakalamaya adım atar. İlk korku, kontrolü kaybederek diğerlerine zarar vereceği endişesidir. Yani o anda bile tek gördüğü, dışardakilerdir. Hep başkalarına dayandığından, yine bir başkasını arar, kendinden korkarak başkalarından yardım umar. Ruhu, yüreği, beyni, bedeni iflas etmiştir sanki. Yılların getirdikleri ve getiremeyip götürdükleri öyle birden üstüne varır ki, evinin yolunu bulamaz, bir cümleyi tamamlayamaz hale gelir. Öyle çaresiz, öyle görünmezdir ki, yokluğuyla, varlığı fark edilmez. Etliye, sütlüye karışmaz ve artık görünmez olmak bile ona yetmez. Uyku tek sığınağıdır, orada herşey tam istediği gibi, hem onun içinde hem de dışındadır. Hiçbir güzelliği görmez, istese de göremez, kalın bir perde inmiştir, hafızasının en özel yerlerine, en sevdiği dostunu bile göremez zihninde. Bir yandan sevdiklerini üzmemek derdinde, herşey normalmiş gibi davranır. Hep yaptığı gibi, maskesini yüzünde taşır. Oysa maskesi yanarak yapışmıştır tenine. Ne kendisini ne sahtesini yansıtmakta, güçlüdür artık. Diğerleri yıllardır gördükleri maskedeki yıpranmayı fark etmezler. Zaten yıpranmayı fark edecek farkındalıklara sahip olsalar, maskeden onu kurtarmayı yıllar önce başarırlar, onlar kendileri olarak, onun ruhuna ayna tutarlardı. Diğerlerinin aksine hep dışlansalar da maskenin içini görmeyi isteyen az bir çoğunluk çok azını olsa da, hisseder farkı. Ama konuştuklarında, maskenin sahibi hiçbir şey olmamış gibi, gözlerine hiç ulaşmayan gülümsemesiyle, konuyu değiştirir. Ve daha çok kaçar, aslında ne çok yakınlaşmaya ihtiyacı olduğunu bilmediği kişilerden. En büyük kaçış, kendinden kaçma en sonunda hayattan kaçmaya dönüşür. Öyle mutsuz, öyle perişandır ki aynalara bile dayanamaz, hem onları kıracak gücü yoktur, hem onlara bakacak yüzü. O kendi kendinde asla yenemeyeceği savaşında boğuşurken, dışardakiler bedenin isyan belirtilerini yok etmek için, asla işe yaramayacak önerilerde bulunurlar. Hep yaptığı gibi dinler görünür, önerileri deneyince de işe yaramadığını görür. Ve bu kısırdöngü, kişinin ruhu ortaya çıkmadan, kırılamaz. İşte geçmişim işte eski Didem ve nihayet varoluşundan güven duyan karşınızda küçük Didem -Of,of. Bu ne ablacım ya kararttın içimizi, aşmamış mıydık, biz seninle bunları. -Aştık Didem aştık ama insan ne oldum dememeli ne olacağım demeli derken, eskiden neymişim unutmamalı, deyişi geldi aklıma birden. - Sen yazarken, düşünürken,okurken, korktum bir anda senden. Eski günlere geri dönmeye karar verip, beni terk edeceğini düşündüm yeniden. - Ah! canım benim, özür dilerim ne kadar kırılgan ne kadar narin olduğunu unutup, kendimi güçlendirmek adına bazen bencilce davranabiliyorum. Sensiz var olmadığımın, sensizken aslında yaşamadığımın farkına vardığımdan beri, her an sana yaklaşmak için kendimle, geçmişimle, ihtiyaçlarımla, alışkanlıklarımla, hayatımla savaştığımı en iyi sen biliyorsun. Korkmakta haklısın, şu an yirmi dokuz yaşındayım ve ancak bu sene senin yanına varabildim. Bu bir sene içinde bazen sana verdiğim sözleri tutamadığım anlar da oldu. Ama şunu bil ki. Artık ben yaşarken yaşatmayı seçiyorum. Ve bunun sensiz mümkün olmayacağını, anlamlı ve çoşkulu hiç olmayacağını biliyorum. Ölümden sonra ne var birşey diyemem, onun için sana söz veremem. Ama ölene kadar, ne olursa olsun, her zaman yanındayım, kovsan bile gitmem, ve artık seni ezmeme ve senin ezilmene, asla izin vermem. Sen benim ilham kaynağım, sen benim yaşamımsın. Zaman zaman seninle sohbet edemiyoruz diye üzülme, ikimizde hazır olmadan bu sohbetleri yaparsak, kırılacağımızdan ama en çok, senin kırılacağından korkuyorum. Küçük Didem, ben seni kaybetmekten korkuyorum. Sensizken bir hiç olduğumu biliyorum. Ve ancak seninle birlikte mutlu, huzurlu, sağlıklı, başarılı, anlamlı ve çoşkulu bir hayat yaşayabileceğimi biliyorum. -Sana güveniyorum ve söylediğin gibi korkumu yaşayıp, kendimi ve onu serbest bırakıyorum. Şimdi kendimi daha rahat ve anlaşılmış hissediyorum. -Böyle düşündüğün ve hissettiğin için çok mutlu oldum bir tanem. Eski Didem’den bahsederken bende gerildim, aynı korku benim de yüreğimi sıkıştırdı. Ama edindiğim farkındalıklar ve sen, bana yol gösteriyorsunuz. Kendi doğrularıma, değerlerime, hakkım olduğuna inanarak inşa ettiğim yaşam amaçlarım için, elimden gelenin en iyisini yapmaya devam ettiğim, yıkılsamda pes etmeyeceğim ve başaracağıma güvendiğim, inandığım ve şimdiden başardığımı hissettiğim için, yaşam amaçlarıma sonunda, hatta en kısa zamanda ulaşacağımı biliyorum. -Ablacım seninle gurur duyuyorum. -Senden bu sözleri duymak benim için o kadar anlamlı ve değerli ki, esas bunları yaşatan bana sen olduğun için, ben seninle gurur duyuyorum. İşte biz; eski Didem ve küçük Didem. Ve artık yeniden doğan Didem İçinizdeki küçük kızlar, küçük oğlanlar, içinizdeki ana baba ve kendinizle, benliğinizle her zaman bir bütün olup, hayat yolunda yaşamla dans ederken, ait olma ve birey olma dengesini kurmuş insanlar olarak yaşamanız ümidiyle. Sevgi ve Saygılarımla Didem
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Didem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |