Yıkıcı Değil Yapıcı Olun
bir şeyleri kırıp dökmek kolay; neden kırıp döktüklerimizi tamir etmek için ufak da olsa bir çaba göstermiyoruz?
bir şeyleri kırıp dökmek kolay; neden kırıp döktüklerimizi tamir etmek için ufak da olsa bir çaba göstermiyoruz?
Sahip olduğunuz en güzel enstrüman sözcüklerinizdir.
Sessiz kalmayı bilebilmek hımmm lara ihtiyaç duymamak,
Göğüs kafesinden güçlü ve derinden konuşabilmek,
Ses tonunun bahsettiğiniz işe uygunluğu,
Karaciğeri kargalar tarafından dahi yenilmeli ama gün sonunda zincirlerini dahi koparıp benliğini kabullenmeli
Bu ülkede, ne zaman bir erkek ile bir hanım, biraz ileri düzeyde arkadaşlık etmeye başlasa, ikinci dereceden ne kadar akraba, eş, dost ve arkadaş varsa, hemen hepsi büyük bir yaygara koparır. Hatta olayla ilgili, ilgisiz, herkes işin içine karışır ve sanki kıyamet kopmuşçasına bir telaş ve panik içerisinde,
bakmak ve görmek, bu iki kavramı şu şekilde ayırt etmemiz mümkündür.
Ve benim her akşam korkunç bir yılgınlıkla, çaresiz eve nasıl geldiğimi de bilemezsiniz. Zaman ışık hızıyla akıp geçiyor ve onu yavaşlatacak hiçbir güç yok bu dünyada. Bizim çaresizliğimiz de onu büsbütün şımartıyor, küstahlaştırıyor olsa gerek. Yüzümüze bile bakmıyor artık, baksa da mütemadiyen kızgın Bize günlerin soluk fotoğraflarını bırakıyor,
hayata karşı verilmekte olan mücadelelerde kayba uğramamak için sonuna kadar yürümemizi gerektiren sonunu başarılı bir şekilde bitirmemiz icap eden engebeli bir yoldur.
Bir
Gerçeklerden sıyrılıp hayallerde yaşamak mı, yoksa gerçekleri kabullenip hayallere hapsolmak mı? Bu soru uzun süre kafasını karıştırıyordu. Aslında bu soru aklından geçen yüzlerce sorudan birisiydi sadece. Fakat insanı nasıl da can evinden vuruyordu. Nasıl da Leylayı gözbebeklerinden kıskıvrak yakalıyor, müthiş sancılarla bir boşluğa savuruyordu.
Müzik biter. Sessizliğin adı hayat olur, şimdilik. Kısacık anlardan ibaret zamanlar. Sesler, yüzler, yaşamdan kesitler. Hayat biter.
Bir Carrefour hatırası tadında... Fakat çok daha fazlası var baktığında...
CV'ler her zaman doğru, yalansız ve abartısız olmak zorundadır... Olmadığınız, başaramadığınız özellikleri yazarsanız öz geçmişinize, bir gün gelir gerçek anlaşılırsa, mahcup olursunuz mutlaka... İngilizceyi çok iyi, bir İngiliz ile her konuyu konuşacak kadar değilde, lise de öğrendiğiniz kadar biliyorsanız, öz geçmişinize, İngilizceyi iyi derecede biliyorum yazmamalısınız...
Ruhunuzda fırtınalar koparken, o gecenin sessizliği az da olsa huzur verir insanın ruhunun derinliklerine... Hele bir de ince ince tatlı bir müzik, alır sizi götürür kim bilir nerelere... Ay dolunay olmuş ya da hilal, ne fark eder? Işığını salıyor ya hem dünyaya hem de ruhumuza...
Tvde sinema kanallarını gezerken tesadüfen rastladım Heidi filmine..
Bizim çocukluk-gençlik dönemimizin çizgi filmini sinemaya uyarlanmış olarak
İzledim..
İzledim çünkü o filmlerde kalan ve artık ulaşılması hayal olan duyguları
ve mutlu sonları, o muazzam sevinçleri yeniden hatırlamak, onlara olan özlemlerimi
Çok eskilerden hatırladığım bir ilkokul şarkısıdır eminim ilkokul sıralarında birçoğunuzda söylemişsinizdir, şöyle sözleri ''Ordaa bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür. tralalalala laaa tralalalal laaaa'' diye devam eder gider. Belki bu ülkenin birçok yerini daha görme fırsatımız olamadıysa da,