..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




13 Mart 2010
Nikah Tanıklığı  
Mehmet Önder
- Abi saat kaç? - Eski saate göre oniki buçuğu beş geçiyor.


:ADDJ:






NİKAH TANIKLIĞI


     Anlayamadığım şu; otobüsler işi ivedi olanlar binince niçin hızlarını azaltırlar? Bak bu kez de yolcu indirdi, kalkmıyor. Yeni yolcu var mı diye sağı solu gözlüyor. Bütün yolcuyu kendisi taşıyacak, yalnız kendisi kazanacak. Bıraksa, belki daha evinin kapısından bile çıkmamış olanları sıradaki alsa olmaz mı? Bırakmıyor.

     Ah Hayri ah; az yol da değil. Bari düğün yapsaydın, beklenirdik. Nikahlar saatlidir, kıyar geçerler. Bayındır’dan kalk, ta İzmir Fuarı’na. Üstelik şöför benzinden de tasarruf ediyor; gitsin mi, gitmesin mi.

     Dünyada yetişemem, ben bu nikaha. Ah Hayri kardeşim, okul arkadaşım, benden başka nikah tanığı yok muydu koca kentte? En yakın arkadaşı ben mişim de, daha yakını yokmuş da.

     Aslında onurlu bir görev. Şimdi bu ince düşünceye karşı “Yetişemedim, otobüs yavaş geldi” desem, yakışmaz. O da boynunu büküp “Seni candan bildim, beni insan katarına katmadın. Eşe dosta rezil ettin” demez mi? Haklı da değil mi? Keşke akşamdan gidip bir yakınımda kalsaymışım.

     …

     Bu arada ağır aksak gidiyoruz. Bu böyle olmayacak, bari şöförü uyarayım, dedim; onun da yanıtı hazırmış:

     - Burası böyle abi. Çırpı yolcusu bol. Acelen varsa Arslanlar üzeriden giden otobüse bineydin.
     
Adam kestirdi attı. Görüyor musunuz? Hani sakınan göze çöp batar, derler ya. Ben nerden bileyim, İzmir otobüsü deyince daldım. Öteki araba olsa Torbalı’yı geçmiştim.



     Saati de evde unutmuşum. Saat soracak biri var mı, diye bakınırken, üç koltuk ötedeki yaşlıca adamın yelek cebinden sarkan sarıca kösteğin otobüsün devinimine uygun, sağa sola usul ulus sallanmakta olduğunu gördüm. “Abi, saat kaç?” Adam da ehlikeyf mi ehlikeyf. Sanki, otobüsün gidişindeki ahesteliğe uyum sağlamaya çalışıyor. Elini yelek cebine götürüp saati çıkarması şöyle böyle on dakika sürdü. Sonra insafa geldi, kapağı öteki elinin başparmağı ile itinayla açtı:





- Eski saate göre oniki buçuğu beş geçiyor.

     Ne diyor bu adam; öyle saat mi olurmuş? Bari yeni saati söyleseydin. Şimdi eski saat ilerde miydi geride miydi, diye yüz kişiye sorsan iki kişi zor bilir. Şimdi ben geç kaldım mı, kalmadım mı?

     …

     Otobüs bir durakta daha durdu, bir teyze ile yanında yüklü bir genç bayan. Genç olanı sağa sola tutunarak araca binmeye çalışırken, yaşlıcası şöförden ricada bulundu :

     - Evladım, kızımın doğumu yakın; biraz yavaş gidersen.

Şöför, biri böyle bir ricada bulunsa, diye dört gözle bekliyormuş. İyice yavaşladı. Artık gidelim, gitmeyelim arası ilerliyoruz.

Bundan sonra yetişebileceğimi sanmıyorum. Demek ki bu nikah tanıklığı bana kısmet değilmiş.

     …

Bir buçuk saatlik yolu, sanırım iki buçuk saatte tamamladık. Ya da, acelemden bana öyle geldi. Bindiğim kent içi otobüsün de trafiğe takılması, üstüne tuz biber ekti. Nikah salonuna vardığımda ortalık hala ana baba günüydü. Hiç bir yakınını tanımadığım için Hayri’yi aradım, ortalıkta görünmüyordu. Her şey olup bitmiş olmalıydı.

     …


     Bulup özür dilemek işe yarar mı, bilmiyorum? Tarif ettiği işyerine gidip ev adresini alayım, dedim. İşyerine vardığımda şaşırıp kaldım, kendisi oradaydı ve üstü başı yağ içinde çalışıyordu.

     Efendim, son anda akıllarını başlarına toplamışlarmış. Bu devirde evlenmek akıl karı mıymış? Ya bir de çocukları olursa, onu nasıl bir ülke beklemekteymiş?

     “Birlik olur, bu zor günleri geçirirdiniz” dedim. Kolay mı koca ülkeyi kurtarmak, der gibi elini salladı, “Hayııır!” anlamına kaşlarını kaldırdı. İndireceğe de benzemiyordu.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Paylaşım için teşekkürler
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
13 Mart 2010
Gülen en çirkin yüzün bile güzelleştiğini fark etmeyen var mı?İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik:Gülmek.Daha doğrusu canlılar içinde tek gülen varlık:İNSAN.Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.