..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




24 Temmuz 2010
Manikirci  
Mehmet Önder
Manikürü yapar, zilleri takar oh oh!


:AEEH:






MANİKİRCİ



     Eski düğünlerden eser kalmadı. Köyde her düğün bir şenlikti. Üç gün üç gece. Öğleden sonraları içki sofrası kurulur; çengiler konukları eğlendirir, tavuklar gelir, kazlar giderdi. Daha sonra, içenler dağılır, başka bir mekanda düğün kurulur, çengiler o yana geçerdi.

     İçki masalarının vazgeçilmezi Ahmet abi, en güzel şarkıları türküleri söylerdi arkadaşlarına.

     Ama o günlerde biraz dertliydi. Sevdiği kızla arası açık, vefasızlık üzerine olanları okuyor hep:

     

“Dün aşaam yoldu göödüm, seni yılladan soona.
Bii yabancı gibidiin, dönüp bakmadın bene.
Bunu senden ummeyodum, pek gırıldım ben sene.

Bii filcan gayve olsam, kırk yıl hatırım vaardır.
      Ömrüme seni vediim, dönüp baksan ne vaadıır”.
     …

     Ayşe tutturmuş “Şehir evine gelin girecem. Sen memur olacan, ben de hanım.” Hani abisi bankaya koruma girmiş de yengesi hanım olmuş ya, ona özeniyor.
     
Ama işi, hele hele memurluğu kim bulmuş?

Ne çare ki ? Ayşe, Nuh demiş peygamber dememiş.

     Ahmet abi “Gız bi elini dutem” deyesiymiş de, Ayşe inatçısı “Memur olup, beni de yengem gibi şeher hanımefendisi yapmazsan, manikircinin yanına çırak girsen elimi dutdurman.“ diye kestirip atasıymış.

Ahmet abi “O da ne gız ?” dediyse de, Ayşe “Onu da sen bul gari “ deyip çekip gitmiş.

Ahmet abinin içki sofrasında içi içini yiyor. “Nedir bu manikirci ?”

     …



     Şarkılara başlıyor “Bir filcan gayve olsam…”

     Arada bir durup yanındakilere soruyor, manikircinin ne demek olduğunu. Sağ yanında oturan Obur Mısdıva, tavuğun budunu henüz ağzına doldurmuş, hemen konuşamıyor. Uzun süre ağzının tavanını seyrettire seyrettire geviş getiriyor. Sonra bir yudum rakısından alıp, göğsünü yumruklayıp tavuğu midesine yerleştirdikten sonra da yanıt veriyor:

- Üle nebilem ben!

     Ahmet abinin merakı ,sıkıntısı gitgide artıyor. Nedir bu manikirci? Yoksa ayıp bir şey midir? Ayşe, kız başına kötü bir küfür mü etmiştir?

     Merak ediyor, merakı kızgınlığa dönüyor ama, belli etmemek için şarkıya devam: “Bir filcan gayve olsam, kırk yıl hatırım vaardır” Ama dayanamıyor. Meraktan şarkıyı kesip sol yanındaki makinist Ali’ye soruyor:

     - Manikirci ne be?

     Ali makinalarla haşır neşir, okuması yazması da olan biri. Bilgili. Yanıt veriyor:

     - Ben askerde manipleciydim. O işi bilirim. Manikirciyi duymadım. Bizim bölükte yoktu. Her yerde olmayan çok zor bir iş olmalı. Yavuklun onun için “Manikirci olma, memur ol” diyor.

     …


      Ahmet abi bu yanıtla biraz rahatlar gibi oluyor; ama yetersiz. Şarkıya ara, soruya devam. Masada yıllarca kamyon şöförlüğü yapmış Hüseyin amca var. Ne de olsa memleket görmüş.

     - Üsen efe , nedir bu manikirci denen işe?

     Hüseyin amca bilgisine, görgüsüne yakışır biçimde, şöyle bir geriniyor:

     - Gadeşim , Ahmet, kamyon şöförlüğü zordur. Tehlikelidir. Bu kız da onun için senin kamyon şöförü olmamanı, memur olmanı içtiyor. Baksan ya, “Man ikirci” diyor. “İki tane man kamyonu olan biri bile gelse, kamyon şöförü olma. Kaza maza olur, ölürsün çocukları yetim bırakırsın. Git memur ol” demek istiyor.

Ardından yaşlıca Saadettin amca söz alıyor:






- Eskiden bir şarkı vaadı “Dünya dünya maniki dünya” deye. Bu maniki geçici demektir. Ayşe gızımız da sene “Geçici işlerde çalışma. İşten çıkarırla zorda kalırız. En eyisi memur ol. Garantili iş” demek isdiyor.



     Anlaşılan tüm yollar memurluğa çıkıyor. Ayşe ne demiş olursa olsun, sonuçta “Memur ol” demiş oluyor. Ama, Ahmet abi, hiç bir yanıttan tam olarak ikna olmuyor. Bu kez tüm gözler, on beş yirmi yıl koltuğunun altında kitapla dolaştığı için köyün okumuş çiftçisi Reşat’a dönüyor. En doğrusunu o bilir. Reşat bilgili, kültürlü. Şöyle bir süzüyor masadakileri:

      “Bakın bakayım” diyor. “Mani nedir mani ?” Kimseden ses yok.

     - Mani, paradır para.

     Devam ediyor:

     - Peki “Kir” nedir?

     Bu kez yanında sığırtmaçlık yapan kürt işçinin gözleri açılıyor:
     
- Vallahi de çocuk pipisidir. Ben memlekette çok kirvelik yapmışam.

     Reşat işçisine şöyle bir yan gözle bakıp derse devam ediyor:

     - Evet. Bir anlamı da budur. Ancak buradaki anlamı farklı, bildiğiniz kir. Yani ne olmuş oluyor. Mani - Kir. Kirli para. Buna halk arasında kara para da derler. Ayşe kardeşimiz ne diyor: “Ahmet’ciğim, karanlık işlere girme. Karaparaya bulaşma. Bebelerimizin kursağına haram lokma girmesin” Var mı başka açıklaması.

     Bu bilimsel açıklama karşısında hiç kimsenin söyleyecek bir sözü kalmıyor. Doğru diyorlar hep bir ağızdan ama sormadan da edemiyorlar.

     - Eee Ayşe ne demek istemiş?

     Reşat kendinden emin:

     - Ne Demek isteyecek, “Memur ol” diyor.

      …

     Artık her kes Ayşe’nin memur ol demek istediğine inanmış, Ahmet abi şarkılara başlamıştır ki, çengi kadın sazlar eşliğinde dans ede ede, şarkılar
söyleye söyleye içki masasına gelir. Kadının söylediği şarkı masadakilerin dikkatini çeker.




     - Manikürü yapar, zilleri takar oh oh!

     Bu kez hepsinin yönü çengici kadına döner:

     - Manikirci ne gız?

Çengi kadın aynı müzikle.

     - El bakımı ne olacak, zilleri takar oh oooh!

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkürler.
Gönderen: Mehmet Önder / , Türkiye
24 Temmuz 2010
Yorumunuz beni çok mutlu etti. Saygılarımla...

:: Yeri Kitapçı vitrini
Gönderen: Mustafa Şakarcan / , Türkiye
24 Temmuz 2010
Bu öykünün yeri, bence kitapçı vitrinidir. Elinize sağlık. Teşekkür ve saygılar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet Önder, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.