Noel Ağacı
Bu yıl dördüncü sınıfa gidiyordu. Sınıfta tek yabancı oydu. Öğretmeni Bay Paul’ü beğeniyordu. Kendisine derste çok yardımcıydı. En çok matematik dersini seviyor ve başarıyordu.
Bu yıl dördüncü sınıfa gidiyordu. Sınıfta tek yabancı oydu. Öğretmeni Bay Paul’ü beğeniyordu. Kendisine derste çok yardımcıydı. En çok matematik dersini seviyor ve başarıyordu.
Şimendifer ailesinin ikiz çocuklarını mahallede tanımayan yoktu.Onlar, insanlar tarafından genellikle,yaptıkları haylazlıklarla bilinirlerdi.Turunç Mahallesi sakinleri,bu küçük yumurcaklara kızsalar da, yine de mahallede onların varlığı neşe vericiydi.Şimdi,bu iki yumurcağın sihirli dünyasına girmeye hazır mısınız ? :)
Bir hikâye anlatacağım, Kemal’in hikâyesi. Onun bir arkadaş arama serüveni.
Kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum o zamanlar. Daha küçüğüm. Bir çöp kutusunda saklanacak kadar. Komşu kızıyla evcilik oynayarak, ten temasının seks olduğunu sanacak kadar. Ve seksin, ne olduğunu bilmeyecek kadar!
1998 in kasım ayında geldi dünyaya. Dedesi bir bıraksa onu, ucundan su fışkıran hortumla yatıp kalksa.
Köpex sakinleştikten sonra Karabaş Kemikçalan’ı nasıl yakalayacaklarını konuşmaya başladılar. Kedix iki kişinin ağaç evin birinci katının pencerelerine dışardan iple sarkmalarını önerdi. Ellerinde tavalarla tabii...
Eski albümleri çıkardı tozsuz raflardan ama tozlanmış örümcek ağları sarmış yüreğindeki unutmak üzere olduğu günlere geri dönerek.
Ali yedi yaşında koyu bir kar aşığıydı. Oda kar gibi biraz mesafeliydi, diğer çocuklarla pek kaynaşamıyordu, iki üç tane arkadaşı vardı ya onlarla oynuyordu ya da tek başına. Ali’nin arkadaş seçiminde özel bir sebebi vardı; onlarda kendisi gibi anne ve babasızdı. Ali’nin babası vardı gerçi ama annesi o
Okuldan hızlı adımlarla koşarcasına eve doğru ilerleyen sabriye'nin yüzündeki gülümseme ne kadar neşeli olduğunun bir göstergesiydi o gün. Yolda karşılaştığı arkadaşlarının iyi günler dileklerini bile neşeli bir şekilde hızlı hızlı cevaplayıp yine hızlı adımlarla eve doğru ilerlemekteydi.
Ne güneşin doğuşunu görebilmişti nede yatağında huzurlu bir uyku uyuyabilmişti, öylece kalakalmıştı pencerede, yalnız yapayalnız, yorgun, çaresiz, uykusuz, mutsuz, huzursuz ama rüyalar aleminde düşler perisiyle birlikte en güzel rüyaları görecekti belkide
...Ama paraşüt yukarı doğru uçmuyordu, aşağı iniyordu. Bunun üzerine Josef sıcak hava balonuna bindi. O yukarı doğru uçuyordu. Ve onunla yükseldi...
Demek burada ölecekmişim…Ölmeden önceki son sözüm ne olmalı diye düşünüyorum…
Akşam okuldan dönerken içimde bir his bu gece garip şeyler olacağını söylüyordu bana. İşte servis şoförümüz Harun şu sivilce suratlı 6.sınıf öğrencisi Mehmet’in ukalaca konuşmalarına fitil olmuş dalgınlıkla yola çıkan zavallı kara bir kediyi tekerlekleri altına almıştı bile. Ayrıca köşe başındaki dilenci amca her zamanki yerinde değildi. Eve
Annesi sürekli "kurtulacaksın" diyordu.
Bir süre sonra annesini de duyamaz oldu.
Çok küçüktü o zaman anlamadı.
Kurtuldu.
Büyüdü, büyüdükçe anladı.