..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Din > Hulki Can




7 Şubat 2010
İslamiyet Öncesi Türklerin Dinsel İnançları (1. Bölüm)  
Han ile Hatun göğün ve yerin çocuklarıdır

Hulki Can


İslamiyet öncesi Türklerin dininin Şamanizm olduğu hakkındaki genel ve yaygın kanı pek doğru değildir. Şaman Türkler, Budist Türkler, Hristiyan Türkler, vs kuşkusuz vadır. Ancak, Türklerin özgün dini Gök Tanrı dinidir.


:BDIJ:
["Yukarıda sis, aşağıda toz oldu.
Yavru kuş uçarken kayboldu.
Yavru geyik koşarken kayboldu.
İnsanoğlu yürürken kayboldu.
Tanrısal Kut'un yardımıyla
Üçüncü yılda hepsi buluştu.
Birbirlerini kutladılar, sevindiler"
Irk-Bitig Destanı]


YAŞAM BİRLİĞİ
Gücünü uçsuz bucaksız bozkırlar ile yüce dağların keskin ve temiz havasından alan atalarımızın inançları yüksek ahlak ilkelerine, dürüstlüğe, mertliğe, onura, kadına saygıya, çocuk ve yaşlılara sevgi ile hürmete, hayvan ve doğa sevgisine dayanan bir yaşam felsefesi ve yaşam sevincidir. Doğa, kırlar, dağlar, göller, ırmaklar, hayvanlar, insanlar ve onların ruhları hepsi birliktedir, birlikte yaşarlar.

Kuşkusuz her inançta olduğu gibi yüzyıllar öncesinin Türk inançlarında da mitolojik ögeler vardır. Ancak, bu ögeleri eleyerek inançların özünü mercek altına alırsak tüm insanları, tüm canlıları, dünya ve evreni kucaklayan hümanist bir dünya görüşü karşımıza çıkar. Türklerin kutsal bir kitabı olmamasına rağmen Türk destanlarında, masallarında ve Anadolu'da yaşamakta olan bazı halkların (Yörükler, Aleviler) töre ve geleneklerinde bu inançların izlerine hala rastlayabiliriz.

Herşeyden önce kadın ile erkek birliktedir. Dayanışma içindedir. Kadın erkeğin yoldaşı, kutlu ailenin temel direğidir. Cinsel ayrımcılık kesinlikle yapılmaz. Dolayısıyla, tesettür, türban, kara çarşaf, takunya, ibrik söz konusu değildir. Kadın ve erkek hep birlikte eğlenir, yemek yer, dans eder, saz çalar, şarkı söylerler. Doğa, acun ve insan uyum içindedir. Yaşama tam bir bağlılık vardır

Her şey, her zerre canlıdır, hayat doludur. Her şeyin, her yerin tini (ruhu) vardır. İnsanlara can vermeden önce tin (ruh) gökte kuşlar gibi yaşar. Tin "soluk, nefes" anlamına da gelir. Ölüm soluğun kesilmesi ve tinin tenden (bedenden) ayrılması olarak algılanır. İnsan tini genelde kuş şekli simgesindedir. Diğer canlılar ve eşyaların tini insan tininden farksızdır. Tin ortak, tenler farklıdır. Canlı ve cansız varlıklar aynı tine (ruha) sahip olduklarından onların tinleri de kuş şeklindedir. Hayvanların ruhları da insanların ruhları gibi ölümsüzdür.

KUT
Hayvanın ayrı, insanın ayrı evreni yoktur. Evren ve yaşam birliği vardır. Bu tümlük ve ortak acun düşüncesi, kaynağını "Kök Tengri" Gök Tanrı'dan alır. İnsan Gök'ün verdiği yaşam gücünü korumaya ve çoğaltmaya çalışır. Bu yaşam gücü veya ruhuna "Kut" denir. Kut, uğurlu, kutsal, şanlı anlamlarına da gelir. (Kutlu olsun deriz).

Gök, gökyüzü, gökler sadece tinlerin (ruhların) yerleşkesi değil, yaşam gücü olan Kut'un da çıkış yeridir. Edilen dualarda Tanrı'dan para, pul, servet istenmez, fakat Kutsal Tini, Kut'u vermesi istenir. Kut gelince hastaların, güçsüzlerin iyileşeceğine inanılır. Uzun yaşamın kaynağı Kut'tur. Örneğin, toprağın çoraklaşması Kut'un kaybolması olarak yorumlanır. Geyiklerin, hayvanların yavrulaması, doğum olayı, bereket, bolluk Kut'un gücüdür. Hristiyanlıktaki Kutsal Ruh (Ruhülkudüs) gibi Kutsal Tin Kut'u Tanrı verir. İnsan ölünce tanrısal Kut yeniden Gök Tanrıya döner.

GÖK TANRI
Gök Tanrı göklerdeki bütün yıldızları, güneşi, ayı kapsayan bir varlıktır. Tüm göksel cisimler tanrısal tin taşır. Tengri (Tanrı veya Gök) sözcüğü hem somut gökleri, hem de soyut göklerin ruhunu betimler. Mavi anlamına gelen "kök" sözcüğü tanrısal sıfat olarak kullanılır. "Kök Tengri" Gök Tanrı anlamına geldiği gibi "Mavi Gök" anlamına da gelir. . Bu aynı zamanda insan soyunun, tüm canlı ve cansız varlıkların kök ve kökeninin "Gök Tanrı" olduğunun gizli bir imgesidir. Türk destanı şu görkemli dizlerle başlar:

"Üzre kök tengri, asra yagız yir kılındıkta
İkin arası kişiogli kılındı"
(Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer oluştuğunda
İkisi arasında kişioğlu oluştu)

"Kılındı" sözcüğü "yaratıldı" olarak da tercüme edilebilir. Ancak, burada "kılınmak" fiili yaratmaktan çok oluşmayı, meydana gelmeyi çağrıştırmakta ve bilimsel bir görüşe yaklaşmaktadır.

Bu tanrı-acun-insan-canlılar tümlüğü ileriki yüzyıllarda Tasavvuf (Mistisizm, Gizemcilik) akımlarındaki "Varlık Birliği" (Vahdeti Vücut) inancının temellerini oluşturacaktır. Varlık Birliğinde her şeyde Tanrının gücü, lütfu, varlığı vardır. Evrenden ayrı bir Tanrı düşünülemez. Buradan hareketle evren Tanrı, Tanrı da evren olarak kabul edilir. Tanrı kendinden farklı ve ayrı bir evren yatarmamıştır. Evren Tanrı'nın bir parçası gibidir.

Gök Tanrı'nın yeryüzüne yansıması olan Yer Tanrıçası Umay bir bereket tanrıçasına özgü tüm özellikleri taşır. Ürünler, ekinler, hayvanlar ve yavruları, analar, gebeler, bebekler Tanrıça Umay'ın koruması altındadır. Böylece gök ve yerin uyumu altında insanlık mutlu ve huzurlu yaşayabilecektir.

Ölümden sonra yaşam değişmeden sürer. İnsan ölünce göğe uçar. "Öldü" yerine "sunkar boldı" (sungur kuşu oldu) ya da "uçuverdi" denir. Dede Korkut masallarında cennetin bir adı da "uçuş, uçmak" tır. Türk cennetinde İslamiyetteki gibi ceylan gözlü huriler, hurlara, gılmanlara, hizmetçilere, altın tepsiler, Kevser şaraplarına yer yoktur.

SUYUN KUTSALLIĞI
Orhun Yazıtlarında kutsal su kaynaklarından söz edilir. Ancak, bunlar Kuran'da sözü geçen cennetteki bal, süt ve şarap ırmakları veya Hristiyanlıktaki "kutsal su" gibi değildir. Söz konusu olan suyun kutsallığıdır. Tüm su kaynakları, akarsular ve göller kutsal kabul edilir. Özellikle suların temiz olmayan şeylerle kirletilmemesi gerekir. Hatta öyle ki sulara saygı ve özen gösterilmesi yasalarla devlet tarafından resmen güvence altına alınır. Bu bağlamda, atalarımızın çevreci bir yaklaşım içinde bulunduğunu söylemenin abartılı olacağını sanmıyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (1. Ci Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta Kutsal Savaş ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve İslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere İnanış
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (3. Bölüm)
Tebbet Suresi Hakkında Teolojik ve Etik Bir Araştırma
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (2. Ci Bölüm)
Ahiret Hayatı İçki ve Seksten İbarettir
İslamiyet Öncesi Türklerin Dinsel İnançları (2. Bölüm)

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çağdaş Gagavuz Şiiri
Mevlana'nın Tesettür ve Kadınların Örtünmesine Bakışı
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
Yeni (!) Anayasayı Kimler İstiyor?
Yahudi Soykırımı Gerçek mi, Abartı mı? (3. Bölüm)
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (1. Bölüm)
Türkçe"nin Güncel Sorunları
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (2. Bölüm)
Dil Savaşları
Lacrymania (Sak) Sendromu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.