..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Doðaüstü henüz anlayamadýðýmýz doðal þeylerin adý. -Elbert Hubbard
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




5 Ocak 2010
Erika Yenge  
Mehmet Önder
Komþu Fatma Yenge'nin berduþ oðlu Niyazi, Alamanya'ya iþçi yazýlýp yýlýna varmadan, kolunda sarýþýn bir Alman dilberiyle dönünce, mahalleliyi bir meraktýr sardý.


:BEFB:
                     ERÝKA YENGE



Komþu Fatma Yenge’nin berduþ oðlu Niyazi, Alamanya’ya iþçi yazýlýp yýlýna varmadan, kolunda sarýþýn bir Alaman dilberiyle dönünce, mahalleliyi bir meraktýr sardý.
     
Biz küçükler de ilk kez bir gevur görmenin heyecanýndan komþu Fatma yengenin ev ahalisi ve konuklarýndan oluþan meclisin çevresinde daire oluþturup incelemelere koyulduk. Öyle ya, incelemeden olur mu ? Gevur bu, eli yüzü nasýl, gözü kulaðý bizimkilere benziyor mu ?

Þimdilik tek bildiðimiz kýzýn adýnýn Erika olduðu.

Biz heyecanla gözlemlerimizi sürdürürken, büyükler de boþ durmuyor. Bizden büyükler delikanlýlýk, genç kýzlýk çaðýndakiler ikinci bir daire oluþturdular. Yaþlý baþlýlarsa daha geride, kendini göstermemeye çalýþarak üçüncü dairede yerlerini aldýlar. Böylece Erika yengeyi inceleme komisyonlarý oluþturuldu ve yoðun biçimde çalýþmalara baþladý.
     
...

Niyazi Abi Almanya’yý fethetmiþ, üstüne bir de yavuklu bulmuþ muzaffer komutan edasýyla köylüye biraz yukarýdan bakarken, annesi Fatma Yenge oðlu, kedi olalý bir fare yakaladýðý için gururlu. Hatta tüm aile ayný. Yeðen tembel Kadriye bile çokça havalanmýþ, sanki yengesini yiyecekmiþiz gibi, en kibarlaþmýþ tavrýyla uyarýlarda bulunuyor:

- Lütfen Eriki yengeme ýrhatsýzlýk vermeyin, geri durun.

     ...


Karþýlama, hoþbeþ sonrasý yemek faslý. Sofra kuruldu;
önce tarhana çorbasý geldi. Niyazi abi tahta kaþýðý Erika Yenge’nin eline tutuþturup yedirmeye çalýþtý. Kaþýk yengenin aðzýna sýðmadý mý ne, “Glukk !” diye bir ses çýkarýp eliyle iteledi. Çevreden “Çiðnine vurun, çiðnine vurun, gancýk boðuluyor !” sesleri duyuldu. Neyse ki, o da boðuluyormuþ da son anda kurtulmuþ gibi, derinden bir “Ohhh” çekti. Biz de izleyici katmanlarý olarak derin bir soluk aldýk..

Herkes tarhana çorbasýný iþtahla içip darý ekmeði ile karnýný doyururken Erika Yenge’nin kursaðýna bir kaþýk yemek girmemesi kaynana adayý Fatma Yenge’yi çok üzmüþ oymalý, torununa baðýrdý:

- Gýz Gadirye ! Yeni süslü gaþýkla aldýdým onladan geti yengene.

Ne de olsa gelin adayý itibar görecek. Kadriye bir koþu, sarý renkli kibar mý kibar, süslü mü süslü kaþýk destesini kaptý geldi. Ama ne çare, yine baþarýsýzlýk. Ne denli çabalasalar olmuyor. Tadý da bir tuhaf mý geliyor ne ? Yüzünü ekþitiyor, buruþturuyor.

Bu arada, arkamýzda oturan üçüncü daire gözlemcilerinden bir yaþlý teyze de Erika Yenge’nin tarhana çorbasýný içmeyiþini yorumluyor:

- Bunla cavýr, çobu içmezle. Yalýnýz et yir bunla; domuz eti, oðlak eti, toklu eti, guþ etii.

     …


Sofrada kimi saygýdeðer konuklar da var. Örneðin, köy imamýnýn izinli olduðu günlerde namaz kýldýrýnca adý derin hocalýða çýkan Abdullah hoca. Olaya o da bir yorum getiriyor:

- Bunlarýn mensubu olduðu Hýristiyan tarikatýnda tarhana çorbasý içmek mekruh olmalý. Yosam, neye içmesin mis gibi çorbayý ? Derin bir alimden dinlediydim, bunlarýn kimi tarikatlarýnda tarhaha çorbasý, kuskus pilavý, eþek zeytini dilmesi yimek günah sayýlýrmýþ.

Herkes “ona ne þüphe“ anlamýna baþlarýný sallarken, hocaefendi de yaptýðý ilmi açýklamanýn kývancýyla çalakaþýk çorbaya yumuldu.

Bu arada Niyazi abi de boþ durmuyor; Almanya’dan getirdiði salam, sosis, çikolata, ne varsa yavuklusuna yediriyor..



Buraya kadar bir yaramazlýk yok. Ancak, Erika Yenge karný doyar gibi olunca bombayý patlatýveriyor:

- Þaraaap , Niyazi.

Bu söz Fatma yengeyi doðal olarak þaþýrttý. Çevredeki herkesin gözü de faltaþý gibi açýldý. Önce birbirlerine, sonra hepbirlikte Erika Yenge’ye, daha sonra da, sanki Erika yengeye þarabý o alýþtýrmýþ gibi Fatma Yenge’ye baktýlar. Ortalýkta buz gibi bir sessizlik kol gezdi. Abdullah Hoca sessizliði daðýtmak için iman gücünü denedi:

- Elhamdülillah, þükür yarabbi.

Nafile.

Fatma Yenge huzursuz ve huzursuzluðu hiçbir þeyle tanýmlanabilecek gibi deðil. Düþünün bir kez, “Fatma’nýn gelini þarapçý çýkmýþ” dense, neye yarardý. Nasýl çýkardý bu kadýn insan içine. Yüzü gözü mosmor oldu. Soru sorma, azarlama arasý bir sesle Niyazi abi’ye baðýrdý:

- Niyaziii ! ne istiyor senin bu yavuklun ?

     Niyazi abi telaþ içinde, toparlamaya çalýþtý:

- Bir þey istediði yok. Hayal kýrýklýðýna uðramýþ da onu söylüyor..

- Neyini gýrmýþýz ?
     
- Öyle deðil anne, ben Erika’ya buralarý çok daha güzel anlatmýþtým. Oysa o, övdüðüm gibi, geliþmiþ modern bulmadý. Onun için çok þaþýrdý. Buralarý düzenli beklerken bakýmsýz ve yýkýntý halinde görünce “Harap !” diyor. “Memleketiniz harabeye dönmüþ, niçin bakmamýþlar ?” diyor.

Sonra çevredekilere bakýyor:

- Doðru deðil mi þimdi ! Ben caným memleketimi bir yýl sonra böyle mi bulacaktým ? Þimdi ben koskoca Alaman kýzýna ne diyecem ?

O telaþla hiç kimsenin aklýna “Bir yýlda ne deðiþti ki !” demek gelmedi. Herkes baþýný eðdi; memleketi güzelleþtirememenin, güzellikleri koruyamamanýn ezikliði, hatta utancý içindeydik. Bereket versin, Abdullah Hoca böyle durumlarda cankurtaran gibi yetiþiyor, kývrak zekasý, kariyerinin verdiði birikimle utancýmýza, çaresizliðimize neþteri vuruyor:

- Üzülmeyin gardeþler, ben cavýr gelinaným gýzýmý dikgatle dinledim.

Abdullah Hoca’nýn bir ara Almanya’ya kaçak iþçi olarak gidip on beþ yirmi gün oralarda kalmasý yabancý dil bilme gibi bir üstünlük kazandýrmýþtý. Öyle ya bir lisan bir insan. Hoca bu güvenle, sözlerine devam etti:

- Haným gýzýmýz þarap demediði gibi harap da demedi.

Þimdi herkes merak içinde. Bu Erika yenge onu da demediyse ne dedi ?

Herkes hocaya dikkat kesildi:

- Eeeee ne dedi ?

- Aksine köyümüzü çok beðenmiþ. Cennete benzetmiþ. Yarabbilalemine “Gözlerime dünyada cenneti alayý bahþeyledin, beni cennetine vasýl eyledin, ben daha ne isterim ?” diyor.

Her ne kadar kalabalýðýn içinden “Gýz bu necap cavýr, bizimkilere mi garýþtý, ne ?” gibi fýsýltýlar duyulsa da, hiç kimse “Ufak at hocam !” gibi bir kabalýk yapmadýðýndan, hoca devam ediyor:
     
      - Yani haným kýzým “Yaarab” diyor.

      Fatma yenge bu güzel açýklamalarý dinleyince cesarete geldi:

      - Pekeyi hocafendi dinimizi nasýl buluyormuþ, Müslüman olacak mýymýþ ?

Hocafendi bu ciddi soru karþýsýnda ne diyeceðini bilemese de, hemen durumu toparladý:

      - O mevzuyu daha araþtýrýyormuþ, “Mehile muhtacým” diyor.

      Olumsuz yanýt almayan Fatma Yenge yine de umudunu koruyordu:

      - Eh, bu da bir þeydir. Niyazim onu da baþarýr evvel Allah.

     
      Erika Yenge’nin þarap marap istemediði, güzel memleketimize harap da demediði, cennet gibi köyümüzü gösterdiði için “Yarab !” diye baþlayan sözle dua ettiði anlaþýlýnca ikramlara yeniden baþlandý.

Çocuklar bir sepet erik getirdi. Kebap , Formoza, Ýtalyan eriði. Niyazi abi tek tek erik adlarýný saydý. Ýtalyan eriði deyince Erika Yenge’nin hoþuna gitti, o eriði biraz daha yakýn buldu kendisine. Yüzü güldü:

- Komþu erik !

Ev halký ve saygýn konuklar erikleri hapur hupur yemeye baþladýlar. Biz birinci dairedeki komþu çocuklarý, bu kez de erik yenmesini seyrediyoruz. Bir þeyleri düþer diye ikram eden filan yok ama, köyümüzde sinema olmasýnýn yararlarýný da burada görüyoruz. Erol Taþ’ýn haince kahkahalar atýp kuzu budunu kemiriþine alýþýk olduðumuz için, erik yenmesi gibi basit þeyler bizi hiç etkilemiyor.

Bizde hiç sorun yok da, sorun Erika Yenge’de. Bizimkiler gibi hapur hapur yemesini beceremiyor. Neymiþ efendim, çatal býçak istermiþ. Alýn size yeni bir koþuþturma. Bir kalaylý kap bulup sudan geçirdiler. Evin çocuklarý iç odalardan, ihtimal önümüzdeki kurban bayramýnda kullanýlacak, ýþýl ýþýl Bursa yapýsý bir kurban býçaðý bulup getirdiler. Ama çatal gerekli. Çatal ise konu komþuda da yok.

Bu sorun karþýsýnda da yine Niyazi Abi’ye bakýldý, çözüm yok. Abdullah Hoca’ya bakýldý ýýh. Yok, çözüm yok. Alman gelini aðýrlama çalýþmalarý çatala gelip týkandý.

Erika Yenge, bir çatal bulunup erik yiyemeyince, bari boðazýmý ýslatayým diye düþünmüþ olacak, yine o ne idüðü belirsiz sözü yineledi.

- Þarap, Niyazi.

Ortalýk yine buz kesti. Herkes birbirinin gözünün içine baktý, ses yok; topluca Niyazi Abi’nin gözünün bebeðine bakýldý, yanýt yok. Abdullah hoca sus pus. Fatma Yenge dayanamadý artýk:

- Gýzým Erika , sen þimdi þarap mý dedin, baþga bir lakýrdý mý ettin ?

Erika yenge sonunda derdini anlatmayý baþardý:

- Ben var, þarap demek. Haa, ben içmek bir de viski.

Fatma yenge içinden “O da ne haltsa” diye geçirdi, ve o kýzgýnlýkla:

- Çatý arasýnda aðý var, damak zevkine uyar mý ?



                                   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da Ýzmir'in Bayýndýr ilçesine baðlý Furunlu Köyü'nde doðdum. Ýlkokulu köyde, lortaokulu Çýrpý Mustafa Adanýr Ortaokulu'da okudum. Bayýndýr Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliði baþta olmak üzere birçok iþte çalýþtým. Ege Týp Fakültesi'nde memur olarak iþe baþladým. Buradaki on bir yýla yakýn çalýþmam süresinde önce Ýzmir Namýk Kemal Akþam Lisesi'ni, ardýndan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Ýlk Beþ yýlýný Ýzmr merkezde, kalanýný Bayýndýr'da olmak üzere yirmi iki yýla yakýn bir süredir serbest avukatlýk yapmaktayým. Evliyim, Alp Deniz adýnda sekizinci sýnýf öðrencisi bir oðlum var.

Etkilendiði Yazarlar:
Aziz Nesin, Rýfat Ilgaz, Muzaffer Ýzgü


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.