Ağlayamadı
sımsıkı sarıldı bebeğine
üşüyor ürküyor ve titriyordu
dantel örtünün motif aralarından izliyordu herşeyi
"Sabah 5'te uyanan tek canlı türü ya horozlardır ya da henüz uyumayı başaramamış yazarlar." - Douglas Adams"
"Sabah 5'te uyanan tek canlı türü ya horozlardır ya da henüz uyumayı başaramamış yazarlar." - Douglas Adams"
sımsıkı sarıldı bebeğine
üşüyor ürküyor ve titriyordu
dantel örtünün motif aralarından izliyordu herşeyi
Şimendifer ailesinin ikiz çocuklarını mahallede tanımayan yoktu.Onlar, insanlar tarafından genellikle,yaptıkları haylazlıklarla bilinirlerdi.Turunç Mahallesi sakinleri,bu küçük yumurcaklara kızsalar da, yine de mahallede onların varlığı neşe vericiydi.Şimdi,bu iki yumurcağın sihirli dünyasına girmeye hazır mısınız ? :)
Bir süre sonra, karıncaların tek sıra halinde metrelerce alana yayılmış oldukları bir düğün törenine denk gelmişler. Onca karıncanın içinde bir tek kanatlı karınca varmış ve o da Çapgöz'ün dikkatsizce üzerine basması sonucu kumlara gömülüp kaybolmuş.
O günü iple çekiyordum. İlk önce bakkala gitmemle başlamıştı her şey. Bakkalda bir kâğıt vardı. Üstündeyse palyaçolar. Dokuz Nisanda sirk geleceği yazıyordu
O gece nedense yolun geniş bölümünden değil de kitapçı sergilerinin önündeki dar yoldan gidiyordum. Oysa geniş yol hem aydınlık, hem de daha güvenli sayılırdı. Hava serin, Akdeniz ikliminin Ocak ayı ortalamalarını tutturan bir sıcaklık var dışarıda.
Bir varmış, bir yokmuş. Kimi yürekler sımsıcak, kimi yürekler sopsoğukmuş. İnsan bir masalın içinde hem var hem yokmuş. Masalların içinde gerçekler gün yüzü gibi aydınlıkmış. Bunu görebilen ancak gönlü sıcak insanlarmış...
O gün okul çıkışında buluşup, olay hakkında konuşacaktık. Okula gittiğimde her zamanki gibi o gıcık müdürümüzü görecektik. Eski müdürümüz olsaydı… Şimdi bize iyi davranırdı. Bunu söyleyen Aylin idi. Emre: Bence bu müdürde bir tuhaflık var.
Günlerim neşe içinde geçiyordu. Annem de onunla olan ilişkimi kabullenmiş, izin vermişti; "Evin içine olmaz ama, akşamları bahçemize alabilirsin" diyerek...
çocukluğunuza yada imrendiğiniz anlarınıza döneceğiniz bir öykü umarım okumaktan keyif alırsınız...
Bu yıl dördüncü sınıfa gidiyordu. Sınıfta tek yabancı oydu. Öğretmeni Bay Paul’ü beğeniyordu. Kendisine derste çok yardımcıydı. En çok matematik dersini seviyor ve başarıyordu.
Ama Josef bunu önemsemedi ve hemen pijamasının cebinde hep duran sihirli sarı ipliği aldı. Bu ip sihirliydi, iğne olmadan kendi kendine yırtılmış bayrağı dikebilirdi yani...
Karısı:Allah, Allah!demekle yetindi önce. Bu nasıl bir müşteri ki, yoksa goca tanrımın bir lütfu olsa bu gerek! Emanetçi, Ben demiştim, bu kadın ermiş.diye. Ama inanan yok şu kasabada.
Şermin Yaşar