Yaşayan Ölüler
Her kalp Allah’ı anmak ister ancak mühürlü olan kalbe Allah lafzı girmez. O’nu anmak kalbe çok hoş gelir; çok lezzetlidir ve kuşkusuz Allah’ın buna izin vermesi çok önemlidir.
"Yazmak, aslında, en iyi intikamdır. Çünkü kağıt, konuştuğumuzda bizi duymayanlara bile ulaşır." – Dorothy Parker"
"Yazmak, aslında, en iyi intikamdır. Çünkü kağıt, konuştuğumuzda bizi duymayanlara bile ulaşır." – Dorothy Parker"
Her kalp Allah’ı anmak ister ancak mühürlü olan kalbe Allah lafzı girmez. O’nu anmak kalbe çok hoş gelir; çok lezzetlidir ve kuşkusuz Allah’ın buna izin vermesi çok önemlidir.
Bizim payımıza düşense, flu ,siyah beyaz bir hayat. O da bazen bir siyah bayaz fotoğrafta, bazen bir Yeşilçam filminde, hüzün harmanı olur. Merhum Erol Taş’ta gaddarlaşır, Sadri Alışık’ta Turist Ömer’dir. Hulus Kentmen’de Babadır vs. Bu fasıl kolay kolay bitmez uzar gider. Ve bana sorarsanız İstanbul, siyah beyaz fotoğraflarda
“Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası”.
Atasözleri, toplumların yaşam biçimlerinden doğarlar ve ağızdan ağza dolaşarak sahip oldukları üç – dört sözcükle bir çok yaşanmış öykü anlatırlar. Değil mi?
İzin ver doya doya ağlamak istiyorum.
İçimdeki tüm kadınlar adına
Ağlamak...
Ağıtlar yakmak...
Hoşçakal Ayışığım!
Dediği gibiydi aslında; "Sadece 'sevilmek' harekete geçiriyordu donmakta olan bir kalbi. Ve hızla çarpan bir kalpti her seferinde, dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi. Yani, sızlayan yerinden sevmeye başlamalıydı bir insani. Sevdiği kadar sevilmekti zaten bir acının yara bandı."
Atatürk’ün fotoğraflarına bakıyordum. Türkiye Cumhuriyetini kurup, bizim birlik içinde olmamız için tüm hayatını feda eden o yüce liderin fotoğraflarına…
Bir an gelecek en unuttuğum yerden çıkıp gülecek diye bekliyordum hep. Bazen dualar yolluyordum günahlarına, cezalandırıldığım kadar bağışlansın istiyordum. Onsuz bir beni görünce, aldatılan çocuk, bıçaklanan göz, yankesilen ciğer, yırtılan perde, buruşan surat(...)bana beni anlatıyordu; anlatamıyordum!...
ilk defa yazdığım kalem çiçek oldu,yazılan narin bir yaprak...
sen küçük gözlerle bakılan büyük bakışlar...
sen koca bir gülüş...
İnsan kendini Allah’a teslim etmeli, hayatını Allah’a adamalıdır. Özveride bulunmak, dürüstlük, vefa -avami deyimle- enayilik değildir; güzelliktir. Allah bu güzel ahlaka sahip kullarının işlerini kolaylaştırır, yollarını açar, bereket verir.
Yakup Fırat, Üstat Said Nursi’nin ifade ettiği gibi şöhreti hep “zehirli bal” olarak gördü ve tatmadı.
Popülarite, makam, mevki gibi konularda kafa yormadı Yakup Fırat.
Bu tür konulara kafa yoranlara gülümseyerek, yanık ve davudi sesiyle sazın teline dokunarak seslendi;
“Aldanmayın aldanmayın
Geçenlerde emekli bir doktor amcamız anlatmıştı. Doğuya mecburi hizmete atandığı günlerde bir mezraya hasta bakmaya gitmiş. Akşam yemek ikram edip misafir etmişler karlı havada. Saat 12’leri geçmesine rağmen ev halkının yatmadığını görünce, ‘Siz kaçta yatıyorsunuz ?’ diye sormuş. Evin yaşlı ninesi ‘Gece ikide buradan tiren geçer. Nadiren de
Söyleyin ey Şehr-i İstanbullular, nerede yaşadığınızın farkında mısınız? Bir kez olsun yaptınız mı; cebinize sadece bir 10 TL koyup da şu Şehr-i İstanbulun tadına vardınız mı? Martısıyla oynaştınız, tarihiyle yüzleştiniz mi? Nereye gider bu serseriler diyerek yelkovaların ardı sıra dalıp gittiniz mi? Tek sıra halinde mendireğe dizilmiş kanatlarını