Her insanda insanlýðýn tüm durumlarý vardýr. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Çalýþmayý sevmezdi, “Ýþi ve kýþý sevmem” sözünü ilk ondan duymuþtum. Ama yaþamaya, hele hele keyifli yaþamaya hiç bir itirazý olmamýþtý ömründe. Þöyle dolgun ücretli bir iþ bulsa, iþyerinde ucundan tutacak iþ de olmasa, çalýþmaya bile itirazý yoktu. Uzun süre, iþ yapýlamayan, sürekli grevde olan bir iþyeri aramýþ bulamamýþtý. Bulduðu birkaç iþten de, g ile baþlayan her sözcüðü grev duyurusu sanýp sevinç çýðlýklarý atmaya kalkýþýnca, kýsa sürede yol verilmiþti. Tembelliðinden, çevrede hiçbir kýzdan yüz bulamamýþtý ama, kýzlarý baþka oðlanlarla görünce de mahallenin namus bekçisi kesilmiþ, gençleri mahalleye sokmamýþtý. ... Yiðitliðine de söz söyletmezdi. Bir gün sigara almak için büfeye yaklaþtý; “Uzun samsun” dedi. Ama, sigaraya bakar bakmaz geri fýrlattý “Öldüreninden ver þu cenabetin !” diye terslendi. “Sigara erkekliði yok eder” de ne demekti öyle. Murat‘la ayný mahalledeniz ya, arada söyleþirdik. Ýþsizlikten, vefasýzlýðýndan, kadrinin bilinmediðinden dem vurur herkese sitem ederdi: “Niye bana en zor iþleri gösteriyorlar. Benim anlýmda “Bu adam hem enayidir, hem de hamaldýr” mý yazýyor ? ”Adam oturmuþ büfeye sigara satýyor. Oturduðu yerden. Peki benim günahým ne ? “ Ne demeli ? Bir tekel büfesi açabilse; olur yerinde. Týkýrt para. Veresiyesi yok, bataðý yok. Batakçýlardan da çok korkuyordu. Adý gibi biliyordu onlarý. Ne yaparlar ederler ödemezlerdi borçlarýný. Murat evlendiðinden beri yedi kiralýk ev deðiþtirmiþti. Bunun sorumlusu da sorumluluk almayý öðrensin safsatasýndan baþka bir þey bilmeyen kayýnpederdi. Neyse, onu geçelim. Þimdi, yedi ev sahibi, mahalle baþýna beþerden, otuz beþ bakkal. Tenhada yakalasalar, burnundan getirirlerdi anasýndan emdiði ak sütü ya, bizimki tetikti o konuda. Anlayacaðýnýz, zordu veresiye iþi; hele takýp kaçarkenki heyecana yürek dayanmazdý.. … “Çalýþýrým abi” diyordu ya, gerçekten tanýk olduðum çalýþmasý da vardý, madeni eþya fabrikasýnda; tam üç ay. “Sen o iþten niye ayrýldýydýn ?” dedim; anlattýðýna göre kendisi ayrýlmamýþ. Posta baþý olacak dürzü, bunun üç ay boyunca hiçbir iþin ucundan tutmadýðýný, vakti hay huyla geçirdiðini, küçük çiþten bir buçuk, büyük çiþten üç saatte döndüðünü fark edip patrona ispiyonlamýþ. “Ya aðabeycim” dedi. “Patron olacak emperyalizmin yerli iþbirlikçisi de koydu kapýnýn önüne”. En aðýrýna giden de, patronunun “Kendin çalýþmadýðýn gibi, çalýþanlara da engel oluyormuþsun. Senin yüzünden fabrikanýn ahengi bitti, üretim yarýya düþtü. Yoksa fabrika batacak, hepimiz iþsiz kalacaðýz” demesi olmuþ. Bu çocuk da ne yapsýn ? Tek kusuru var o da çalýþmayý sevmemek. O çalýþma denen þey sohbete sekte vurmasa, bir de kendisini kýzdýrmak için yapýyorlarmýþ duygusunu yenebilse… ... Dedim ya, Murat iþi sevmese de yaþamayý severdi. “Yiyelim içelim, gezelim tozalým” deyin, sizden önden giderdi. Baþka söz söyletip aðzýnýzý yormazdý. Keyifli yaþamak için tek eksiði para olan Murat, çareyi paralý birinin kýzýyla evlenmekte buldu. Çocukluðundan tanýdýðý Mahmut efendinin kýzýný istetti. Kýzý da alan satan yoktu. “ Bu oðlana verelim, nikahta keramet vardýr, belki evlenince tembelliði geçer, adam olur “ dediler, verdiler. Murat da müstakbel kayýn pederinin gözünün yere bakma yüzdesini ölçtü biçti. “Birkaç yýl içinde kuyruðu titretir, biz de bey gibi yaþarýz evvelallah “ deyip imzayý bastý. Bastý da ne çare, Murat’ýn on beþ yýllýk esaret dolu yaþamý burada baþlýyordu. Ýki çocuðu, karýsý gül gibi bakýlýyordu. Ancak, ona hiç kimse “Yavrum sen de insan evladýsýn. Seni de bir ana dünyaya getirdi. Senin de canýn var, yaþamak istersin. Al þu üç kuruþu dilediðin gibi harca” demedi. Ya ne yapmýþ o kayýnpeder olacak adam: “Sen adam olmazsýn. Beþ tane iþyerim var. Birine gir çalýþ. Önce adam olacaðýný bana inandýr.” diye þart koþmuþ. Ardýndan gözlerinin içine baka baka “Yaðma yok !” demiþ. “Bak bak bak “ dedi, “Bu sözleri hangi vicdan sahibi söyleyebilir ? Hem ölme, hem para verme, ne iþe yararsýn sen ?” Hýzýný alamýyordu, ” Sana damat deðil, köle lazýmmýþ. Ben sana evde kalmýþ kýzýna hakaret ettirecek baþka enayi bul derdim ama, oldu bir kez.” ... Karýsý da hiç adam yerine koymazmýþ. Aþaðýlar dururmuþ. “Benim karý !” dedi. Söze karýþýp “Karý deðil, haným” dedim. Lafý aðzýmdan aldý . “Yok yok abi. Benimki düpedüz karý. Yýllardýr, bir yararý varmýþ gibi babasýnýn servetine güvenip yaþamayý zehir etti”. “O kadar da mý ?”. “O kadar da aðabeycim. Bak sana bir þey soracaðým”. “Sor”. “Ýnsanlar maymundan türemiþ, diyorlar; doðru mu ?” “Bilimsel bir konu. Bir þey söylemek kolay deðil.” “Düpedüz yalan. Bugüne kadar hep aldatýlmýþýz. Yine belki türeyen vardýr ama, benim karý maymundan türemiþ olamaz.” “Niye ?”. “Benimki katýr türü” ... Bu arada Ayfer haným çaylarý getirdi, sözü kestik. Bana buyur etti; ona da “Sen de zýkkýmlan bari” dercesine uzaktan tepsiyi uzattý. Murat çayýný aldý “Teþekkür ederim bitanem” demeyi ihmal etmedi. Hanýmý yine mutfaða gidince “Bunun inadý çekilmez abi” dedi. “Bir kez iki kere iki yedi desin, üç gün uðraþ altýya indirebilirsen ne olayým.” Bir öf çekti, yine kayýnpedere döndü. “Ben o moruðun kuyruðu titretmeyeceðini bilsem, gül gibi Murat’ý yedirir miydim ?” Ayfer haným odadan çýktýkça soruyorum: “Peki, içip içip dövdüðün söyleniyor ?” Gözünden iki damla yaþ süzüldü. “Ah be ! Ýçecek para mý koklatýyorlar ki, içip karý dövelim” “Peki diyelim ki, para buldun; körkütük eve geldin. Ayfer haným senden dayak yer mi ?” “Yemeez” “Niye ? Erkek adamsýn ya...” dedim, sinirlendi : “Yemez be aðabeycim. Tokadýn çeyreðini geçirsem, açar aðzýný kireççi eþeði gibi, üç hafta susturamazsýn. Biz de zýpýrlýktan sabýkalýyýz ya herkes ona inanýr. Yemez iþte” Biraz daha üstüne gittim yalnýz kalýnca: “Niye olmasýn. Nasýlsa para yok, boþar kurtulursun”. Murat bu sözü hiç beklemiyormuþ, gözlerini faltaþý gibi açtý: “Aðzýndan yel alsýn caným abim. Sakýn haa ! On beþ yýllýk emeðimiz heba mý olsun ? Atalar tekkeyi bekleyen çorbayý içer, diye boþuna mý demiþ ?” Gýk diyemedim. … Bir daha on yýl sonra karþýlaþtýk. Bizim Murat, tembellikten emekli olmayý bekliyordu daha. Mahmut Amca’nýn saðlýk durumunu sordum: “Turp turp” dedi. Pek neþeli görünmüyordu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |