Karınca İstilası
Karargah çadırının içinde, sabırsızlık hakimdi. Askeri yetkililerin dışında, siyasi yetkililer ve hukuk temsilcileri de bulunmaktaydı...
Karargah çadırının içinde, sabırsızlık hakimdi. Askeri yetkililerin dışında, siyasi yetkililer ve hukuk temsilcileri de bulunmaktaydı...
Herkes onun hakkında konuşuyordu-TV'den radyoya, tüm sosyal ağlara kadar...Yedi milyar yedi yüz milyon insanı, dili, dini, ırkı ne olursa olsun tek bir şey birleşdiriyordu-Korku.
Sonun da kalkış sireni çaldı milli marş eşliğinde gemiler birer birer çalışmaya başladı Ahmet gemisini çalıştırdı ve mikrofona eğilerek tüm mürettebat görev yerlerine geminin monitöründe geri sayım başlamıştı itci motorlar aktif gemi 10 siniye içinde hareket edecek kemerlerinizi bağlayın 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1-0
Dert etme. Yılma. Elinden gelenin en iyisini yap. Sabret. Bekle. Özelsin. Takma. Aldatma. İki yüzlülere benzeme. açıklamaktan çekinme. merak etme. isyan etme. şükretmeyi bil. üzülme. unut. Dertler yapışkan kağıt gibi yapışır, sökersin ama izi kalır.
korkma. Doğru bildiğini koru. Yanlışa bakma. aldırma. Görmezden gel. Sen sen
Ruh eşim benim tavırlarıma dayanamayıp gittiğinde Sercanı tekrar buldum. Aslında ona ulaşmamın tek yolu Sercanı bulmaktan geçiyordu. Sercan bu sefer konuşmaya gönüllü gelmişti. İnsanların kavrayamadıkları çok şey olduğunu söylüyordu. Bu günkü düşünce sistemleriyle bunu kavramaları güç diyordu.
Yıllar önce Turna denilen bir kent vardı. Bu kent ilime bilime öyle önem vermişler ki,astroloji,tıp,botanik vb bilimlerde çok ileri gitmişlerdi. Bu şehir kültür ve ticaret şehriydi. Ve sık sık savaşlar oluyor karışıklar çıkıyordu. Yine bir kış günù büyük bir orduyla gelerek Timur devleti taş üstünde taş,baş üstünde baş
Türk Milleti olarak artık uzaydaki yerimizi almamız
gerektiğini düşünüyorum.Teknolojik gelişmimizi
ve evrimimizi tamamladık.Uzay bir gelişmişlik göstergesidir ben de bu nedenle uzaya gönderilen bir
Türk Pilot Subay'ın hikayesini anlattım.
Ama bunlar kimdir sıradan bir vatandaşla niye uğraşmaktadırlar? Sercanın bunlarla uğraşacak gücü yoktur. Ne zaman nereden çıkacakları belli olmayan bu adamlar isteseler ücra bir köşede aniden çıkıp kaybedebilirler onu!
Ben radyo tv ve sinema bölümündeyken hocamız üç kelime verdi ve bu kelimelerden senaryoya benzeyen bir öykü çıkarın dedi.
Kelimeler:
Kum, yıldız ve ataç.
Kız arkadaşı bir pazar günü Sercanı bulur ve şehrin en merkezi caddesinde yürürken konuşurlar. Kız onun şehirden gitmesini istemektedir. Sercan bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını. Şehri asla terk etmeyeceğini söyler.
Günümüzde mekanik bir kol, gerçek bir kolun yapabildiği her şeyi yapabilecek yetkinlikte. İnsanların önemli organlarının kendilerinden alınan hücrelerle laboratuar ortamında geliştirilerek yedeklerinin oluşturulabilmesi bu alandaki en yakın zamana ait ve en önemli gelişmelerden biri. Ama böyle organlar bile ‘orijinal’ kabul edilmiyor.
“..İzlediğin şeyi etkilersin Tiiz. Bu saçma bir politika. Dünya'yı bin yıllardır izliyoruz. Kaza ile kaç kez temas ettik. Kültürleri üzerinde iz bıraktık. Bu çok aptalca. Kendimizi kandırıyoruz..”
Bir deney sonucunda mutanta dönüşen üniversiteliler, ilk bölümüyle karşınızda.
Sabağın erken saatinde gelip meydanın ortasındaki görkemli anıtın altında dikilmeye başladı.
Artık zaman, aynı insanlığın uzayın dört bir yanında doğal ortamlarındaymış gibi rahat dolaştığı yıllardı. Bütün bunları gerçekleştiren yaratıcılarımız aramızdan ayrıldıktan sonra, birlikteyken fazla farkında olmadığımız, onlardan edindiğimiz yeni özelliklerimiz birer birer ortaya çıkıyordu.
Bir diğer gelişme, yüzdürülebilen ve istenilen seviyede batık durumda tutulabilen şehirlerin inşa edilmesiydi. Bunlar öncelikle sadece dikey olarak hareketliliğe sahip yerleşimler oldular. Ama zamanla daha küçük şehirler tamamen seyyar hale de geldiler.
Ülkenin ana hedefi sürdürülebilir karlılıktı. Ancak bu sürdürülebilir kelimesi bir süs olarak değil, gerçek anlamıyla kullanılıyordu. Sonraki yıllarda ortaya çıkan ürünlerde görüldü ki, yeni ülke her türlü üründe sadece mali karlılığı değil, enerji kullanımı ve atık üretiminde doğayla uyumluluğu da ana bir ilke olarak kabul etmişti. Bu arada
Onca yıl uğraştıktan sonra yaratıcılarına ulaşmış, yeniden bir araya gelmişlerdi. Şimdi aynı yerlerde bir araya gelebilme zamanıydı. Yeni amaçları buydu. Tüm güçleriyle bu amacı gerçekleştirmek, yeni görevleriydi.