• İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık |
21
|
|
|
|
HALKI YO EDNLER, SOYANLAR |
|
22
|
|
23
|
|
|
|
sevgili sait almış'ın firari hayat öykü kitabı çıktı. yolu açık, okuyucusu bol olsun |
|
24
|
|
|
|
insanin bir umudu olmali ve insan bu umudunun pesinde kosmali...ve asla vazgecmemeli... |
|
25
|
|
|
|
Taşlar benim için cinayetlerin gizli ipuçları, mutlulukların gizli yansımalarıydı. Hayatın kimselerce bilinmez sırları, tarihin tanıklarıydı... Sıradanlığın içindeki başkalıktı...Ve kemancının hatırasıydı. |
|
26
|
|
|
|
Balıkların yaşamaları da insanoğlu gibi tehlikelerle doludur. Sağı solu belli olmayan denizlerde her an savunma halindedirler. Dellenmeye görsün bir kez deniz, dalgalarına aldı mı tutar en uzağa savurur balıkları hatta çoğu zaman kıyıya fırlatır atar. Sürekli bir mücadele, hayatta kalma savaşı verirler. Zaman zaman takılır bir avcının oltasına yok olmayı seçer. İnsan seyretmeli denizi. Her halini görmeli tanımalı. Balıklardan ders çıkarmalı. Küçük balıklar gibi cesur olmalı kaybolacaksa büyük denizlerde kaybolmalı. Bir balık bilir ki sığ denizlerde dolaşırsa kendini hiç bilmediği bir anda kıyıda bulur. Oysa keşfedilecek ne çok şey vardır bu uçsuz bucaksız denizlerde, derinlere dalmaya cesareti olmalı bir balığın. Unutmamalı ki bütün hazineler suyun yüzeyinde değil altında gizlidir. Deniz kabukları içindeki istiridyelere ulaşmak için kulaçlarını geniş atmalı, zamanını da iyi seçmelidir. İnsan da öyle değil midir sanki? |
|
27
|
|
|
|
Neler işittim.. Ahh neler gördüm… Ah neler yaşadım ey B’can… Hiç yalnız bırakmıyorlar beni… Binlerce km yol da gitsem ne duyduklarımdan, ne sezdiklerimden, ne yaşadıklarımdan bir parçayı senin kapına bırakıp cigercânın ağıtlarına bestekârlık yapmanı istemedim…
|
|
28
|
|
|
|
Ben âdemoğlunun hayatını yaşadım. İnsanın uzun ve sıkıcı yaşamına tanık oldum ve ağır aksak geçişini gördüm. Hatta bir yalnız adama bir bakıma dost da oldum. Bu bana yapılmış büyük, çok büyük bir haksızlıktı; çünkü ben aslında bir sivrisinektim. Evet evet hani siz insanların Culicidae familyasından culex – ev sineği dedikleri türdendim. Basit değil mi? Aslında çok basitti ama sonra olan oldu. Olan oldu ve dönüşüp çilekeş bir hayata mahkûm edildim. Anlatacağım. Şimdi. |
|
29
|
|
|
|
Koca Seyit'in (Seyit Onbaşı) yaşamından kısa bir kesit. |
|
30
|
|
|
|
Kadın:
- Execuse me, (Affedersiniz) dedi.
Muhtara dönüp:
- Kadın İngilizce konuşuyor. Yabancı sanırım, dedim.
Karanlıktan ve uzak mesafeden göremediğimiz için kadının kucağındaki minicik köpeği ancak o zaman fark ettik. |
|
31
|
|
|
|
Sürücüye boyun eğmeyeceğim. |
|
32
|
|
|
|
Gün devam ededursun, hayat her zamanki seyrindeyken birden bir uğultu sardı bizim mahallemizi. Gülümsedin? Şaşırdın mı bizim de bir mahallemiz oluşuna. Üstelik sizin artık bir mahalleniz kalmamışken, mahalle denilen güzel iklim sadece eski hikayelerde anılan birer nostalji iken kalksın bizim mahallemiz olsun! |
|
33
|
|
|
|
Kuşlar kadar olamadık, dedi içinden...Biz de birlikte uçabilirdik oysa ki. |
|
34
|
|
|
|
Sıcaklık hissetmeye başlamıştım artık ellerimde, donmamışta yanıyordu sanki. Sızlaması da cabasıydı. Elimdeki sepeti tutmakta zorlanıyordum. Ayaklarıma dolanan eteğimin uçları buz tutmuştu. Güya açılan küçük yolda yürüyordum ama yağan kar açılmış, yol mu bırakıyordu. |
|
35
|
|
|
|
Kurak ve bereketsiz bir araziye, yüzlerce yıl susuz kalmış bir çöle yağmurlar yağdı. Toprak, suya doydu. Tam o anda bir ormanda birden boy attı adını bilmediğim bitkiler, filizlenip üstündeki taşı toprağı attı bir tohum. Günışığına kavuştu. Bir karaağacın dalları uzadı göğe. Gölge oldu, karıncalara ve yoldan geçenlere. Galaksideki toz bulutu dağıldı. Yörüngesini şaşıran bir gezegen yerini buldu. Bir yıldız daha doğdu uzayın karanlık boşluğunda. O ana dek sağa sola yayılarak, dağılarak ilerleyen; bir türlü bir yere ait olamayan, doğru düzgün akamayan bütün akarsular yatağına kavuştu. Samanlardan örülmüş bir yuvada ürkek bakışlarla etrafını süzen yavrunun üstüne bir anne ya da baba kuş kanatlarını gerdi o an.
Avuçlarının atlasında senin dünyayı keşfediyordum. Bir kadın ve bir erkeğin gözleri buluşuyordu tutkulu bir dansın finalinde Latin Amerika'da. Bir anne yeni doğan bebeğini ilk kez kucağına alıyordu o an. Adını bilmediğim dillerde sevgi sözcükleri fısıldıyordu insanlar birbirlerine. Avuçlarında senin, yeni bir evren yaratmıştı tanrı tam o anda. Ben ilk kez rüzgârın uğultusunu duyuyordum parmak uçlarımda ve bir yağmur kuşu kanatlarını çırpıyordu orada. Adını hiç bilmediğim iklimlerle tanışıyordum ellerinin çizgilerinde.ir fil büyük bir sancıyla yavrusunu doğuruyordu Afrika' da. Bir su kaplumbağası kabuğunu kırıyordu okyanusun kıyısında.
Avuçlarının içinde an be an yaratılan evrenleri keşfediyordum.
Bir güvercin sürüsü kanatlanıyordu saat kulesine doğru. Kordon' da ilk kez buluşuyordu iki liseli. Bir kadın bir adamı ilk kez öpüyordu ve bir çift sonsuza dek evet diyordu. Avuçlarında senin sayısız evren vardı. Birinde bir ışık dalgası bir ses dalgası ile sevişiyordu. Bir şarkının notaları bir evrenden diğerine köprü kurmuştu sonra. Bir şaman oturuyordu milyarlarca yıl evvel ay ışığında bir kayın ağacının gölgesinde . Tam da az evvel filin yavrusunu doğurduğu yerde; davuluna vuruyordu şaman. Nasıl akacağını unutmuş bir akarsu kayın ağacının gölgesinde ilerliyordu sessizce. Şaman davuluna vurmaya devam ediyordu. Kayın ağacının dalları arasından binlerce yıl evvel esendi şimdi senin avuçlarında ve benim parmak uçlarımda uğuldayan rüzgâr. |
|
36
|
|
|
|
Bu öykü dostluk ve arkadaşlığın nasıl olması gerektiğini anlatır |
|
37
|
|
|
|
Bir yolunu buldu ve büyüdü sarmaşık. Bahçe duvarının dışında, asfalt kenarında… Evi sandığı karanlık, nemli, rutubetli yerde doğmuştu ve dünyası o karanlık yerden ibaretti ilk başta. Ama sonra büyüdü ve uzadıkça boyu; gördü bahçe duvarının ardındaki dünyayı. Burası bir evin arka bahçesiydi.
Gramofondan yayılan müziği duydu. Kadehlere dökülen şarabı gördü. Bir tango şarkısıydı çalan: "No mas amor aqui..." şarkı, sanki her şey mümkünmüş gibi hissettiriyor, taze bir umutla dolduruyordu içini önce; her şeyin mümkün olduğuna en çok inandırdığı anda, aslında hiçbir şeyin öyle olmadığını yüzüne vuruyordu dinleyenin.
Adam ve kadın sarıldı. Arka bahçede aşk vardı. Sarmaşık aşkı gördü. Aşkı görmek onu bilmeye yetmiyordu; sonra bu kalabalığın içinde ağacı fark etti birden. O an aşkı sadece görmekle kalmadı, aşkı bildi. Ağaç, kendinden emin bir şekilde kök salmıştı toprağa. Güçlü bir gövdesi ve geniş dalları vardı. Fark edilmemesi imkânsızdı. Ağacın adını bilmiyordu. Henüz onu tanımıyordu bile; bir gün karar verdi, bahçe duvarını aşacaktı. şık olmuştu ağaca. Uzadı; bin bir türlü emekle karar verdiği gecenin ertesinde aşıverdi bahçe duvarını. Gün yeni yeni aydınlığa kavuşurken o da kavuşmak istedi ağacına. Az kalmıştı; kimselere duyulmadan kararlı ama ürkek adımlarla yürüdü ağaca doğru |
|
38
|
|
|
|
Taksi o ara geldi. Vedalaştılar. Cemil son kez “Ökkeş selfini bol bol gönder ki senden haberdar olayım. Bakarsın hatıra denen şeyi canlı tutarız.” Ökkeş anlamıştı ne dendiğini. “Yeri ve zamanı geldiğinde selfimi eksik etmem. Ama anıları hatırlamak için biraz kuvvetli bir sese ihtiyaç var. Haydi yolun açık olsun.” Dedi. Hakkarili aile kapı önünden misafirlerini yolcu etti.
|
|
39
|
|
|
|
Yetmiş dokuzlu yıllardı…
Daha önceleri pek fark etmediğim bu kız…
Aynı yerde çalışıyorduk |
|
40
|
|
|
|
kol düğmelerini saklamıştı beyaz gömleğinin üzerinde ve kemerini ve en sevdiği pantolonunu …sanki her an gelecek, üzerini giyecek bir yerlere gidecekler gibi… çorapları, ayakkabıları en güzel yerinde hazırda bekliyordu odasının ve dört duvar dört çerçeve gülümsüyordu resimleri… |
|