Seçim Gelir Hoş Gelir
\- Babaaa! geliyorlar.
Bunlar biraz pintiye penziyor, ellerinde hiç bir şey yok, ama önyargılı da olmamak gerek. Ne demişler, “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.”
"Kitaplarınızı yakmayın; okuyun. Onları yakmak aptallığın en kötü şeklidir, okumak ise en iyi şeklidir." - Victor Hugo"
"Kitaplarınızı yakmayın; okuyun. Onları yakmak aptallığın en kötü şeklidir, okumak ise en iyi şeklidir." - Victor Hugo"
\- Babaaa! geliyorlar.
Bunlar biraz pintiye penziyor, ellerinde hiç bir şey yok, ama önyargılı da olmamak gerek. Ne demişler, “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.”
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde yedi deliler varmış. Bir gün 7 deliler iş paylaşımı yapmışlar. İçimizde en akıllı kim? Saire Benim diye atılmış, o zaman iş paylaşımını ben yapayım.
Mediha olay gününe kadar adından hiç mi hiç rahatsız olmamıştır. Ha Mediha ha Medya, ne değişirdi ki?
"Nasıl yeğenim, babanın sakallarına benzemiyor değil mi? Ulan yavaş çeksene canımı yakıyorsun, tamam ulan bu kadar yeter!" diye homurdandığında elimi yavaşça çekmiştim.
"Çok haklısın Rüstem abi, bu vatan bölünmez.Ama ben çok korkuyorum abi. Çoluk çocuk falan filan abi yoksa bir dakika durmam koşarım cepheye.Ah abi, Atatürk yaşasaydı, vallahi billahi hepsini kurşuna dizerdi. Ne insan hakları abi, bir mermiyle verecen haklarını.Ne özel yetkili mahkemesi, hemen kurucan İstiklal mahkemesini başına da Kılıç
"He anam." demiş. "Oturursun tabi… Nasılsa üzerindeki entari
senin değil benim.
"Yorum yapılmış mıdır?... Mutlaka yapılmıştır.Eğer yapmamışlarsa, arkamdan birde mevzu yapmışlarsa bende alayına yorum yapmazsam, bana da Kazım demesinler. Hepsi de müptezellik peşinde, Lan hesabını sorarım, vallahi billahi sorarım.Anam avradım olsun sorarım"
Sepeti içeri aldım. Çikolatalara saldırdık hemen. Annem izliyordu bizi. Yeme sırası yumurtalara gelmişti. Engelledi bizi. Yumurtanın üzerindeki resimlere bir bakın hele dedi. Sanat budur işte! Azıcık sanata saygı gösterin
Geçmişte kalan güzel anılar vardır. Zamanında değerini bilemediğimiz... Bir gün gelir hafızanızın derinliklerinden gün yüzüne çıkar. Bizim Mahalle de öyle bir şey işte.
Gecenin bir yarısı Edebiyat Siteleri ni tararken birkaç şiir gönlüme su serpti. Hüzün yerini yaşama sevincine bıraktı. Beni çocukluk anılarıma götürdü...
Yaşlı bir bayan oğlunu karşısına almış ve akıl vermek istemiş. Oğlum gel içme. Çocuklarının rızkını gel içkiye verme. Canına da malına da zarar veriyorsun. Yapma oğlum. İçki kötü bir şeydir demiş.
Şimdi Azrail gelse yanına... Sana dese ki?' Mirza senin canını
mı alayım, karının mı yoksa çocuklarının mı?''
Eski bir zamanda köyün birinde çoban bir gün hastalanmış. Köylü Hağusun deli Memete Sana bir kilo tuz verelim bir gün çobanlık yap demiş.
Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?"
İkamet ettiğim ilde/Malatya'da meczup bir vatandaşaemniyet müdürlüğü tarafından garip bir ehliyet hikayesi. Sözkonusu hikaye 2007 gazetelere manşetlik haber oldu...
-“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!
Ayfer Tunç