Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
RÜYAMA GİR BABA İkide bir gelip harçlık isteyen garip tipler vardır. Hep isterler, unutturduğunu düşünür yine isterler. “Kendisine borcum var, ödemeden yüzüm tutmaz” demezler. Hatta borçlu oluşlarını dahi yeni borç istemek için bahane edip yine gelirler. İçlerinde İbrahim gibi bilimsel çalışanları, tekniğini sürekli geliştirenleri de var. İbrahim dedim de, bir gün çıktı geldi: - Mehmet abi, hiç hayırolsun, demiyorsun. Gönül koycam valla! - Hayır olsun. Ne oldu? - Hayırın karşı gelsin. Akşam düşümde Hacı amcayı gördüm. - Hangi Hacı amcayı? - Yahu babanı, kimi olacak! Demek babamı? Babam hacca filan gitmedi ama, iyiliksever adamdı. Haksızlıklarla savaşırdı. Herhalde sevapları ağır bastı, insanların düşüne hacılık mertebesinde giriyor. Çok güzel bir şey. Sonra insan merak da ediyor: - Ee İbrahim, nasıl gördün babamı? Konuştun mu? - Konuştum “Ben iyiyim” dedi. “Daha da iyi olmam için Mehmet abine git, sana on lira harçlık versin” dedi. İyiliksever babacığım. Öbür dünyadan bile, rüyalara girip sevaplar işlemeye devam ediyor. Hiç karşı konulabilir mi bu isteğe? İbrahim onluğu kaptığı gibi sıvıştı. … On beş gün sonra yine çıktı geldi. Olacak ya, babam yine rüyasına girmiş. “Mehmet abine git. Sana bir onluk daha versin” demiş. Görüyor musunuz? Bu babam da bir kez “Oğlum İbrahim Mehmet abin sıkıntıda olabilir, çok sık gitme” dese olmaz mı? Demiyor. Eh artık karşı da gelinmez; verdim gitti. … Babama saygıda kusur etmediğimi gören İbrahim, rüyalarında babamı görmeye devam etti. Bu arada çok da yük olmaya başladı. Bir gün baktım, karşıdan geliyor. Cebimde de yalnız iki beşlik kalmış. İkisini de versem peş param kalmayacak. Babamın talimatları bir yanda, parasızlık bir yanda. Bir çözüm bulmam gerek, derken, buldum da. O eşikten adımını atarken karşı saldırıya geçtim. - Tam zamanında geldin İbrahim. Hacı amcanın selamları var. İbrahim böyle bir şey beklemediğinden eşikte dondu kaldı. Saldırının ilk şaşkınlığını üstünden atıp kendine gelince de sorguya geçti: - Yaa, ne dedi Hacı amcam? - Yanına İbrahim gelecek, bu kez beş lira ver yeter, dedi. Yüzü bir renk değiştirdi: - Öyle mi? Hay Allah! Bana da “Bu kez yirmi iste. Her şeye zam geldi” dediydi. … İbrahim kolayını buldu; küresel krizin tüm faturasını bana kesip geçiştirmeye çalışıyor. Ah babacığım ah, girme şu herifin rüyalarına. Böyle giderse ocağıma incir ağacı dikecek. Ama nerdee? Mutlaka girmesi gerekiyormuş gibi düzenli olarak devam ediyor. Üstelik İbrahim her gelişinde, herhalde pazarlık payı olsun, diye miktarı yükseltiyor. Bir akşam üstü yine çıktı geldi. Babam “Bu kez ellilik iste. Vermezse, onu evlatlıktan reddedicem” demiş. Ben de, benim rüyama da girdi “İki buçuk liradan fazla verirsen iki elim iki yakandadır. Çok para lazımsa çalışsın kazansın” dedi, dedim. İki buçuk lirayı kaptığı gibi toz oldu. Ama çözüm değil ki. Ben İbrahim’in fiyatını iki buçuk liraya indirdim, diye sevinirken, babam da boş durmadı; tuttu rüyaları onurlandırma işini üç günde bire indirdi. Neredeyse ortak çalıştıklarından şüpheleneceğim. Üstelik İbrahim, tatil filan da tanımıyor. Üçüncü gün hafta sonun mı denk geldi? Eve kadar zıpırtıp geliyor, ille de rüyasını anlatacak. … Sağlığında kendisi için hiç bir şey istemeyen babam İbrahim yüzünden savurgan biri oldu çıktı. Bir rüyama girse, ilk iş İbrahim’i şikayet edeceğim. Artık akşamları yatarken “Rüyama gir baba!” diye dualar ediyorum. “Babacığım yüz verme şu adama. Birazcık da evladını düşün” diye yalvarıp yakaracağım. Ama girmiyor. Adam babamı tekeline almış. “Hacı amcayı gördüm ‘On versin’ dedi, ‘Yirmi versin’ dedi.” … Olağan ziyaretlerinden biri olmak üzere bir akşamüstü yine karşımda: - Hacı amca sana çok kızgın. Bana yaptığın bütün zulümleri biliyor; haberin olsun. Biraz daha yüz versem iliğimi kemiğimi kurutacak. Artık burama kadar da geldi: - Kızarsa kızsın, bundan sonra sana metelik yok, dedim. Bu kez çok sert davranmış olmalıyım; yüzünü buruşturdu, ağlayacak gibi oldu. Söylenmeye başladı: - Koskoca Hacı Hüseyin amcanın oğluna yakışıyor mu, bu tavırlar? Ne, Hacı Hüseyin mi? Ben onun oğlu değilim ki! - Bak, dedim. Sen yanlış adama gelmişsin. Hacı Hüseyin’in oğlu karşı dükkandaki hırdavatçı. O da Mehmet, Mehmetleri karıştırmışsın. İbrahim sinsi sinsi yüzüme baktı: - Bırak, dedi, şu deliyi. Daha ikinci rüyada saldırganlaşıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |