Dikizciler
Asıl sağlam dikizciler, azılı dikizcilerdir. Halk arasında, bunların, nüfus cüzdanlarından yurttaşlık numarasına bakarken bile yirmi beş derecelik bir açıyla baktıkları söylenir.
"Yarınki gazetede ne yazıyorsa, bugünkü gazetede de aşağı yukarı aynısı yazıyordur." — Mark Twain (Kurgusal)"
"Yarınki gazetede ne yazıyorsa, bugünkü gazetede de aşağı yukarı aynısı yazıyordur." — Mark Twain (Kurgusal)"
Asıl sağlam dikizciler, azılı dikizcilerdir. Halk arasında, bunların, nüfus cüzdanlarından yurttaşlık numarasına bakarken bile yirmi beş derecelik bir açıyla baktıkları söylenir.
O sırada sineklerde sekizinci hisleri ve duyargaları ile durumdan haberdardırlar... Dondurmanın o çekici tadı ve kokusu hemen fark edilir sinek zibidileri tarafından... Dondurmaya doğru pike yapsalar bir dert, yapmasalar bin dert, dondurma ziftleneceğiz derken hayatlarından da olabilirler...
Mahallemizde, bu konuda en hassas insan komşunun oğlu Hasan’dı. Kapının dışında hep beni mi beklerdi bilmem, sokağa adımımı atar atmaz görür, “Mehraba!” der siteme başlardı:
\- Göz hakkı diye bir şey vardır, sana öğretmediler mi?
Bazı insanlar akıllıdır ama delilik kanında vardır. Kimisi de delidir ama akıllı geçinir. Müşteri velinimettir. Bakalım bizim öyküde de öyle mi?
Kasabanın birinde çok titiz, temiz yaşlı bir bayan varmış. Bu kişinin eşi imammış ve bu nedenle kendisine hocanın eşi diye hitap ederlermiş. Hocanın eşinin titizliği dillere destanmış.
En sonunda bunu da mı yapacaktın Yaşar usta! Nasıl baş ederiz? Bunun zırt pırt kontrolü var, yeni moda çıktı sezaryeni var, beşiği var bebek odası var, maması var bezi var. Hastalığı ustalığı. Bitmedi, altısında okula başlayacak. Okul giderinin üstüne dersane zorunluluğu var. Üstüne cep telefonu, bilgisayarı. Say babam
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde yedi deliler varmış. Bir gün 7 deliler iş paylaşımı yapmışlar. İçimizde en akıllı kim? Saire Benim diye atılmış, o zaman iş paylaşımını ben yapayım.
"Nasıl yeğenim, babanın sakallarına benzemiyor değil mi? Ulan yavaş çeksene canımı yakıyorsun, tamam ulan bu kadar yeter!" diye homurdandığında elimi yavaşça çekmiştim.
"Çok haklısın Rüstem abi, bu vatan bölünmez.Ama ben çok korkuyorum abi. Çoluk çocuk falan filan abi yoksa bir dakika durmam koşarım cepheye.Ah abi, Atatürk yaşasaydı, vallahi billahi hepsini kurşuna dizerdi. Ne insan hakları abi, bir mermiyle verecen haklarını.Ne özel yetkili mahkemesi, hemen kurucan İstiklal mahkemesini başına da Kılıç
"He anam." demiş. "Oturursun tabi… Nasılsa üzerindeki entari
senin değil benim.
"Yorum yapılmış mıdır?... Mutlaka yapılmıştır.Eğer yapmamışlarsa, arkamdan birde mevzu yapmışlarsa bende alayına yorum yapmazsam, bana da Kazım demesinler. Hepsi de müptezellik peşinde, Lan hesabını sorarım, vallahi billahi sorarım.Anam avradım olsun sorarım"
Sepeti içeri aldım. Çikolatalara saldırdık hemen. Annem izliyordu bizi. Yeme sırası yumurtalara gelmişti. Engelledi bizi. Yumurtanın üzerindeki resimlere bir bakın hele dedi. Sanat budur işte! Azıcık sanata saygı gösterin
Geçmişte kalan güzel anılar vardır. Zamanında değerini bilemediğimiz... Bir gün gelir hafızanızın derinliklerinden gün yüzüne çıkar. Bizim Mahalle de öyle bir şey işte.
Yaşlı bir bayan oğlunu karşısına almış ve akıl vermek istemiş. Oğlum gel içme. Çocuklarının rızkını gel içkiye verme. Canına da malına da zarar veriyorsun. Yapma oğlum. İçki kötü bir şeydir demiş.
Gecenin bir yarısı Edebiyat Siteleri ni tararken birkaç şiir gönlüme su serpti. Hüzün yerini yaşama sevincine bıraktı. Beni çocukluk anılarıma götürdü...
Şimdi Azrail gelse yanına... Sana dese ki?' Mirza senin canını
mı alayım, karının mı yoksa çocuklarının mı?''
Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?"
İkamet ettiğim ilde/Malatya'da meczup bir vatandaşaemniyet müdürlüğü tarafından garip bir ehliyet hikayesi. Sözkonusu hikaye 2007 gazetelere manşetlik haber oldu...
Şebnem İşigüzel