Şairler İlhamsız Ölür Efendim
Gözyaşım olup içime dolsan, / Dolsan da yüreğim doymaz efendim. /
"Cennetin de cehennemin de anahtarı sensin; birini açtığında diğerini de açmış olursun." - Franz Kafka"
"Cennetin de cehennemin de anahtarı sensin; birini açtığında diğerini de açmış olursun." - Franz Kafka"
Gözyaşım olup içime dolsan, / Dolsan da yüreğim doymaz efendim. /
Aşkı bilmez birini her dem severek / Sevdanın okuyla harlanır yürek
Evet bu satırları telefonumun word dosyasına yazarken, şöyle bir yerdeyim -yerin tasvirine geçmeden önce, zamanı da yazmam gerekeceğini önce düşünememiştim-. Şimdi, ilk cümlemi yazdıktan sonra hatırıma geldi: Telefonumun saati öğleden sonra dördü gösteriyor. Karşımda Yassı ve Sivriada bana bakıyor. Yassı ve Sivriada için wiki hazretleri: Demokrasi ve Özgürlük
Bir gül-sen / Ey benim yek canım / Yık artık
Birkaç gündür çoğunuzun bildiği meşhur filozof Sokratesin döneminde kendisini suçlayanlara karşı yapmış olduğu meşhur savunmasını okudum. Bu okumaları öylesine değil kendi dönemini, içinde bulunduğu ruh halini, karşısındaki muhataplarını kafamda canlandırarak gerçekleştirdim
Gümüşkent köyünün Ağdaş bölgesinde pınarın kenarındaki beton bankların birine oturmuş, seni bekliyorum. Yaşı kırklara karışmış bir adamın, yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye derin derin düşünüyorum: Belki bir ayrılık hadisesi, belki bir sevgisizlik ya da bir aşka geç kalma hadisesi. Belki de bir nevi sevinçleri,
Sen, sevginin çiçeğini değil, bütün haşmetiyle dikenini göstermek istedin bana, fakat ben koşuyordum sonunu bilmediğim yolda, Ona doğru var gücümle...
Sen yetişmek için arkamdan, mahmuzlamıştın atını. Geliyordun dörtnala, ama neye yarardı ki, ben uçuyordum burak misali leyl-i sevdalara tülden kanatlarla...
Sen, sevginin gönlümdeki mihenk
Gönül elbette bir gün şad olursun böyle kalmazsın. / Bu gamdan kederden azad
İstanbulun Süleymaniyesinden, Diyarbakırın yalçın Kalesine, Manisanın Muradiyesinden Sivasın Şifaiyesine, Bursanın Yeşil Türbesinden Konyanın Yeşil Kubbesine kadar bütün bu toprakların üstünü en zevkli sanat âbideleri ile doluyken bu yapıtlar kimin umurunda? Bir ayfon telefon kadar kıymeti var mı acaba? Sorsak hepimiz için buralar vatan
Ağlamak değildir yaşam / Kara gökler devrilse / Yer çatlasa,
Ağlamak; gök gözünden kayan yıldızlar / Bütün yer ve gök adına haykırıştır!
Biliyordum içimdeki sıkıntıyı. İsyanın verdiği ezikliği parça parça hissediyordum yüreğimde. Biliyordum kalbimin neden neşesiz olduğunu ve bedenimin küskünlüğünü. Penceremdeki sarmaşıklara güveniyordum. Mavi mor şapka gibi açmış sarmaşıklara. Ve ruhumu çepeçevre saran yalnızlıklara. Yalnızlıklara inanıyordum. Beni bir an huzura erdiren seraplara.
Tan yeri sararken ufku yavaş yavaş / Kayıkla Soğuksudan geçiyoruz beş arkadaş
Ahh kahve sen nasıl Habeşî bir dilbersin söyler misin? Ahh seni gidi kara içecek! Nedir sendeki bu sır?
Şu anda gözlerine bakıyorum: / duygularım öyle kırık dökük, /
İncinme, üzülme! İkiyüzlü olmamaya yemin ettim ben, / Bir ferden bir berden yemin
Muhalif-muvafık, yerli-yabancı her seviye ve kademeden, konuya ilişen herkesin müşterek düşünce, tespit ve kanaatine göre, Türkiyede; Ekonomi, eğitim ve adalet ağır bir buhran veya kriz içindedir. Bütün alametlerini hepimizin gördüğü, bu kriz artık milli çap ve seviyeye gelmiştir. Bu durumu görmeyenlere ne sözümüz olabilir? Ya da görmek istemeyen
Türklüğünden sola kayan / Milletime karşı koyan / Allahıma söğüp
Anlatsam dağını dağ destan olur / Sulasam bozkırı bağ bostan olur
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Metropol çobanı. İletişimci, felsefe ve edebiyat aşığı!
türkiye
Deneme
halen araştırıyorum