Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Akçay’a vardığımda, evime gitmek istemedim. Eşime ne diyecektim? Onun üzülmesi demek, tansiyonu yükselmesi demekti. Otuz yıllık hayat arkadaşımla artık bir can olmuştuk. Sürekli ayaklarımın şişmesinin bir hastalık sebebi olduğunu, kanamamın önemli olduğu, kendimi çok ihmal ettiğimi söyleyip duruyor, daha da ileri giderek “ölümü gör bak” dememiş miydi? Şimdi söylersem bana “bak gördün mü, sen işte bu kadar anlayışa sahipsin, herkese koşar ama kendin için yetersizsin…” gibi sözlerle kafama kakmayacak mıydı? Ben bu düşüncelerle minibüsten Sarıkız” durağında indim. Nevin adlı arkadaşıma uğrayıp, duyumsadığım acıyı azaltacaktım. Eşime de beyaz yalan söyleyip, pazartesi ameliyata tek başına gidecektim. Öyle ya, doktor lazer ile alacaktı. “Yarım saatlik iş”, dememiş miydi? Nevin evdeydi. “karabiberim” dediğim küçük kızı Melisa kapıda sevinçle karşıladı beni. Onu öpüp kokladım. Nevin yalnız değildi evinde yatılı Azerbaycan’dan konuklar vardı. Bir süre sonra içimi onlara akıttım. Bazen insan hiç tanımadığı insanlarla dertleştiğinde yüreğinin acısını hafifletmek ister ya, işte öyle duygularla zamanı tüketiyordum. Nevin gerçeği öğrenince sarıldı ve ağlaşmaya başladık. Şu sözleri hiç unutamam, bana yani ruhuma merhem olan sözlerdi. “Emoş, üzülme. Allah seni görüyor, sen herkese koşan birisin, inanıyorum ki, Allah da sana koşacaktır, pazartesi ben yanında olacağım, sen hiç merak etme, en kötü günlerimde sen nasıl yanımda oldun, şimdi de bırak ben yanında yer alayım…” Arkadaşım Nevin’den hafiflemiş bir şekilde çıktığımda hava karamak üzereydi. Cep telefonumu kapamıştım. Eşimin arayacağını tahmin ettiğimden açmıyordum. Kendimi toparlayıp, dağılmış parçaları tek tek yerine takan tamirhane işçileri gibiydim. Kendimi sahile dar attım. İçime körfezin iyot kokusunu soludum. Sigarayı bırakalı tam sekiz sene olmuştu. Olsaydı başlar mıydım? İçer miydim şimdi? Sanmam, içmezdim, çünkü doktor ne demişti; “Sigara, tiner, boyadan uzak dur…” Yaşamak yanım ağır basmıştı ve ona demiştim ki; “Doktor, Ağustos 14’ünde şiir etkinliğimiz var, ona sağ çıkart beni yeter…” Şaşırmıştı belki de hiç tanımadığım doktor; “Siz şair misiniz?” diye sormuştu. “Eh, şair olmak üzereyim ama körfeze gelecek şair ve yazarları ağırlama telaşındayım doktor bey” demiştim. Eve, gün kızıl eteklerini topladıktan çok sonra, yıldızlar pırlanta gibi belirdiğinde gittim. İçeri girmeden önce gökyüzüne sarılır gibi kendimi kucaklamıştım. Soğukkanlı olacak ve eşime “bir şeyim yokmuş” diyecektim. Nasılsa elimdeki Latince tıp raporlarından da anlamazdı, bakmış olsa bile… Eşim “pazartesi sonografi çektirmem lazım” sözlerime kanmamıştı. Yemin billâh ettirip, gerçeği öğrendi. Oğlum eve geldiğinde; baba oğul bu işin ciddiyetini, baş başa verip görüşüyorlar ve internette “mesane urları” hakkında araştırma yaptıklarında, ben yatak odama çekilip, kendi kaderimin bana neler getireceğini düşünürken, uyuya kaldım. Çocukluğumdan beri benim bu uykuya varışım, genelde çok üzüldüğüm ve yüreğim acıdığı zamanlarda olurdu. Sanki sorunlarımı çözen sedatif bir kaçıştı… Temmuz ayının sonuydu ve yazın en sıcak günlerinden birini yaşarken ameliyat oldum. Gözlerim, aldığım az bir narkozla kapandığında, tek anımsadığım şey doktorumun; “Beklediğimden de büyükmüş, üç santim değil bu en az dört buçuk veya beş santim boyutunda, eşine verin bunu hemen patologa götürsün. Eşim, patologa götürmüş. Sonucu aldığında da benden gizlemişti. “Derin kasa işlemiş habis olan kanser…” Derler ya “kadın bir kez doğurur ama erkek dokuz kez doğururmuş” işte öylesi bir heyecanlı üzüntüler içinde koşturup durmaktaydı, sevgili eşim. Aldığı kötü sonuç ve doktorun vermiş olduğu karar, “Başka bir patologa çabuk götür, aksi halde bu patolog raporuna göre mesaneyi derhal almam gerekiyor…” diye söylemesi, eşimi daha da üzmüştü. Emine Pişiren/Bursa 23.11.2009 Devam Edecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |