
Kalktım Gittim Kaçtım Geldim
sıradanlıktan kaçışın öyküsü
sıradanlıktan kaçışın öyküsü
Darağacına salıncak kurup sallanan iki rengin hikâyesiydi aslında Yeşil ve Mavi'nin hikâyesi. Aylardan hüzün, mevsimlerden hüsran, yıllardan cereme iken başlamıştı bir gün ansızın. Rüzgâr çıkmıştı en kuvvetlisinden ki darağacının kurumuş dalarını bile bir oyana, bir bu yana savruluyordu. Kalemini kırmış hâkimin idam onayı savcının ellerinde ve savcının dilinden
Arkadaşları ile birkaç parti kağıt oynadı. İkindi vakti eve dönerken pazardan biraz meyve ve sebze aldı. Elindeki poşetlerle evine giden dik yokuşu çıktı. Aldıklarını poşetleriyle birlikte buzdolabına yerleştirdi. İki soba kovasını odun ve tutuşturucu kırıntılarla doldurdu. Sokağa bakan küçük odasının sobasını tutuşturup divana uzandı. Uzandığı divandan bir daha
Ne var poşette (ağzından kötü bir söz çıkacaktı ama tuttu dilini)
Hiç akşam için nevale.
Daha fazla soru ile karşılaşmamak için devam etti.
Simit, poğaça…
Ölüm haberini duyan birçok insan adeta yıkıldı. Bu habere inanmak da zorlandılar. Ayna Mahmut ölemezdi. Hele bir de bu saatten sonra. Gerçeği bilenler bu ölümü elbette normal karşılıyordu. Bir insan tabii ki sonsuza kadar yaşayamazdı. Tabiatın bu korkunç gücü karşısında bir canlı ne kadar dayanabilirdi ki?.. Ayna Mahmut
Kendi kendine konuştuğu zamanlarda kelimelerle oynardı bazen, farklı anlamlarını telaffuz ederdi. Kelimeleri tersten okuyup anlamlar yüklemeye çalışırdı. Bu kelimelerle günlük yaşanan önemli olaylarla bağlar kurar ve kendince olağanüstü sonuçlar çıkarırdı.
Nükleer bir savaş yaşamadım. Yaşamak ta istemem
Saat 10.40,adımlarımı hızlandırıyorum. Gerçi duruşma saat 11.10 da,olsun erken gitmekte fayda var.Sanki heyecanlanıyor gibiyim,kendimi yokluyorum hayır heyecan falan yok.Bu halimi çok seviyorum.
-Köpek bir sen iki…Git işine be!Ben kendim açlıktan ölüyorum.dedi.Genç bu bağırmadan korktu ve hızla uzaklaştı.Avni’nin tepesi atmıştı.Öfkeli bir şekilde gencin arkasından baktı.Aynı kişi bir başka adamdan da para istiyordu ve hayrettir ki adam cebinden çıkarıp veriyordu.
Bu gözlem Avni’ye yol gösterdi ve aynı yöntemle para toplamaya
Üç kişi başlamıştık.Sayı bazen yedi sekiz oluyordu.Evin dışında da bahçe de otuza yakın kişi içiyormuş.Genç, yaşlı mahalle ahalisi işte.
Bazı insanlar akıllıdır ama delilik kanında vardır. Kimisi de delidir ama akıllı geçinir. Müşteri velinimettir. Bakalım bizim öyküde de öyle mi?
İnci gibi parlıyordu dalında iken, sanki değerli bir taşmış gibi yaprakların arasında.. koparmaya kıyamazsın aslında ama biraz açlıktan, biraz meyvenin şehvetinden olsa gerek dayanamayıp atıyorsun elini dalların arasındaki o cezp edici meyveye.. o kadar arzulu bir uzanış ki bu, oklasalar şimdi kolumu vazgeçirtemezler bu maceradan.. evet dokunabildim nihayet,