Yaþam baþlangýcý olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Hasan TÜLÜCEOÐLU Varlýk her zaman gücü beraberinde getirmiþtir. Güçlü olmak varlýklý olmayý zorunlu kýldýðýndan baþlangýçta varlýða sahip olmayan güç sonuçta varlýðý kendine çekmiþ devamlýlýðýný onun sayesinde saðlamýþtýr. Her zaman, mekan ve toplumda bu varlýk-güç iliþkisi görülür. Ýnsanlar doðal olarak varlýðý elinde tutanlarýn etraflarýnda halkalanmýþlardýr. Varlýklý iseniz bir halkanýz vardýr. Dolayýsýyla etrafýnýzdaki insanlarýn size ithaf ettikleri bir güce sahipsinizdir. Aslýnda din bu döngüyü kýrmak istemiþtir. Peygamberler ve aileleri varlýðý elinde bulundurup güç halkasý edinmiþlerden deðillerdi. Soylu, belirli bir aileye mensubiyet anlamýnda en fazla birer aristokratlardý. Peygamber Efendimizin gücü ona gelen vahiy dolayýsýylaydý. Gücü ellerinde bulunduran varlýklý insanlar baþlangýçta bu peygamberi gücü çokta umursamadýlar. Ancak düþünsel boyutta Peygamber’e doðru halkalanýp ona güç ifade eden insanlar çoðaldýkça telaþlandýlar ve çareler aramaya baþladýlar. Karþýlarýndaki varlýksýz, farklý, bir anlamda pasif bir güçtü. Peygamber’in vefatýnda Müslümanlar onu defnetmeden önce Peygamber’in geride býraktýðý bu gücü kime vereceklerini belirlemede acele ettiler. Peygamber’in naþý ortadayken öncelikle toplanýp bunu tartýþtýlar. Zira güç, dünya hayatýnýn en muhteþem parýltýsýydý. Özellikle tanrýsallýktan kaynaklanan gücü elinde bulunduranlar hem burada hem de öbür hayatta bu sayede üstün kýlýnýyorlardý. Yani ilahi kaynaklý gücü eline geçirenler tüm dünya nimetlerine gark olurlarken ahirette de cenneti hak ediyorlardý. Böyle düþünülmüyorsa dünyanýn faniliðini ahretin kalýcýlýðýný çok iyi bilen Müslümanlar arasýnda onca güç mücadeleleri niye olsundu ki? Dünyalýk gücü yücelten biz Müslümanlarýn zýmminde maalesef bu anlayýþ yatýyor. Hýristiyan dünyasý da hep tanrýsal gücün peþinde oldu. Hýristiyanlýk öðreticileri kilise adý altýnda kurumsallaþtýlar. Tanrýsal güçlerini saðlamlaþtýrýp kalýcý kýlmakta kurumlarý kilise adýna geniþ mülkiyetler edindiler. Bu, kiliseyi Avrupa’da krallardan daha varlýklý ve güçlü kýldý. Tanrýsal güçle varlýk bir elde toplanýnca kilisenin Avrupa toplumu üzerindeki hakimiyeti asýrlarca devam etti. Kilise öðretilerine karþýt geliþen modern dünyada Hýristiyanlýðýn canlý kalmasý ve kilisenin etkinliðini devam ettirmesi kilisenin sahip olduðu geniþ mülkler ve bunun getirdiði maddi güç sayesindeydi. Hýristiyan din adamlarý, bilimsel verilerle ters düþmelerine raðmen toplum nazarýnda itibarlarýný kaybetmediler. Zira belirtildiði gibi din adamlarý kilise adýna geniþ varlýklara sahiptiler. Nasrettin Hoca’nýn “ye kürküm ye” gerçeði Hýristiyan toplumunda da geçerliydi. Ýslam dünyasýnda Peygamber’in ölümüyle baþlayan güç kavgasý her zaman devam etti. Varlýklýlar güçlü olmalarýný ve bunun devamlýlýðýný Peygamber’e intisapla saðladýlar. Zorbalýklada olsa varlýða sahip olanlar bu intisapla kara güçlerini akladýlar, pakladýlar. Ve en kötüsü bu yolla sürekli ve kalýcý oldular. Avrupa’da ortaya çýkan bilimsel ve teknolojik geliþmeler, Ýslam dünyasýndaki dengeleri alt üst etti. Avrupa’nýn kiliseye haylaz, gayretli çocuklarý kiliseye raðmen insanlýða modernlik adýna yeni bir dünya sundular. Bu sunumla alt üst olan Ýslam dünyasý hala Batý’nýn bu dünyayý ardýndan alýp götürmesini çözümleyip yerli yerine koyabilmiþ deðil. Bu geliþme Ýslam dünyasýnda peygamberlik kaynaklý tanrýsal gücü zayýflattý. Bilimsellik ve maddi deðerler salt varlýðý ele geçirmek, elde bulundurup güçlü olmak için artýk tek sebepti. Ýslam dünyasýnda Batý’nýn sunduðu yeni dünya anlayýþýna paralel dini deðerler zayýflamaya baþladý. Böyle olunca yöneticiler Tanrýsal güçten çok varlýksal güce yöneldiler. Peygamberi gücü elinde bulunduranlarýn toplum nezdinde zayýflamalarý varlýklarýnýn ellerinden gitmesiyle çok kolay oldu. Geniþ varlýklara, kalýcý maddi gelirlere sahip olmayan dindar insanlar fakirleþmeleri oranýnda toplum nazarýnda çok çabuk itibar kaybettiler. Ýslam, ‘Tanrýsal Gücü’ Hýristiyanlýk gibi kurumsallaþtýrmadý. Ýslam dini öðretileri bir anlamda bunu yasaklýyordu da. Bu hususta en fazla Peygamber’in soyuna saygýyý, hürmeti öngörüyordu. Ýslam dini þahýslara baðlýlýðý zorunlu kýlmadan bir manevi kurumsal öðreti þeklinde devam etti. Ýslam, dini þahýslarla temsil etmenin önünü týkar. Ayný þekilde mekaný da kutsallaþtýrmaz. Kabe’ye yönelinmesi, oraya hacca gidilmesi buralara kutsallýk izafe etmek yerine Tanrý inancýný ve peygamberi sevgiyi güçlendirir. Ýslam dünyasýnda din adýna bir kurumsallaþma aranacaksa bu konuda bir tek vakýflar hatýra gelir. Vakýflar kilise benzeri kurumsallaþmanýn çok uzaðýndadýr. Ýslam dini deðerlerinin canlý tutulmasý, dini eðitimin devam ettirilmesi daha çok vakýf kurumlarýyla gerçekleþtirilmiþtir. Camiler, medreseler, tekke ve zaviyeler, imarethaneler, aþevleri gibi toplumsal mekanlarýn yapýlmasý, devamý ve faaliyetleri genelde vakýf kuruluþlarýyla olmuþtur. Toplumda hayýrsever vatandaþlarýn gayretleriyle vakýflar kurulmuþ ve faaliyetlerine dindar ve hayýrseverlerin gayretleriyle devam etmiþtir. Böylece Ýslam dini toplumda canlý ve kalýcý tutulmaya çalýþýlmýþtýr. Kiliseye raðmen Batý’nýn haylaz çocuklarýnýn ortaya çýkarýp lanse ettiði modern dünya karþýsýnda Osmanlý, çalkantýlý evreler sonrasýnda ‘modern cumhuriyeti’ doðurdu. Cumhuriyetin kurucularý, Osmanlý devlet yönetim mirasýný devralmakla birlikte kuvvetlerini varlýksal güçten alýyorlardý. Modernliðin öngördüðü üzere Tanrýsal güçler artýk demodeydi. Cumhuriyet yönetiminin bazý kanuni uygulamalarýyla dindar insanlar, vakýflarý ve onlarýn topluma hizmet götürmek için edindiði arazi, varlýk ve gelirleri kullanamaz oldular. Bilgin, alim, din adýna önder olarak görülen insanlar zamanla yoksullaþtýlar. Ýnsanlar varlýk kaynaklarý ve modern güçler etrafýnda halkalandýlar. Varlýk ve modern güç sahibi olmayan dindarlarýn toplumdaki etkinliði zamanla sýfýrlandý. Bilimsel verilere ters düþen Hýristiyan din adamlarý buna raðmen kurumsallaþtýrdýklarý kilise ve bu sayede edindikleri geniþ mülk ve varlýklarýný kaybetmediklerinden toplumsal etkinliklerini yitirmemiþlerdir. Dine olan zorunlu ihtiyaç, Peygamber’e olan sevgi, þahýssal bazda dindar insanlarýn gayretleri, modernliðin bilimsellik ve akýlcýlýk reaksiyonuyla zayýflayan dini bu toplumda zamanla yeniden canlandýrmaya yetti. Bugün holdinglere sahip büyük varlýklar edinmiþ cemaatler, toplum üzerinde geniþ etkilere sahipler. Vakýf kuruluþunu canlý tutarak devam eden cemaatler, sonuçta tek bir þahsa indirgenmesi sebebiyle hiçbir zaman sürekli ve kalýcý kurumlar olamayacaklardýr. Birliktelikleri bir anlamda pamuk ipliðine baðlýdýr. Kilise farklý bir kurumdur. Þahýslara indirgenemez ve baðlanamaz. Tek þahsa baðlý cemaatlerde þahsýn yaþamýnýn sona ermesiyle geride býraktýðý miras gücüne ulaþma adýna büyük bir mücadele ortaya çýkacaktýr. Hazreti Peygamber’in arkadaþlarý makul ve O’nun onlara öðrettiði dini çok iyi bilen en önde öncü ve üstün Müslümanlardý. Peygamberin mirasýný temsil edecek þahsý kavgasýz gürültüsüz belirlemiþlerdi. Hoþ ya, ortada Peygamber’den geriye kalan büyük varlýklar, mülkler, araziler, zenginlikler yoktu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © hasan tülüceoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |